Dünya Sağlık Örgütü, Güney Afrika'nın bildirdiği son SARS-CoV-2 varyantına "Omicron" adını vererek herkesi şaşırttı. Bilindiği gibi, örgüt mayıs ayından itibaren Koronavirüs varyantlarını adlandırmak için Yunan alfabesinin harflerini kullanmaya başlamıştı. Bunun haklı bir nedeni vardı. Pandeminin başından itibaren her çıkan varyantın, ilk tanılandığı ülke ya da bölgenin adıyla anılması buralar için bir damgalanmaya neden oluyordu. Üstelik, son varyantın bilimsel adında olduğu gibi, B.1.1.529 gibi adlandırmalar gerçekten de günlük hayatta söylenebilir gibi değildi. Bu nedenle harfler hemen kabul gördü; varyantlar çıktıkça sırayla Yunan alfabesinin harfleri ile adlandırılır oldular. Ancak işler, Güney Afrika'nın bildirdiği yeni varyanta gelince değişti. Yeni varyant açıklanınca sıradaki harf olan "Nu (Ν,ν)" adını alacağına kesin gözle bakılıyordu. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, Nu'yu atladı, o da yetmedi sonraki harf olan "Xi (Ξ, ξ)" de atlandı. Ve böylece, "Oscar goes to Omicron (Ο,ο)".
Bunu ilk duyduğumda, bir "triskaidekaphobia*" ile mi karşı karşı karşıyayız diye bir an aklımdan geçmedi değil. Ne de olsa Nu, Yunan alfabesinin on üçüncü harfiydi. Ama elbette, bilim dünyasında hurafelere yer yoktu.
Beklenen açıklama Dünya Sağlık Örgütü'nden geldi. Yetkililer, "Nu" harfinin okunuşunun kulağa "yeni (new)" sözcüğünün söylenişi ile çok benzediğini ve bir karışıklığa neden olmamak için atlandığını açıkladılar.
Peki, "Nu"dan sonraki 'Xi' için açıklama neydi? Onun da yaygın bir soyadı olduğu için kullanılmadığı belirtildi.
Hurafelerin olmadığı bilim dünyasında dedikodulara yer vardı. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ilgili bir saygısızlığa yol açmamak için bu harfin atandığı konuşulur oldu.
Ne olduysa oldu ve sonunda yeni varyantımızın adı "Omicron" oldu.
O zaman bu zamandır çok sayıda yeni mutasyona sahip bu varyantın etkilerinin neler olacağı konuşuluyor. Bu konuşmalar üç ana başlıkta toplanabilir. Bunlar, bulaşıcılık, yol açtığı hastalığın şiddeti ve aşılar ile ilgili durumu.
Baştan söyleyeyim.
Dünya Sağlık Örgütü'nün cuma günkü toplantısında da belirtildiği üzere kesin konuşmak için çok erken. Omicron'u anlamak için iki üç haftalık bir zaman diliminde toplanacak verilere gereksinimiz var. Dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar gece gündüz demeden çalışıyor. Varyantta gözlenen çoklu mutasyonların sadece tek tek değil, birbirleriyle etkileşim biçimini de araştırmak, Omicron'un nasıl davrandığını anlamanın anahtarı olacak. Bu araştırmalarla, Omicron'un hücreleri enfekte etme, hastalığa neden olma ve aşılardan kaçma yeteneği hakkında daha fazla bilgi sahibi olacağız. Sabırla beklememiz gerekiyor.
Bu arada paniğe de gerek yok. İnsanoğlu bilinmeyenden korkar haklı olarak. Ancak bu varyanta bağlı olgular sınırlı sayıda görülmüş durumda ve dünyada hâlâ baskın varyant Delta. Yerküremizde bildirilen tüm olguların yüzde 99'u Delta'ya bağlı.
Deltayı biliyoruz.
Omicron'u da öğreneceğiz.
Omicron'un bir süredir ortalıklarda dolaştığı düşünülüyor. Ancak genetik tanılama yapılmadan olguların Omicrona dayandırmak mümkün değildi. Artık daha fazla olgu gördükçe daha fazla bilgi edineceğiz. Bunun için de ülkelerin bildirim sistemlerini güçlendirmeleri çok önemli. Herkesin Güney Afrika'yı kutlaması ve minnetle anması boşuna değil. İlki güçlü bir genetik bakı sistemleri var. Yeni bir varyantı yakalayabildiler. İkincisi de bu durumu hiç kaç göç yapmadan, şeffaflıkla en erken dönemde bildirerek dünyayı uyardılar.
Ülkelerine uygulanan ve haklı olarak gerekçesi de sorgulanan katı seyahat kısıtlamalarını da kaldıracak en önemli yol bir an önce daha çok bilgi edinmek.
Ülkemizin genetik bakı çalışmalarında alması gereken çok uzun bir yol var. Aslında, bu çalışmaları yapabilecek insan gücümüz var. Politik bir kararlılıkla bu konuya kaynak ayırmak gerekiyor.
Omicron ile ilgili gerçek yaşam verilerinin anında paylaşılması da çok değerli olacak. Bu olguların tüm epidemiyolojik özellikleri onunla nasıl baş edeceğimiz konusunda yol gösterici olacak. Daha önceki varyantlarla ilgili bunu pek başaramadık ülke olarak. Bu kez en baştan kurgularımızı daha iyi, daha bilimsel yapabiliriz. Ülkemizin verileri ile de bilim dünyasına katkı verebiliriz.
Omicronun ortaya çıkışı aşıların adil paylaşımı ile ilgili durumu bir kez daha güçlü şekilde gündemimize taşıdı. Bu işte birlikteyiz. Ya hep ya hiç. Her birimiz güvende olmadan hiçbirimiz olamayacağız.
Aşıları bol bol elinde bulunduran ülkelerin tedarikle ilgili hep daha fazlasını ister tutumlarını sorgulayıp, her üç kişiden birine ulaşan aşı tereddütü/reddi üzerinde çalışmaları gerekiyor.
Hatalarımızda ders alarak ilerlemeliyiz.
Ülkemiz için de durum benzer.
Aşılarımız Delta varyantına karşı etkili.
Yani gerçekten de gereksiz bir endişeye gerek yok.
Ama gerçek bir endişe kaynağımız var.
O da aşılanmamış insanlarımızın varlığı.
Bir türlü istenilen aşılama hızlarına ulaşamadık.
İlk serileri tamamladığımız riskli gruplarda pekiştirme dozlarında yeterince iyi değiliz.
Aşılamayı tekrar ve çok güçlü bir şekilde hayata geçirmeliyiz.
Aşı dışındaki halk sağlığı önlemlerinde de ciddi bir gevşeme içindeyiz.
Oysa, özellikle önümüzdeki kış aylarında maske, mesafe, kapalı ya da iyi havalandırılmamış ortamlardan kaçınma çok değerli olacak.
Biz bize düşeni yapalım.
Bu arada bilim insanları da kendilerine düşeni yapacaklardır.
* Triskaidekaphobia: Yunanca 13 sayısından korkma veya kaçınma anlamına gelmektedir.
Kaynaklar:
- https://www.theguardian.com/business/2021/nov/30/moderna-boss-predicts-current-vaccines-may-be-less-effective-against-omicron
- https://edition.cnn.com/2021/11/29/health/omicron-covid-variant-naming-cec/index.html
- https://www.theweek.co.uk/news/world-news/954995/how-omicron-and-other-variants-got-their-names
- https://en.wikipedia.org/wiki/Triskaidekaphobia