10 Nisan günü OECD, Türkiye’ye dâir 2025 Ekonomik Anketini yayınladı. 136 sayfadan oluşan bu rapor, ülkeye dair ekonomik durumu dört başlık altında özetliyor ve sunduğu özetle beraber gelecek için de bir projeksiyon sunuyor. Bu haftaki yazımda pek gündem olmayan bu raporun dört bölümünü de kısa bir şekilde özetlemeye çalışacağım.
İlk bölüm makroekonomik istikrarın yeniden nasıl tesis edilebileceğine dair bir çerçeve ele alıyor. Rapor, Türkiye’nin son iki yılda OECD’nin en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduğunu belirtiyor. Bunun arka planında yatan sebebin ise genişleyici mali ve para politikalarının desteği ile artan tüketici harcamalarının yükselmesi olarak gösteriliyor. Fakat, rapor bu politikaların da yüksek enflasyon, genişleyen cari açık ve Türk lirasının değer kaybı gibi nedenler dolayısıyla sürdürülebilir olmadığını yazıyor. Mayıs 2023 seçimlerinin ardından hükümetin makroekonomik politikaları normalleştirme sürecine girdiği, maliye ve para politikalarının sıkılaştırıldığı belirtilerek, bu durumun 2024 yılında ekonomik büyümede yavaşlamaya katkıda bulunduğu ifade ediliyor. Öte yandan, daha geleneksel politika yaklaşımının yatırımcı algısını iyileştirdiği ve dengesizliklerin azalmasıyla görünüm üzerindeki riskleri hafiflettiği kaydediliyor raporda. Ancak, enflasyonun hala yüksek olduğu sorunu devam ederken, mevcut para politikası yöneliminin enflasyon beklentilerini dikkate alarak uygun olduğu ve enflasyon sürdürülebilir bir düşüş trendine girene kadar sürdürülmesi gerektiği tavsiye ediliyor.
Raporun ikinci bölümü ise Türkiye’de kadınların işgücü piyasasına katılımındaki engellere odaklanmış. Türkiye'de kadınların işgücüne katılım oranının diğer OECD ülkelerine kıyasla düşük olduğu ve bu eşitsizliklerin kişi başına düşen GSYİH için önemli bir kayıp anlamına geldiği ifade ediliyor. Raporda çocuk sahibi kadınların istihdam oranlarının düşük olması, erken çocukluk eğitimi ve bakımı (ECEC) kayıt oranlarının düşüklüğü ve bu alandaki kamu harcamalarının yetersizliği, ücretli izin sürelerinin kısalığı ve eşitsizliği, çocuk yardımlarının olmaması temel sorunlar olarak sıralanıyor. Bu sorunlara yönelik olarak ise uygun fiyatlı çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, esnek çalışma düzenlemelerinin teşvik edilmesi ve yasal kısıtlamaların azaltılması gibi çözümler öneriliyor.

Figür 1 : Kadınların İşgücüne Katılım Oranları ve İşsizlik Oranları (Türkiye ve OECD) (OECD Economic Survey, 2025)
Raporun üçüncü bölümü, yeşil dönüşüme doğru atılan adımları inceliyor. Raporda Türkiye'nin önemli iklim değişikliği azaltım zorluklarıyla karşı karşıya olduğu, kişi başına düşen emisyonlar nispeten düşük olsa da son zamanlarda yavaşlama görülse de emisyonların hala arttığı değerlendirilmekte. Ayrıca Türkiye'nin diğer ülkelere göre daha hızlı ısındığı ve bu durumun orman yangını riskini arttırdığı, sera gazı emisyonlarının yalnızca küçük bir kısmının fiyatlandırıldığı ve enerji tüketiminin karbon yoğun olduğu sorunları vurgulanıyor. 2053 yılına kadar sıfır net emisyon hedefine ulaşmak için daha yüksek etkili karbon fiyatlandırması ve kömürden uzaklaşma gerektiği, ayrıca orman yangınlarının önlenmesi ve yönetimi için politikaların uygulanması gerektiği belirtiliyor.
Raporun dördüncü ve son bölümü ise, ikinci bölümle beraber benim en çok dikkatimi çeken bölüm. Rekabetçi ve yenilikçi bir ekonomiye geçişin tamamlanmasına odaklanılan bu bölümde, Türkiye’nin son 10 yılda genç nüfusundan ve nispeten yüksek sermaye birikiminden faydalandığı, ancak çalışma çağı nüfusundaki büyümenin önümüzdeki 25 yılda istikrarlı bir şekilde azalması beklendiğinin altı çiziliyor. Dolayısıyla, ek işgücü girdisi yoluyla GSYİH'nin arttırılmasının marjları da kademeli olarak daralacağı ön görülüyor. Daha fazla sermaye birikimi potansiyelini de sınırlı olduğu belirtiliyor.
Figür 2 : Sermaye ve işgücü birikimi zayıfladıkça potansiyel büyüme yavaşlayacaktır (OECD Economic Survey, 2025)
Öte yandan raporda Türkiye ekonomisinin orta-yüksek teknoloji sektörlerinde yoğunlaştığı ancak yüksek vasıflı üretim ve hizmetlerde rekabet gücünü artırması gerektiği değerlendirilmekte. Türkiye'nin inovasyon sistemi performansının OECD ortalamasının gerisinde olduğu, Ar-Ge harcamalarının artmış olsa da yetersiz olduğu ve işletmelerin inovasyon yapma oranının düşük olduğu belirtilmiş. İnovasyonu teşvik etmek için ise Ar-Ge desteklerinin daha hedefli hale getirilmesi ve üniversite-sanayi işbirliğinin güçlendirilmesi, işgücünün becerilerini geliştirmek için yaşam boyu öğrenmeye katılımın artırılması ve mesleki eğitimin güçlendirilmesi, yüksek vasıflı işçilerin Türkiye'ye gelmesini kolaylaştıracak politikaların uygulanması ve işletme kurma ve faaliyet gösterme üzerindeki düzenleyici yüklerin azaltılarak rekabetin artırılması gibi çözümler öneriliyor. Ayrıca, devlete ait işletmelerin (KİT) yönetiminin iyileştirilmesi ve yolsuzlukla mücadele için etkin stratejiler benimsenmesi de önemli tavsiyeler arasında duruyor.
Önceki paragrafları özetleyip, yazıyı sonlandırmak gerekirse eğer, OECD’nin 2025 Türkiye Ekonomik Anketi, ülkenin mevcut ekonomik durumunun resmini vermekle beraber, kendi perspektifinden çeşitli çözüm önerileri de sunuyor. Enflasyonla mücadele, kadınların işgücüne katılımının artırılması, yeşil dönüşümde kararlılık ve inovasyona dayalı bir ekonomik yapı kurmak, Türkiye’nin hem içeride refahı artırması hem de küresel rekabette geri kalmaması adına kritik önemde. Bu sorunlara yönelik adım atılmayan her gün ise belki artık olmayan kesemizden yiyor, bir treni kaçırıyoruz.
Referanslar
OECD (2025), OECD Economic Surveys: Türkiye 2025, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/d01c660f-en
Ozancan Özdemir kimdir?
Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu.
Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.
Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu.
Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır.
|