ŞEHİR TELLALI
Newyork-Londra-Roma
|
Danimarka prensi Hamlet, bir zamanlar pek sevdiği rahmetli saray soytarısı Yorick’in kafatasını eline alır:
Olmak ya da olmamak, soru bu!
O acıyı zihnen çekmek mi erdem
Gözü dönmüş talihin oklarından, yayından
Yoksa bir deniz dolusu derde karşı silahlanarak
karşı durup bir son mu vermek? ölmek, uyumak;
hepsi bu; ve uyku ile diyelim bir son verdik
kalp ağrısına ve onca darbeye
tene miras kalan. Açlık duyulan
imanla arzulanan: ölmek, uyumak:
uyumak: rüya görmek ihtimali: ah, işte sorun burada:
kimbilir o ölüm uykusuna ne rüyalar gelir
vücut ölümcül karmaşadan silkelenip çıkınca,
bizi durduran da bu olmalı: işte bu saygı
uzun ömürlü kılar ıstıraba
zamanın boynuzuna, kırbaçına tahammülü
zorbanın yanlışına, kibirlinin küfrüne
hor görülen aşkın sancılarına, yasanın yavaşlığına,
mevkinin küstahlığına ve hakaretlerine
haketmediği halde sabreden kimse
huzura kavaşabilir mi hiç
çıplak bir firketeyle? bohçalar tahammülü,
homurtuyu ve ezen hayatla çıkan teri,
ama ölümden sonra olacaklardan sakınıp
o keşfedilmemiş memleket ki gidip de
dönen olmaz, arzuyu şüpheye düşüren
ve bizi bunlara katlanır kılan
bilmediğimiz o yere uçup gitmekten alıkoyan
Ve bu şuur hepimizi korkak yapan
Ve karar renksiz suyun doğal rengi kadar
Uçuk bir düşünceyle hepten zayıflar...
İngiliz şairi Shakespeare’in en çok oynanan, dünya dillerine en çok yerleşmiş, en popüler ve en kanlı oyunlarından Hamlet.
Almanya’daki okulundan apar topar babasının cenazesine çağrılan Hamlet, cenazeye vardığında öğrenir ki annesi babasının kardeşi, yani Hamlet’in amcası ile evlenmiştir. Üstelik babasının ölümünden sonra, tahtın esas sahibi Hamlet olması gerekirken, amcası alelacele kendisini kral ilan etmiş ve tacı giymiştir. Şüpheye düşen Hamlet annesinin daha babasının cesedinin soğumasını bekleyemeden evlenmesini de kabullenemez. Ve bu karanlık düşüncelerle bir gece surların üzerinde dolanırken babasının hayaleti ile karşılaşır. Hayalet ondan intikam talep eder!
Danimarka devleti kokuşmuştur! Kelimeler onu hareketsizleştirirken, dünya eyleme çağırır...Eylemse ölüme... sonunda kurtulur kelimelerden ve sessizliğe kavuşur ebediyyen.
Oyunun dünyaya malolan, en çok kullanılan Dünya bu hale mi düşecekti? ifadesine yakışır şekilde sonu tam bir kan gölüdür. Hamlet’in dostu Horatio ve Norveç kralı Fortinbras dışında bütün karakterler ölür, ya da öldürülür. Polonius ölmeden önce bu durumu Bu bir delilik gerçi ama yöntemi var! sözleriyle noktalar.
Nitekim Shakespeare de oyunun bu traji-komik ruhunu, oyun içinde “Fare Kapanı” adlı bir misali oyunla yansıtır. Hamlet, gerçeği bildiğini seyirci koltuğuna oturttuğu amcası ve annesine bir oyunla anlatmak için bir tiyatro grubu kiralar. Aktörlerden, abartmadan, kaba jestlere kaçmadan, rollerini gerçeğe en yakın haliyle dünyayı aynalayarak anlatmalarını ister.
Hamlet’i Londra’da Barbican tiyatrosunda şu an sahnelemekte olan aktör Benedict Cumberbatch de oyunun yazarından aldığı bu tavsiyeyi yerine getirdi. Aylan Kurdi’nin cansız vücudu ve onu kollarında taşıyan güvenlik görevlisinin fotografı hafızalarımıza yerleşir yerleşmez oyun arasında gösterilmek üzere bir yardım çağrısı kayda aldı. Çağrı, Somali’li mülteci Warsan Shire’nin şiiri:
Köpekbalığının ağzı değilse kimse evini terketmez
Sınıra ancak bütün şehrin koştuğunu görüdüğünde koşarsın
Bilesin ki, insan çocuğunu tekneye bir tek kara güvenli değilse koyar
Şiirden sonra gelen mesaj ise aktörün kendisinden:”bilesiniz ki, bu trajediyi güvenli evimizden güven içinde yaşayan çocuklarımızla seyreden bizler olanları görüyoruz, duyuyoruz, ve yardıma geliyoruz.” Dün Londra sokaklarındaki binlerce kişi bu mesajla yürüdü. Pek çok kişinin elinde “Yardım Geliyor!” pankartları vardı.
Ayrılalı çok oldu o çatısı hasırdan,
Artık ne ev var, ne vatan
Eni sonu şu koca dünya elimizde kalan
Çatısı hasır kaldıkça
Kimseye yar olmayacak ne bir ev ne bir vatan...
www.sebnemsenyener.com