Birilerine, bazı konularda danışmanlık hizmeti veriyorsanız; dünyanın neresinde olursanız olun, aynı akıbet ve alın yazısına mahkûmsunuz… Danışmanları biçimlendiren hocalar (…) Sizler profesyonel ukalalarsınız der ve kibirsiz, seviyeli, uygar, bunaltmadan ısrarcı, hizmet verdiğiniz kişinin yerine kendini koyan ama abartmadan, yüz derisi az yırtıkça olan kişilersiniz… diye devam ederler…
Fikir üretir, önerir, söyler, ısrar eder ama bir yerden sonra bırakırsınız… Endişeleriniz eğer gerçekleşir ve hizmet verdiğiniz kişi veya birim, önerilerinize göre önlem almamış ise, işte kahrolursunuz; ama yok kötü niyetli ve / veya profesyonel değilseniz, ellerinizi sinsi-sinsi ovuşturur, yine haklı çıktım diye, hınzır – hınzır sevinirsiniz… Oysa bir danışmanın amacı, kendisinin haklı çıkması değil, hizmet verdiği kişi veya kurumu başarıya taşımasındadır…
…………………………………………………………………………………………………
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Beşir Atalay, CHP Gnl Bşk Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun Dersim özrü ‘nü önemli bulduğunu belirterek Genel Başkan’ları, Kemal Kılıçdaroğlu da özür dilesin demiş.
………………………………………………………………………………………………….
Özellikle batı ülkeleri demiyorum. Çağdaş dünya için, nefes almak / su içmek gibi doğal olan ama (şimdi de özellikle doğu ülkeleri demiyorum) çağdışı dünya, ülke ve toplumlar için olağan üstü (!) sayılabilecek bir şey olmuş… Ne mi olmuş? Türkçesiyle söyleyelim…
CHP Genel Bşk Yrd Sezgin Tanrıkulu, Dersim’de TC devletinin, CHP eliyle insanları diri-diri ve göz göre-göre, adeta böcek gibi öldürmesinden dolayı, özür dilemiş… Türkçesi bu!
Olsa-olsa 1938’den beri 76 yıl sonra, özrünü geç dilediği için eleştirilebilecek Tanrıkulu’yu; ama kendi partisinden, asıl sırf bu konuda özür dilediği için eleştirmişler… Nasıl?
Eleştirirler, normaldir. Normaldir derken, anormal şartlarda yani her şeyin norm dışı olduğu bir ortama göre normaldir… Sebebini aşağıda sunmaya çalışacağız…
………………………………………………………………………………………………….
AK Parti ve Hükümet Başkanı sıfatlarıyla Sayın Erdoğan’ın Dersim için - devlet adına – özür dilemek gerekirse, ederiz ifadesi, kabul edelim akıllı ve time’ingi doğruydu: zira
- TC tarihinde, kimsenin cesaret edemediği bir çıkışı yaparak:
A - Dersim’li olan, AK Parti’li olmayanlara,
B - Alevi olan, AK Parti’li olmayanlara,
C - Kürt olan, AK Parti’li olmayanlara,
Ç - Kürt olan, AK Parti’li olanlara,
Ç - Kürt olan, AK Parti’li olanlara,
D - Kürt olmayan, Sol cenaha ait olanlara
E -CHP’li olup, dini, mezhebi, coğrafi nedenlerle Dersim’e hassas olanları kucaklıyor, bizden baba yiğidi yok, hodri meydan diyordu! Ama aynı zamanda da,
- CHP’yi yol ağzına hapsediyordu; zira CHP, yapsa da zorda kalacaktı, yapmasa da:
A - CHP bu konuda (uzun süre yaptığı gibi) sessiz kalsa işte Gnl Bşk’ı hem Alevi, hem Zaza, hem Dersim’li ama gel gör ki, ebeveynleri mazhar oldukları olaylar için CHP sessiz kalıyor ama insanlık dersi veriyor diyeceklerdi nitekim aynen dediler…
B - CHP bu konuda (şimdi olduğu gibi) ben de eleştiriyorum dediğinde ise, partiyi içinden vuracaktı. Zira şimdiki CHP’ye ağır değil, çok ağır gelirdi Dersim için özür. Şimdiki CHP için Dersim hakkında özür dilemek, kendi varlık nedenini sorgulatmak demekti. Ucu Mustafa Kemal’e - bir Ermeni yetim kızını, korumaya alıp, büyütme bedelini, ona Dersimli Kürt kardeşlerinin üzerine bomba yağdırtmakla ödetmeye - kadar giderdi. Onur Öymen’in çıkışı mükemmel bir örnektir bu konuda…
…………………………………………………………………………………………………..
Onun için bir süre önce, CHP’nin en üst yöneticilerine boşuna fısıldamadılar birileri: İdeal olan, her siyasi geleneğin, kendi eteklerindeki taşları bizzat dökmesidir ama henüz o aşamada olmadığımıza göre, zira bunun için başka şeylerin de değişmiş olması şart; başka yerdeyiz.
Neredeyiz o zaman?
Madem kendi eteklerimizdeki taşları dökemiyoruz, o zaman bizim karşımızdakinin ve karşımızdaki de, bizim eteklerimizdeki taşlarının dökmesi gereken bir konumdayız…
Yani…
CHP’nin, madem şimdilik Dersim konusuna girmesi çok zor, o da örneğin Maraş 78 ve Sivas 93 olayları için Özür dilemek gerekirse değil, açıkça– devlet adına -özür diliyoruz, demeliydi
CHP: ancak bu şekilde,
- AK Parti’nin atmış olduğu salvoyu geri püskürtebilirdi, şöyle ki:
A - AK Parti’nin çekmek istediği Dersim tuzağına düşmemiş olacaktı.
B - AK Parti’nin kendi yumuşak karnı olan Dersim yerine, AK Parti’nin yumuşak karnı olan, 78 Maraş ve / veya 93 Sivas olaylarıyla nefis bir karşılık vermiş olacaktı.
C - Üstelik Özür dilemek gerekirse değil, Maraş ve Sivas için devletin açık ve net bir şekilde özür dilemesi gerektiğine inanıyoruz ve özür diliyoruz gibi ifadeyle (…) Gerekirse, ederiz diye ifadesinden daha net, bir adım daha ileriye gidecekti.
Ç - AK Parti içinde olan Sivaslı, Alevi veya bu ve benzeri eylemlere karşı çıkan, sağduyu sahip kişilere de Vallahi adamlar doğru söylüyorlar şimdi dedirtebilirdi.
D - CHP içinde olan ve CHP’nin bugüne kadar bu ve benzeri konularda sessiz kalmasından rahatsız olan Sivas’lı veya Alevi veya Kürt veya hakiki anlamda sol görüşe sahip insanların da yüreğine sur serpecekti.
E – CHP dışında olan ve CHP’yi bugüne kadar bu ve benzeri konularda sessiz kalmasını hep eleştiren hakiki sol görüşe sahip kesimlere göz kırpmış olacaktı.
Ama açıldığı zaman tarihin derinliklerindeki karanlıklara gidilmesine sebep verecek bir konu ile-üstelik de AKP’den çok geç-CHP’ye yarar getiremeyeceği gibi zarar da vererek değil…
Şimdi sevgili Sezgin Tanrıkulu aracılığıyla - ki onun samimiyet ve iyi niyetinden kimse kuşku duyamaz bile – yapılan yanlış, tam da budur bizce…
Hani bir söz vardır; kimse, senden başka, beni anlamadı, sen de yanlış anladın ya… Kulağa fısıldanan fikri yerine getirdi CHP ama hem çok geç, hem de yanlış konuyla, yerine getirdi…
Dersim için değil CHP’li efendiler, Dersim için değil, Sivas ve /veya Maraş için devlet adına özür dilenecekti!
Mustafa Kemal’i tüm insani tarafları, zaafları, yanlışları, günah, sevapları ve kaliteleriyle değerlendirmekten uzak bir CHP’ye hiç Dersim konusunda özür dilettirilir mi Allah aşkına?
Hangi akla hizmettir bu?