30 Aralık 2013

Biraz vicdan yahu!

Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene; sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) sakınmayı ilham edene (ant olsun); onu arındırıp, temizleyen hakikaten felah bulmuştur

Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene; sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) sakınmayı ilham edene (ant olsun); onu arındırıp, temizleyen hakikaten felah bulmuştur. Onu (isyan, günah ve bozulmalarla) örtüp, saran da elbette yıkıma uğramıştır (Şems Suresi, 7-10).

Hz İbrahim, gece, üstünü örtünce yıldız görmüş, demiş ki: Bu Rabb’imdir. Fakat (yıldız) kayboluverince: Kaybolup-gidenleri sevmem demiş ama ardından Ay'ı (aydınlık saçarak) görünce: Bu Rabb’im demiş, o da kayboluverince: Ant olsun demiş, Eğer Rabb’im doğru yola erdirmezse gerçekten sapmışlar topluluğundan olurum buyurmuş. Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçar) görünce: İşte en büyük Rabb’im, demiş, o da kayboluverince, kavmine Doğrusu sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. Bir muvahhit olarak yüzümü gökleri, yeri yaratana çevirdim, zira müşriklerden değilim demiş (Enam Suresi, 76-79)

Çevresinde gördüğü her şeyin birer yaratılmış varlık olduklarını, Yaratan’ın daha üstün olduğunu anlamıştı. Başvurulduğu takdirde,  herkesin hakikati görebileceği; tutku-hırslarını, karıştırmadan, samimi, sadece kullanarak düşünen herkesin Allah’ın açık varlık - Yüce’liğini kavrayabildiği şeyin Vicdan olduğu aşikârdır…

Kuran'da, böylece vicdanını dinleme yöntemiyle Allah'ı bulan Hz. İbrahim örnek verilir:

ŞAŞIRMAYIN, YOK KORKMAYIN, BEN ŞAŞIRMADIM AMA ŞAŞIRANLARDAN BİZİ KORUMASINI DİLİYORUM, YÜCE RABB’İMDEN… O KADAR!

Boşuna satırlarımı harcamayacağım, biliyorsunuz çünkü… Ülkemizin (!) mevcut durum hal - ahvali karşısında, kendilerini manevi değerlere hassas hatta İslâm’ı referans aldıklarından dem vuran iktidarın hükmettikleri ülkede olup-bitenler için, başka ifade şekli bulamadım…

Abartmasız, bütün dünyanın gözü önünde…

SSCB yıkıldıktan sonra, soğuk savaş döneminden kalma, devlet terörü üreten para-militer kurumların dünyada hala tasfiye edilmemiş, tek ülkede seçilmiş olacaksınız…

Çok geç de olsa, bunu (temizliği) bağıra - bağıra yapan ilk Hükümet olacaksınız…

Size nasip olmuş olacak bu onur…

Muhalifleriniz bile Yahu hiç olmazsa askeri vesayeti ortadan kaldırdılar diyecekler…

Böylelikle, bir zamanlar hükümetteyiz ama henüz iktidarda değiliz deyişinize zemin kalmamış olacak çok şükür…

Sağ - muhafazakâr dünyaya ait olmanıza rağmen; (ülkenizdeki sol kostümünü giyen cenahın aslında yanlış kostüm seçmiş olmasından da) ülkedeki demokratların bile alkışlarına mazhar olmuş olacaksınız…Bir yere kadar da olsa, içten içe öyle…

Yine, demokratlığınızdan değil ama kaderin garip cilvesiyle, yanı başınızda kurulacak olan, üçayaklı Kürdistan’ın ikinci ayağına engel olayım derken (kerhen veya değil, sonuçta) 90 yıllık Kürt Sorunu’nu - en azından - çözen konumunda olmuş olacaksınız…

Iceberg’in görünen kısmı da olsa, Dolmabahçe’de pazarlık şayialarının havada raks etmiş olmalarına rağmen, askeri vesayeti bizzat çözmüş bir kahraman sayılacaksınız…

Ama günlerden bir gün, alkol almamanıza rağmen (belki de alsaydınız bunlar gelmezdi başınıza) zafer sarhoşluğuna kaptırmış olmanızdan veya hiçbir (yapıcıları dâhi) eleştiriyi kabul edemez olmanızdan mıdır bilinmez; amiyane tabirle dananın kuyruğu kopacaktır…

İspatlanmadığı sürece her zanlının – masumiyet karinesinden dolayı – suçsuz olacağına göre, birçok rüşvet ve yolsuzluk suçlaması (diyeceğimiz) olaylar manzumesi patlayacak ülkede aniden…

Ve… yapılmaması gerekenlerin başındakileri, yapılacakların ise sonundakileri yapıp;  suçlamaları ortaya çıkaran polis şefleri- adli sorumluları görevden alacaksınız…

Soruşturulması gereken memurlarınızın, soruşturulma izni vermeyeceksiniz.

Hrant Dink cinayetinde - herkesin bildiği – kilit durumdaki memurların sorgulanmalarına izin vermediğiniz gibi… Sevag Balıkçıyan cinayetinin örtbas edildiği gibi…

Ama bütün bunlar bir yana…

Evet, Roboski, Uludere ve daha nice şey bir yana…

Ne bir bakteri, dolayısıyla o bakteri aşısının, ne de h a y a t a dair herhangi bir buluşunuz ile değil; sadece karşıtlarınızın bile (y e m e d i ğ i için) edemediği, ortadan zar zor da olsa, kaldırabildiğiniz askeri vesayeti, geri getirmekle şantaj etmenizle tarihe geçeceksiniz. Evet, sırf maddi skandallar ortaya çıkmasın diye, geri getirmekle - cüret ettiğiniz-  şantajınızla dünya tarihine geçeceksiniz…

Bunu yapabilmeniz hatta yapmanız bile hiç önemli değil artık bu saatten sonra…

Mantık ve aklın bittiği yerde olduğumuz için…

Ülke ve dünya genelinde, tüm abuk-sabukluklarınıza, tüm kabul edilemez eylemlerinize rağmen, tek ama tek tutunabileceğiniz dal olan bir marifetinizi, sırf kepazelikler ortaya çıkmasın diye, bizzat, kendi ellerinizle mahvedebiliyor, kendi çukurunuzu bu kadar açık ve sarih bir şekilde kazabiliyorsanız… Aklın yok olduğu yerdeyiz…

İşte, bizde, sadece (akıl – mantığı artık unuttuk, bari) vicdanı ve o da en aşina olduğunuzu iddia ettiğiniz referansla hatırlatmak istedik…

Önemli bir özelliğinin, tüm insanlarda ortak olan; bir insan için doğru olanın, aynı şartlar içinde olan başka bir insana da doğru olabildiği, ölçüt alındığı takdirde, hiçbir zaman başka insanlarınkiyle çatışmadığı, Allah’ın ilhamı… evet bildiniz, Vicdan’dan söz etmek istedim...

Zira ne akıl, ne izan, ne edep… sadece biraz Vicdan Ya Hu demek kalıyor…

Allah sonumuzu hayretsin…

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"