20 Şubat 2022

Alevilere elektrik müjdesi

Bu müjdenin, Alevi inancına mensup yurttaşlarımızı ne denli sevince boğduğunu bilmiyorum. Ama gerçekte müjde (!), hükümetin bu konudaki AİHM kararını tanımadığının ve uygulamayacağının Cumhurbaşkanı tarafından ilanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz çarşamba günü elektrik faturalarıyla ilgili olarak yükselen toplumsal tepki karşısında yeni bir düzenlemeye gidildiğini açıkladı. Yeni müjdeler (!) verdi. Müjdeler arasında sivil toplum kuruluşlarının elektrik aboneliğinin ticarethane statüsünden konut statüsüne dönüştürülmesi, böylece aralarında cemevlerinin de bulunduğu kuruluşların ödedikleri elektrik tarifelerinin azaltılması da var.

Bu müjdenin, Alevi inancına mensup yurttaşlarımızı ne denli sevince boğduğunu bilmiyorum. Ama gerçekte müjde (!), hükümetin bu konudaki AİHM kararını tanımadığının ve uygulamayacağının Cumhurbaşkanı tarafından ilanı.

Cemevlerinin elektrik faturasıyla ilgili olarak AİHM'in 2.12.2014 tarihinde verdiği bir karar var. Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı / Türkiye kararı. Bu konuda AİHM, ibadethanelerin elektrik parası Diyanet İşleri Başkanlığı'na (DİB) bağlı bir fondan ödenirken, davacı Yenibosna Cemevi'nin elektrik parasının ödenmemesini inanç özgürlüğü bakımından yapılan ayrımcılık olarak gördü ve inanç özgürlüğüne ilişkin 9. Madde ile birlikte ayrımcılığa ilişkin 14. Maddenin de ihlal edildiğine oybirliği ile karar verdi. Şimdi bu kararın uygulanması söz konusu.

Sorun, Bakanlar Kurulu'nun 2002 yılında yayımladığı 2002/4100 sayılı kararından kaynaklanıyor. Bu kararda ibadethane olarak "camiler, mescitler, kiliseler, havra ve sinagoglar" sayılıyor. Bunların içinde cemevleri yok. Bakanlar Kurulu kararında ibadethanelerin elektrik giderlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın (DİB) bütçesinden karşılanacağı belirtiliyor. Yenibosna Cemevi'nin bağlı bulunduğu vakıf Boğaziçi Elektrik Dağıtım Şirketi'ne (BEDAŞ) başvurarak Yenibosna Kültür Merkezi'nin Alevi toplumu için bir ibadet yeri olduğunu, bünyesinde bir Cemevi bulunduğunu, elektrik faturalarının gönderilmemesini talep ediyor. BEDAŞ bu talebi reddediyor. Yenibosna Kültür Merkezi'nin 668 bin TL borcu birikiyor.

Vakıf Sulh Hukuk Mahkemesi'nde dava açıyor. Mahkeme DİB'den görüş soruyor. DİB mahkemeye verdiği görüşle şunları belirtiyor:

"Ne tarihi ne de bilimsel açıdan Alevilik dini olarak isimlendirilen herhangi bir din bulunmaması nedeniyle Yenibosna Pir Koca Ahmet Yesevi Kültür Merkezi'nin ibadethane olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Aleviliğin İslam düşüncesindeki tasavvufi bir yorum ve anlayış olduğu dikkate alındığında bu yer … bir kültür merkezidir."

Bu görüşe dayanarak Mahkeme davayı reddediyor ve karar Yargıtay tarafından onanıyor. Davacılar AİHM'e başvuruyor.

AİHM, Yenibosna Kültür Merkezi'nde cem ibadetine ayrılmış bir salonu bulunduğunu, merkezin cenazeyle ilgili hizmetler sağladığını, faaliyetlerinin maddi bir amaç gütmediğini dikkate alarak cemevlerinin dini bir inancın ibadetinin yapılmasına ayrılmış yerler olduğu sonucuna vardı. Cemevlerine diğer ibadethanelerden farklı bir işlem yapılmasının ayrımcılığı yasaklayan 14. Madde kapsamına girdiğini ve bu farklı işlemin hiçbir nesnel ve makul nedene dayanmadığını ileri sürdü.

AİHM'e göre devletin, bütün inançlara karşı tarafsız ve eşit mesafede olmak yükümlülüğü bulunmaktadır. Sözleşme'nin din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. Maddesi bunu öngörmekte. Tarafsızlık gereğince devletin bir inancın meşruiyetine karar vermek gibi bir yetkisi bulunmamakta. Aynı nedenle, devlet ibadethaneler için bazı ayrıcalıklar tanınmışsa, bütün ibadethaneleri ayrım gözetmeksizin eşit bir biçimde bu olanaklardan yararlandırmak zorunda. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı Aleviliğin ayrı bir din olmadığı görüşü, Cemevlerinin diğer ibadethanelere tanınan olanaklardan yararlandırılmamasını haklı göstermez. Aynı görüşleri İzzettin Doğan/Türkiye kararında da bulabiliriz.

Kararın kesinleşmesiyle cemevlerinin ibadethane olup olmadığı tartışmasının sona ermesi gerekirdi. Ama böyle olmadı.

Yenibosna kararında AİHM, inanç özgürlüğü ve ayrımcılık yasağının ihlaline karar verdikten sonra Hükümet'i 44 bin Euro maddi, 10 bin Euro manevi tazminata mahkûm etti.

Kararın uygulanması için tazminat verilmesi yeterli değil. Aynı zamanda ihlale yol açan nedenin ortadan kaldırılması ve eski durumun iadesi gerekiyor. Bu olayda kararı uygulamak için yapılması gereken şey Bakanlar Kurulu kararının değiştirilerek Cemevlerinin ibadethane olarak sayılması. Bu yapılmadı. Onun yerine Cemevleri'nin teker teker dava açmaları gerekiyor. Elektrik faturası ödememek için açtıkları davaları bazen kazanıyor ve ödemeden muaf tutuluyorlar. Ama bazen de kazanamıyorlar. Sonuç ne olursa olsun, yasa değiştirilmediği sürece ayrımcılık ortadan kalkmış değil.

Nasıl ki, kararların uygulanmasından sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Aralık 2021 tarihinde kabul ettiği kararda, yerel mahkemelerin cemevlerinin elektrik faturasını ödemeden muaf tutan ve eski ödemelerin iadesini öngören kararlarının, AİHM kararındaki ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yeterli olmadığını belirtiyor.

AİHM'in Alevilere karşı ayrımcı uygulamaları saptayan tek kararı bu değil. İzzettin Doğan kararında, başvurucular Alevi vatandaşlara din hizmetlerinin kamu hizmeti olarak sunulmasını, Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini, Alevi din adamlarının kamu görevlisi olarak istihdamın edilmesini, genel bütçeden Alevi inancının yerine getirilmesine yönelik ödenek ayrılmasını talep etmekteydiler. AİHM Büyük Dairesi 2016 yılında inanç özgürlüğüne ilişkin 9. Madde ile birlikte ayrımcılığı yasaklayan 14. Maddenin ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar uygulanmadı.

AİHM'in zorunlu din dersleriyle de ilgili iki kararı var. Eylem Zengin ve Mansur Yalçın kararlarında eğitim hakkıyla ilgili olan 1 sayılı ek Protokol'ün 2. Maddesinin ihlal edildiğine ve din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması grektiğine karar verdi. Bu kararlar da uygulanmadı. Bakanlar Komitesi 2023 Mart ayında yapacağı toplantıda, bütün uygulanmayan Alevi davalarını ele alacak. Kararların uygulanması için gereken genel önlemleri yani yasa değişikliklerinin yapılıp yapılmadığına bakacak.

Bundan da anlaşılacağı gibi Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamamasının doğurduğu sorunlar, Kavala ve Demirtaş kararlarıyla sınırlı değil. Türkiye'nin hukuk devleti olup olmamasına ilişkin genel bir sorun.

Oysa Türkiye AİHM'in Alevilerle ilgili kararlarını uygulasa, Alevilerin sorunları büyük ölçüde çözümlenmiş olacak. Ancak bu yönde bir siyasal irade gözükmüyor. Alevi sorunlarının temelinde devletin Aleviliği ayrı bir inanç olarak değil, Sünni İslam'ın bir kolu olarak görmesi yatmakta. Bunun da ötesinde devlet, Aleviliğin ne olduğunu tanımlamakta ısrar etmekte. Oysa demokrasiyle yönetilen bir ülkede kimlikler, devlet eliyle tanımlanmaz. O gruba ait insanlar kendilerini tanımlar. Hele DİB tarafından Aleviliğin tanımlanması ve genel mahkemelerin buna dayanarak karar vermesi AİHM tarafından devletin tarafsızlığıyla bağdaşmadığından inanç özgürlüğünün ihlali olarak görülüyor.

Bu kararlar çerçevesinde, cemevlerinin ibadethane yerine konut statüsüne sokulmasının Alevi inancına mensup yurttaşlarımız açısından ne denli "müjde" olduğu daha iyi anlaşılmakta.

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan hakları gününüz kutlu olsun

İnsan haklarıyla demokrasi ve hukuk devleti arasında yakın bir bağlantı var. Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, hukuk devleti rafa kaldırıldıkça, insan hakları ihlalleri de artıyor. Hukuk devleti güvencesinin olmaması insan haklarını da korumasız bırakıyor

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

"
"