09 Şubat 2019

Türkiye Maduro'yu neden destekler?

"Türkiye açısından sorulması gereken soru şu: Hükümet, meşruiyetini yitirmiş, halkın istemediği bir askeri diktatörlüğü destekleyen devletler safında neden yer alır?"

Venezuela Meclis Başkanı Juan Guaido, 23 Ocak günü, 100 binlerce kişinin katıldığı bir protesto mitinginde, sağ elini yüreğinin üstüne koydu ve kendini Venezuela’nın geçici Cumhurbaşkanı ilan etti. Venezuela Anayasası’na göre, Cumhurbaşkanlığı makamı boşalırsa, Meclis Başkanı geçici bir süre için Cumhurbaşkanlığı görevini üstleniyor. Guado yönetimi ele geçirir geçirmez serbest ve adil seçim yapmayı vaad etti. Mevcut Cumhurbaşkanı Maduro’ya göre ise, bu bir hükümet darbesi.

Guaido 35 yaşında, genç bir politikacı ve aktivist. Sırtında 2017deki bir protesto gösterisi sırasında polislerin tüfeklerinden çıkan saçmaları taşıyor. Ama Guaido’nun doğru yerde ve doğru zamanda ortaya çıkmış bir lider olduğunu gelişmeler gösteriyor. Muhalefeti birleştirdi. Ülke içinde ve dışındaki desteği de giderek genişliyor. En son yapılan bir kamuoyu araştırması'na göre halkın %82'si Maduro’nun gitmesini istiyor. AB'nin Maduro'ya erken seçim için verdiği sürenin dolmasından sonra 19 AB ülkesi, Guaido’yu “geçici” Cumhurbaşkanı olarak tanıdığını ilan etti. Bunlar arasında Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İsveç var. Kanada ve Lima grubunu oluşturan 13 Latin Amerika ülkesi Guaido’yu Venezuela Cumhurbaşkanı olarak tanıdıklarını açıkladılar.Bunların dışında, Kosova, İzlanda, Arnavutluk gibi Guaido’yu geçici Cumhurbaşkanı olarak tanıyan ülkelerle birlikte toplam sayı 38’e ulaşıyor.

ABD de Guaido’yu geçici Cumhurbaşkanı olarak tanıyan devletler arasında. ABD Maduro Hükümeti üzerinde baskı yapmak için petrol alımında yaptırım uyguluyor.  Bunun yanında ABD Yönetimi “bütün opsiyonların masada” olduğunu belirtti. Bu açıklama, ABD’nin askeri müdahaleyi de düşündüğü şeklinde yorumlandı. Böyle bir olasılık ister istemez soğuk savaş sırasında ABD'nin Latin Amerika’daki askeri diktatörlüklere verdiği desteği anımsatıyor. ABD’nin bir askeri müdahalesi, Venezuela krizinin çözümü bakımından en kötü olasılık. ABD ‘nin böyle bir yanlış yapmayacağını düşünmek daha gerçekçi olur. Guaido’ya verilen uluslararası destek  soruna barışçı bir çözüm bulmak bakımından önemli.

Halk desteğini yitirmiş olan Maduro’yu hala ayakta tutan silahlı kuvvetlerin desteği. Ordu,karşıt görüşlü bazı subaylara karşın, Maduro’nun yanında.

 Öte yandan büyük petrol rezervlerine sahip Venezuela’da ekonomik durum giderek kötüleşiyor. Enflasyon %bir milyon. 2018 yılında 3 milyon kişi başka ülkelere göç etmiş. Yiyecek ve ilaç sıkıntısı had safhada.  Halkın umudu Guaido. Maduro ise, halka karşı  asker desteğiyle koltuğunu koruyan bir  diktatör.

Türkiye bu resmin neresinde? Türkiye Maduro’yu destekliyor. Katar Emir’inden  sonra Maduro bizim canciğer dotumuz. Son bir yıl içinde Maduro Türkiye’ye dört resmi ziyaret yaptı.. Temmuz 2018’de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevine başlama törenine katıldı. Aralık 2018’de Sn. Cumhurbaşkanı Caracas’a giderek Maduro’ya iade-i ziyarette bulundu. 5 Şubat 2018’deki grup toplantısında Sn. Cumhurbaşkanı AB’e esip gürleyerek Maduro’ya olan desteğini bir kez daha ortaya koydu. “Venezula senin eyaletin mi? Seçimle iş başına gelmiş, nasıl oluyor da burayı terk et diyorsun. İşte AB. Hani demokrasi?”

Maduro’ya başka kim destek veriyor? Rusya ve Çin. Türkiye ile birlikte tam bir demokrasi kulübü. Ancak, Çin ve Rusya’nın önemli ekonomik çıkarları var. Çin, Venezuala’ya verdiği borç karşılığında, çok büyük miktarda, petrol ithal ediyor (günde 240 bin varil). Yönetimin değişmesi durumunda borcun ödenmeyeceğinden kaygı duyuyor. Buna karşın, Maduro’ya verdiği destek çok ihtiyatlı. Aynı şekilde Rusya’nın da önemli bir alacağı var. Venezuela’nın toplam dış borcu 140 milyar dolar.  Buna karşı petrol üretiminde büyük bir düşüş var.

Türkiye ile Venezuela arasındaki toplam ticaret hacmi 1 milyar dolar. Türkiye’nin ihracatı 91 milyon dolar. Türkiye’nin 165 milyar dolarlık toplam ihracatı  içinde Venezuela’ya yapılan ihracat çok küçük bir yer tutuyor.

Maduro meşruiyetini yitirmiş bir lider. Maduro’nun meşruiyetini yitirmesine yol açan nedenler şunlar:

1.Kurucu Meclis: 2015 Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda Venezula Ulusal Meclisi’nde muhalefet çoğunluğu sağladı. Bunu kabul edemeyen Maduro 2017 Temmuz ayında, dürüst ve adil olmayan bir seçimle Kurucu Meclis’i kurdu. Maduro taraftarlarından oluşan Kurucu Meclis yeni bir anayasa yapmak yerine, bir yasama organı olarak çalışmaya başladı. Böylelikle, Venezeula’da iki ayrı yasama organı oluştu. Maduro halkın seçtiği yasama organını çalıştırmamak ve muhalefetin sesini kısmak için herşeyi yaptı. Sokak protestolarına katılarak suç işlediği savı ile, Ulusal Meclis Başkan Yardımcısı’nın dokunulmazlığı kaldırıldı. Madero’ya sadık Anayasa Mahkemesi, Ulusal Meclis’in kabul ettiği hemen bütün yasaları iptal etti. Meclisin bütçesini kıstı. Milletvekili maaşlarını azalttı. Birçok milletvekilinin yemin etmeleri yasaklanarak Meclis çalışmalarına katılmaları engellendi.

  1. Başkanlık Seçimleri: Başkanlık seçimlerinin erken bir tarihte, Mayıs 2018 yılında yapılmasına Anayasa’nın öngördüğü Ulusal Meclis değil, Kurucu Meclis karar verdi. Katılım oranı %46 oldu. Meclis’deki en önemli muhalefet bloku serbest ve adil seçim için gerekli güvencelerin bulunmadığı gerekçesiyle seçimlere katılmadı. Maduro’nun en büyük rakibi, seçim sonuçlarını tanımayacağını ilan etti. Kurucu Meclis zaten önceden bir çok muhalefet partisinin katılımını yasaklamıştı. Muhalefetin önde giden liderleri tutuklandı. Bazıları da yurt dışına kaçtı. Seçimlerden sorumlu Ulusal Seçim Konseyi üyeleri, Anayasa’nın öngördüğü gibi Meclis tarafından değil, Anayasa Mahkemesi tarafından atandı. Seçimden önce Kurucu Meclis bir “nefret söylemi yasası” kabul etti. Bu yasa, Hükümeti eleştirenler hakkında nefret söylemi suçu işledikleri gerekçesiyle soruşturma açma olanağı tanıyor. Maduro bu koşullar altında yeniden seçildi.

  2. Anayasa Mahkemesi: Yapılan atamalar sonucu, Anayasa Mahkemesi bağımsız olmaktan çıktı. Mahkeme Başkanı Moreno iki cinayetten hüküm giymiş. Bir üyesi , ABD’e iltica etti ve Venezuela’da güçler ayrımı olmadığı yolunda beyanat verdi. Ulusal Meclis bir alternatif Anayasa Mahkemesi kurdu. Bu mahkeme ülke dışında çalışıyor.

Yukarıdaki tablo bir Hükümet’in ya da Devlet Başkanı’nın ne zaman ve nasıl meşruiyetini yitirdiğini gösteriyor. Sorun, meşruiyetini yitiren bir yönetime uluslararası toplumun nasıl bir tepki göstermesi gerektiği. Bu hem hukuksal, hem siyasal bir sorun. Bir kere onu belirtmek gerekir ki, Guaido’yu geçici Cumhurbaşkanı olarak tanıyanların talebi Maduro gitsin yerine bir başkası gelsin değil. İstenen serbest seçimlerin yapılması. Başka bir deyişle, koşula bağlı bir tanıma.

 Tanıma, uluslararası hukukta, tek yanlı siyasal bir karar. Hükümetin tanınması, devletin tanınmasından farklı olarak, devletin varlığı bakmından bir fark yaratmaz. Hükümetlerin tanınmasının bir ölçütü, belirli bir toprak parçası üzerinde etkili kontrolün bulunması ise, başka bir ölçütü meşruiyete sahip olmaları. Bu ölçüte göre, anayasayı çiğneyerek iktidarı ele geçiren bir hükümet, halkın  çoğunluğu tarafından desteklenmediği  sürece tanınmamalıdır.

Venezuela’da anayasayı çiğneyen ve halkın desteğini yitirmiş, sadece asker desteğiyle iktidara tutunan bir hükümet var. O nedenle, demokrasiden yana olan devletlerin Maduro yerine Guaido’yu geçici Cumhurbaşkanı olarak tanımaları uluslararası hukuka uygun. Siyasal açıdan da doğru bir davranış.

Bu davranış bazı hukuksal sorunları da birlikte getiriyor. Bunlardan biri de Birleşmiş Milletler’de ülkenin temsili.B.M. Genel Kurulu’nda Maduro’nun temsilcilerinin yetki belgelerinin çoğunluk oyuyla reddedilmesi Maduro bakımından ağır bir darbe oluşturur.  Nasıl ki, 1971 yılında Çin Cumhuriyeti (Taiwan) temsilcilerinin yetki belgeleri reddedilmiş, ve onların yerine Çin Halk Cumhuriyeti temsilcileri oturmuştu.

Türkiye açısından sorulması gereken soru şu: Hükümet, meşruiyetini yitirmiş, halkın istemediği bir askeri diktatörlüğü destekleyen devletler safında neden yer alır?

Bu sorunun yanıtını okurlara bırakıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan hakları gününüz kutlu olsun

İnsan haklarıyla demokrasi ve hukuk devleti arasında yakın bir bağlantı var. Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, hukuk devleti rafa kaldırıldıkça, insan hakları ihlalleri de artıyor. Hukuk devleti güvencesinin olmaması insan haklarını da korumasız bırakıyor

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

"
"