Bir zamanlar Melike Demirağ’ın dillere pelesenk olan parçasıydı. Devamı da var:
“ uyu yavrum ninni uyutayım seni
masallarla ninnilerle avutayım seni
uyu sayın dinleyici uyutayım seni
aranjmanla maranjmanla avutayım seni
şarkılarla türkülerle avutayım seni
uyu sayın seyirci uyutayım seni
renkli menkli sinemaskop avutayım seni
seksi meksi filimlerle avutayım seni
uyu sayın okuyucu uyutayım seni
kuponlarla muponlarla avutayım seni
uyu yavrum ninni uyutayım seni
davulumla darbukamla avutayım seni
kaşığımla zillerimle avutayım seni”
Türkiye’nin siyah beyaz yıllarının, 1970’lerin bir parçasıydı. O günlerde henüz televizyon hayatımızı külliyen işgal etmediği için şarkı “okuyucu” ile dalgasını geçiyordu. Dinleyicisine “öpe öpe, seve seve avutayım” diye seslenen bir şarkıydı.
Kendimi gündem yorgunu hissediyorum. Şimdilerde cezaevinde olan Nuriş lakaplı Nuri Ergin’den ilham alırsak, “gündem manyağı” olduk.
Neden?
Memleketçe gündemi fena halde takip eden, işi gücü bırakıp “derin mevzulara” takıntılı bir halk olduğumuz için mi?
Yoksa birileri gündem mi dayatıyor?
İşte asıl nirengi noktası da bu olsa gerek.
1960’ların plan-pilav tartışması, “bize plan değil, pilav lazım” diyenler, devletin planlama yapmasına duydukları tepkiyi böyle dile getirirdi. Yani asıl mesele pilav temin etmekti. Aradan neredeyse 50 yıl geçti. Pilava hala ihtiyaç var. Ortada plan mlan kalmadı. Ama gündem hala pilav değil.
Her 4 gençten ya da her 6 yetişkinden sadece birinin çalışabildiği bu ülkede işsizlik değil.
Her 7 kişiden birinin açlık sınırının altında yaşadığı yoksulluk da değil.
Ben yorgunum.
Ne çok darbe girişimi atlatmış, ne çok demokrasiye kast edilen günler yaşamışız haberimiz olmamış.
Şimdi öğrendikçe gelir dağılımının aslında çok da önemli olmadığını anlıyorum.
Bu kadar çok operasyon yapılınca “bize pilav değil, demokrasi lazım” demeye başladım.
Şaka bir yana geçtiğimiz ay hazırladığımız bir araştırmada 1 Aralık ile 10 mart arasında geçen 70 günde tam 60 kez Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında farklı haber yapılmış.
Gündem alt üst olmuş.
Kimi zaman ıslak imza, kimi zaman Arınç’a suikast, kozmik oda, ahçı asker savcıyı mı takip etti?
Balyoz ve her biri ibret verici telefon dinleme kayıtları –ki o bantları verenleri pek merak ederim- derken günler su gibi akıp gitmiş.
Şimdi git gide cazibesini yitiren bir haber konusu ile karşı karşıyayız.
Hatırlayın. 1., 2., 3, hatta 10. Ergenekon operasyonları bile büyük bir heyecan ve dikkatle izlenirken geçtiğimiz günlerde aynı çerçevede İzmir’de Mason Locası başkanına yapılacak suikast çerçevesinde bir ‘mini’ Ergenekon operasyonu yapıldı. Basın numara bile koymadı. Bu konuyla fena halde ilgili mecralar bile haberi iç sayfalarına taşıdı. Yani haberin libidosu kalmadı.
Şimdilerde aynı yorgunluk hissiyle hemen her gün hayatımızı işgal eden darbe haberlerini izliyorum. Bu ülkede dokunulmazlara dokunulduğunu görüyor, bir yurttaş olarak yargı önündeki eşitliğimize seviniyorum. Demokrasi kazandığı için mutluyum.
Ama o kadar.
Aklım, irfanım ve vicdanım birilerinin beni uyuttuğunu, avuttuğunu ve hayatın dayattığı gerçek gündemden uzaklaştırdığını söylüyor.
Bu itirazı dillendirmenin bile neredeyse “sen demokrasi istemiyor musun?” suçlamalarıyla başlayan ve sonu bilinmez bir (ön)yargı silsilesini başlattığını bilenlerdenim.
Ama ne yapayım.
Ben gündem yorgunu oldum.
Ve onca yorgunluğa rağmen artık “uyumak” istemiyorum.