Yıllar önce 12 Eylül belgeseli için Kenan Evren ile tam 18 saat süren söyleşi gerçekleştirildi. Bu söyleşiyi Hikmet Bila yaptı. Belgeseli gerçekleştiren ekipte yer aldığım ve sonrasında da kitabını hazırladığım için bu söyleşileri dikkatle okudum.
Beni en çok etkileyen bölüm, idamlarla ilgili söyledikleriydi. 12 Eylül döneminde 7 bin kişi idamla yargılanmış, 50’si de idam edilmişti. Askeri cuntanın demokrasiyi devirmesinin üzerinden sadece 3 hafta geçmişti.
Darbenin mimarı Kenan Evren’in önüne ilk idam dosyalar kondu. İlk idam teklifi Necdet Adalı adındaki bir gence aitti. Henüz 22 yaşındaydı. 1977 yılında Yıldırım Beyazıt Lisesi öğrencisi olduğu günlerde bir kahvehanenin taranmasıyla suçlanmıştı. Adalı cezaevinde iken bir firar organizasyonuna katılarak özgürlüğüne kavuşma seçeneğini reddetmiş, “Ben suçsuzum, nasılsa adalet suçsuzluğumu teyit edecek” rahatlığı ile hareket etmişti.
Generaller bu dosyayı masalarında tutarak “başka?” dediler. Kenan Evren’in söyleşide de vurguladığı gibi “denge kurmak için bir o taraftan, bir de öbür taraftan” can almak istiyorlardı. Apartopar ikinci dosya da yetiştirildi. Bu defaki idam dosyası Mustafa Pehlivanoğlu’na aitti. Pehlivanoğlu da Piyangotepe’de 7 kişinin öldürüldüğü bir kahve taraması ile suçlanıyordu. Pehlivanoğlu da tıpkı Adalı gibi ifadesinin işkence altında alındığını ve suçsuz olduğunu iddia ediyordu.
Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde 7 Ekim günü önce Adalı asıldı. Ardından Pehlivanoğlu idam edildi. Öylesine pervasızlığın hakim olduğu günlerdi ki, Pehlivanoğlu ailesi oğullarının idam edildiğini 3 gün sonra ziyarete gittiklerinde öğrendi. Öldürüp sessiz sedasız gömmüşler, yakınlarına haber verme ihtiyacı bile hissetmemişlerdi.
Belki adil ve saygın mahkemeler tarafından bütün kanıtlara bakılarak yargılansalar her ikisinin de suçsuz oldukları ortaya çıkabilirdi. Bu fırsat ellerinden alındı. Bir askeri yönetim, kararlılığını ve acımasızlığını göstermek adına bu iki genci infaz ediverdi. Tek kriterleri ise soldan bir kişi idam edilecekse, sağdan da bir kişinin denge unsuru olmasıydı.
12 Eylül cuntası döneminde 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 1 milyondan fazla insan gözaltına alındı. 650 bini işkence gördü. Emniyet ve cezaevlerinde işkenceden ölenlerin sayısı 300’ü geçti. Bir kuşağın üzerinden silindir gibi tank paletleri geçmişti. O kuşak ki solcusu ve sağcısı ile ‘diğerkam’, ‘idealist’ ‘önce vatan’ diyen yurtsever bir jenerasyondu. Yok edildi.
Bugün yaşanacakları bırakın 30 yıl, 20 yıl, hatta 10 yıl öncesinde bile tahmin etmek zordu. Bir savcı gidecek ve 12 Eylül cuntasının kudretli generallerinden hesap soracaktı. Oldu. 93 yaşında da olsa Kenan Evren’e bir savcı gitti ve “sen demokrasiyi nasıl yok edersin, sen onca insana nasıl kıyarsın” diye sordu.
Verdiği yanıtın hiçbir önemi yok. Bu Türkiye’de demokrasinin en önemli eşiklerinden biridir. Henüz hesap değil ama ilk soru soruldu netekim.