ŞEHİR TELLALI
Newyork-Londra-Roma
|
Noktalı virgül hiç bu kadar seksi görünmemişti gözüme. Muhtemelen sıcak güneşi İtalyanca’nın. Ve tabii günah dolu geceleri, daha da kuvvetli ihtimal. Yeni sesleri büyük bir sessizlik içinde kendi başına duymanın verdiği heyecan. Yanakları al al hale getiren, zaman zaman insanın yüzüne, bağrına pembe perçemler saçan, hep yüreği ağzında vakitlere saklanan o büyük kaçamak. Kemanın yayının metronoma paralel hareketindeki ritme uyarak, acelesiz, sindire sindire yaşanan bir yasak aşk bu.
Her şeyi vermeye hazırım bu sevgiliye. Tüm vaktimi. Bütün projeler belirsiz bir zaman dilimine itiliyor zihnimde. Masa başına her oturduğumda gözlerim bıraktığım yerden devam ediyor. Heceliyorum önce sonra bir virgül koyuyorum o satırın sonuna. Seni gidi cilveli zerafet, berbat ne varsa yakıştırıyorsun kendine, garezinle beni öldürsen de; işte o noktalı virgül burada! Dört kelime daha gelecek kuytusuna diyorum kendime. Dört kelime daha: sakın düşman olmayalım senle!
Aman aman dost başına bir güdü. Utanç veren başı bozuk bir tutku. Geçmiş günlerden kalan özlemlerden bir yumak. Kaybettiklerim, bütün özlediklerim biraraya gelmiş. Gözleri bir çift göz olmuş! Eskisinin aynı yepyeni bir dünya vaadediyor bana. Dört duvarı arasına sığınıp, ebediyyen keşfedilecek yepyeni bir dünya. İçinde yine eski o acemi ben! Sanki hiç yaşamadığım bir macerayı sil baştan yaşamaya can hıraç koşturarak atılıyorum. Sessiz sevgi sözlüğü elimde, heceliyorum onun gözlerinden duyduğum kelimeleri. Özün nedir? Neden yapılmışsın sen? Takmışssın peşine milyonlarca garip gölge. Herkesin bir gölgesi var, Sense bir birsin bütün gölgelerden;
Daha önce karşıma çıkmış heyecanlar görüyorum cümle yapılarında. İfadelerde. Düşünce kurgusunda. Tanıyorum diye şişiyor damarları ellerimin. Hadi canım nereden tanıyacaksın sen diye alay ediyor bulutlar! Biraz bozulsam da aldırmıyorum onlara. Tanıyorum, eminim. Hem de her köşeyi, her parke taşını, tanıyorum aradan fışkıran her radikayı, baldırı karayı. Tanıyorum. Kalem daha kuvvetle bastırıyor satırlara. Eski tanıdıklara derdini anlatmak için kırık dökük bir çerçeve buluyor arasıra. Hani aşk gurbetinden kendini affettirme derdinde. Bazı yerleri sil baştan alıp. Kimi bir bebek kokusu, kimi bir menekşe yaprağı, kimi yumuşak bir saç yumağı. Hepsi tek tek özgürlüğün anahtarı. Sözlüğün kalınlığıyla ölçüyorum mesafeyi. İlelebet çıkıyor denklem. İlelebet öğrenmek. Özgürlüğün kendini çizen sınırı işte burada.
Gözlerim ressamlığa kalktı da işledi tuval kalbime senin güzelliğini;
Noktalı virgül hiç bu kadar seksi görünmemişti gözüme. Shakespeare’i İtalyancaya çevirince.
www.sebnemsenyener.com