Milattan önce 2200 yıllarında yazılan Hamurabi Kanunları ilk yazılı kanunlar olarak bilinir. Hamurabi, kanunlarına hekimleri de eklemeyi ihmal etmemiş. Diyor ki: "Bir kimsenin ölümüne neden olursa veya göz perdesini açayım derken gözü yok ederse, o tabibin elleri kesilmeli."
Hekimlik o zaman da zormuş, şimdi de zor. En azından eliniz kesilmiyor diyebilirsiniz ama uygulanan şiddet, açılan davalardaki tazminatların yüksekliği göz önüne alındığında arada çok da fark yok.
Her neyse, konumuz hekimlere uygulanan şiddet değil, katarakt tedavisi. Gözüken o ki, bu tedavi tarihin çok erken dönemlerine kadar gidiyor. Hamurabi döneminde bile hekimler "göz perdesini" açmaya çalışıyorlarmış.
Katarakt göz içinde bulunan lensin saydamlığını kaybetmesi ile ortaya çıkıyor. Sıklıkla yaşa bağlı olarak veya bir darbe sonrası ortaya çıksa da, katarakta neden olan genetik hastalıklar da mevcut.
Yaşlanma veya travma ile lensin içinde bulunan protein yapısını kaybedince birbiri üstüne yığılan yapılar geçirgenliği yavaş yavaş bozuyor ve özellikle de akşam saatlerinde görmeyi zorlaştırıyor. Güneş gözlüğü kullanımının bu oluşumu yavaşlattığına da inanılıyor.
Belli ki katarakt cerrahisi çok eski zamanlardan beri yapılıyor. Eski Mısır ve Yunan yazıtlarında yer aldığı gibi Hint belgelerinde de ayrıntılı bir şekilde tariflenmiş. Milattan önce 6. yüzyılda Hintli hekim Sushruta kitabında eğilmiş bir iğne yardımı ile saydamlığını yitirmiş lensin alınarak katarakt tedavisinin nasıl yapılabileceğini yazmış. Kitap işlem sonrası pansumanların nasıl yapılacağını da ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.
Kitap işlemi her ne kadar ayrıntısı ile anlatsa da, konuştuğum göz hekimleri buna pek inanmadı. Zira işlem daha çok bulanıklaşan lensin yerinden ayrılarak gözün arka bölümlerine itilmesi şeklinde olurmuş. WHO verilerine göre bu yöntem Afrika'nın belli bölgelerinde halen kullanılmaktaymış.
Ancak, Sushruta kitapta işlemi çok ayrıntılı bir şekilde anlatmış. Parçalanarak çıkarılan lensin kişinin "burnundan geldiğini" bile belirtmiş. Bu terim mecazi anlamda kullanılmıyor elbette. Göz yaşlarımız, göz kanalları ile burnumuzun içine dökülmüyor mu?
Yıllar içinde gelişen tekniklerle lensin içinin boşaltılması başarıyla yapılmaya başlandı. Ne var ki, lensin çıkarılması sorunu tam olarak çözmüyordu, çünkü görevi ışığı odaklayarak retina üzerine düşürmek ve net bir görüntü sağlamak olan lens çıkarıldıktan sonra hastalar kalın camlı gözlükler kullanmak durumunda kalıyorlardı.
Yıllar önce bir aile dostumuz av sırasında yaralanan köpeği için benden yardım istedi. Av sırasında saçmalar yanlışlıkla köpeğin yüzüne gelmiş ve köpek bir süre sonra göremez olmuştu. Çok sevdiği değerli bir av köpeği olduğundan dostumuz hayvan için her şeyi yapmaya hazırdı. Beraberce Ankara'da veterinerlik fakültesine gittik ve orada köpeğin her iki gözünde de katarakt olduğu ortaya çıktı. Neler yapılacağı tartışılırken ameliyat ile bu lenslerin alınabileceği belirtildi. Dostumuz hemen yapalım dedi ama hekim bir soruna işaret etti: Ameliyattan sonra köpeğin gözlük kullanması gerekiyordu. O dönemde göz içine lens yerleştirilmesi insanda bile yapılmamaktaydı. Kalın camları olan bir gözlük kullanan av köpeği pek olası görülmediğinden hayvan uyutulmak zorunda kalınmıştı.
Sir Harold Ridley lensin çıkarılmasının katarakt cerrahisinin yarısı olduğunu fark eden ilk hekimlerden biri olmuş. II. Dünya Savaşı sırasında gözünden yaralanan pilotların gözlerinde bir yabancı cisim ile görme sorunu yaşamadan idare ettiklerini fark eden Ridley, 1949 yılında Londra'da, St. Thomas Hastanesinde ilk kez göz içine yapay mercek yerleştirme operasyonlarını başlatmış. Bir pilotun gözünde kokpit kapağından kopan akrilik parçacığın yıllar içinde sorunsuz kaldığını görünce de ilk denemelerini akrilik ile yapmış. Gözün içine bir yabancı cisim yerleştirilmesi o dönemde meslektaşları tarafından çok eleştirilmiş ama Sir Ridley bu alanın öncüsü olmuş.
Göz içi merceği yerleştirilmesi 1970'li yıllardan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Dünya Sağlık Örgütü 2020 yılında dünyada 32 milyon katarakt cerrahisi (göz içi mercek) yapıldığını bildiriyor. Bu sayıya köpekler başta olmak üzere hayvanlarda yapılan cerrahiler dahil değil elbette.