Bizim insanımız eskisi gibi olamaz artık. Ramazan da yaklaşırken bunu bir kez daha hatırlatmak istedim. Her açıdan değiştik. Sokaklarda, caddelerde, AVM’lerde, üniversitelerde küçük küçük Makyavelistler dolaşıyor.
Makyavelistlerle bir sorunum yok, bazen ben de Machiavelli’nin Prens adlı kitabındaki gibi davranabiliyorum. Hepimiz davranabiliyoruz.
Bunu futbol anlamında bu sezon bir takım yapmadı, makyavelist davranmadı. TFF’nin şampiyonunu tabi ki tebrik etmek gerekir ama makyavelist olmayan takımı tebrik etmekle kalmam, anlatırım, yazarım. Kendimde barındırırım onu.
Bahsettiğim takım Bursaspor’dur. Taraftarıyla, kültürüyle ve geçmişiyle Türkiye futbol tarihine yer etmiş bir kültür olan Bursaspor, bu sezon Şenol Güneş yönetiminde makyavelizmden en uzak duran takım oldu. Her zaman ileriye, hücuma, gelişime, çeşitliliğe, güzelliğe doğru giden bir takım izledik, Şenol hoca sayesinde…
Hafta sonu zamanlarımın üç tane olan zevki 4’e çıktı. Bursaspor’un maçları da buna eklendi. Türkiye’de makyavelist sistemin tetikçileri olan hakemlerle pek iyi anlaşamadılar. Şenol Güneş, 2011 yılını belki unutarak belki de o sezonu çok daha iyi hatırlayarak; “Bu sezon olduğu kadar hiçbir zaman hakemler tarafından zor durumda bırakılmadım” diyebildi.
Kabul edelim, ettirelim. Bursaspor taraftarı da takımı genelde yalnız bıraktı. Passolig’e karşı tutum alan ve bunu tutarlı bir şekilde devam ettirerek Vakıfköy Orhan Özselek Tesisleri’ndeki altyapı maçlarını kaçırmayan lider taraftar grubu Texas’ın kararı bunda ana etken oldu.
Maddi sıkıntıların ayrıntılarını bilsem de burada yazmayacağım. Sezon içinde Fenerbahçe’de Diego krizi gibi Beşiktaş ve Galatasaray’da da benzer krizler oldu. Bu tip durumlar Bursaspor’da hiç eksik olmadı. Kirasını ödeyemeyen futbolcu vardı bu sezon Bursaspor kadrosunda…
Hatta bu isim kaptanlardan biriydi…
Bunlar hiç dışarıya yansımadı. Bunu yazdığım için de özür dilerim ancak takımın ne kadar vicdan merkezli olduğunu en güzel açıklayan örneklerden biri budur. Bunu da sağlayan Şenol Güneş’tir.
Şimdi bugün okuyorum, çok sevdiğim ve saydığım spor yazarı ağabeyim Ali Ece, Şenol Güneş’i Beşiktaş’a yakıştırmış. Açıkçası bu yazı Galatasaray ile oynanacak Ziraat Türkiye Finali maçından sonra yazılsaydı sesimi çıkarmazdım ancak zamanı isabetli olmadı Ali ağabeyim… Şenol Güneş daha Bursa’ya lazım…
Bursa insanı ağabeyleri sever, öğretmenleri sayar. Şenol Güneş, Bursa’da hem ağabeylik hem de öğretmenlik yaptı. Eleştiri de aldı tabi ki ama 7 yıldır Bursa’da futbolu birebir takip eden biri olarak sezona kötü başlayan bir teknik direktörün eleştiri almadığını ilk kez Şenol Güneş döneminde gördüm. Belki de o günler, bu günlerin işaretiydi.
Bursaspor, bu sezon kendisine haksız kazanç sağlayan bir girişimde bulunmadı. Diğer takımların birçoğu, 3 puan için makyavelist zihniyetle her türlü yolu denerken Şenol Güneş’in öğrencileri sadece gol atmayı düşündüler. Biraz da gol yememeyi düşünselerdi şampiyon olacaklardı.
Elinde her dönem hazır olan sadece 15 futbolcu olan Şenol Güneş’in Bursaspor’u, Kadıköy’de Şamil Cinaz’ı Maldini, sezonun genelinde Volkan Şen’i Ribery, Fernandao’yu Ibrahimovic, Serdar Aziz’i Cannavaro, Şener’i Cafu yaptı. Josue de Batalla olsaydı, Harun’dan da biraz olsun Ivankov performansı görseydik dediğim gibi Bursaspor’un TFF şampiyonluğunu konuşurduk.
Halkımız da der ya, başarıya ulaşmak için her yol mubahtır. Bursaspor bu sezon tek yolu mubah gördü, gol atmak. Şimdi siz diyeceksiniz, “Özgün yine ne romantizmi yapıyorsun?”
Arkadaşlar, romantizmi cumartesi akşamları Jazz çalan bir mekânda kız arkadaşımla yapıyorum ben. Futbolla pek romantizm yapmam. Gazete sahiplerinin siyasilere duyduğu aşk, bende futbolculara karşı yok.
Zeki Hoca ne güzel söyledi
Dedik ya Bursaspor’u, Makyavelizmden kurtaran ve futbol severler için ‘sevimli’ yapan kişi olan Şenol Güneş ve ekibinin Bursa’da kalması gerek. İstanbul’un kan kokan kırmızı renkli havasında Şenol Güneş gibi insanlar olmamalı. Olacaksa da Türkiye Futbol Federasyonu’nun başında olmalı.
Zeki Demirkubuz’u hepiniz tanıyorsunuz. Hasta Beşiktaşlıdır. Geçenlerde bir tweet atmıştı. “Birkaç istisna hariç, federasyonu al, hakem, medya, teknik adam hepsini üst üste koy, yönetici, futbolcu ne varsa topla bir ŞENOL GÜNEŞ etmez.”
Tweet aynen bu şekilde. Bunun üzerine ekleyecek bir şeyim yok. Zaten çok konuştum.
Benzer bir dönem 2010’da da olmuştu hatırlarsınız. O dönem kupayla bitmişti, bu sezon kupasız bitebilir. Futbolda şans her zaman önemlidir. Kabul edelim, o şans pek Bursaspor’da olmadı.
UEFA’dan ceza alan, Recep Bölükbaşı’ndan bir dönem önce başkanlık yapan Erkan Körüstan’ın bıraktığı mirasın (bu miras Kenan Evren’in, Recep Tayyip Erdoğan’a bıraktığı miras gibidir) yankıları hala devam ediyor. Birçok bankaya borcu olan Bursaspor, bazı gayrimenkullerini elden çıkartarak bir şeyler yapmaya çalıştı. Kabul edelim mali konularda başarısız oldu ancak bunu en yakından hisseden futbolcular bunu hiçbir zaman kamuoyuna yansıtmadılar. Dediğim gibi kirasını ödeyemeyen futbolcular, sevdikleri işi yapmaya, futbol oynamaya kararlıydılar. Bunu da başardılar.
Bursa yerel basının türlü türlü cambazlığına rağmen, Bursa sanayisinden maddi ve manevi destek görmemelerine rağmen, taraftar desteğini sadece İstanbul takımlarıyla olan karşılaşmalarda hissetmelerine rağmen hiçbir zaman yılmadılar.
Bunu başaran da Türkiye’nin en önde gelen eğitmenlerinden ve öğretmenlerinden olan Şenol Güneş’ti. Galatasaray ile oynanacak kupa finalinden sonra Şenol Güneş ile konuşulacak. Güneş’in istekleri belli, takımı sürükleyen futbolcular kalacak ve yanlarına katkı verecek futbolcular alınacak. Bunun için de yönetime para gerekiyor. Makyavelizm uygulamayan Şenol Güneş için bir şekilde o kadro kurulmalı. Yabancı kısıtlaması yokken Bursaspor gibi takımların yapacağı iyi planlama birçok şeye sebep olabilir.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun canını sıkacak şeyler, 5 sene önce olan şeyler gibi…