26 Şubat 2021

"Onların oylarının Allah belasını versin"in İYİP'cesi

Fezlekeler meclise geldiğinde "dokunulmazlıkların kaldırılması için oy vereceğiz" demek ile Özhaseki'nin sözleri arasında özde bir fark yok

Siyasî kötücüllüğe övgü düzmeyi içim kaldırsaydı AKP Reisi Erdoğan'ı tebrik etmek isterdim. Ortakları birbirlerine pamuk ipliği ile bağlı Millet İttifakı'nın zayıf noktalarını kaşıyıp pamuk ipliğini iyice germeyi, kopma noktasına getirmeyi çok iyi başarıyor. Kendi çevresinin siyasî basiret, hatta siyasî deha saydığı haslet, hedefine varmak için vicdanî, hukukî, etik engel tanımayan pervasızlıktan ibaret.

Kitle ve oy desteğinin düşmekte olduğunu gören AKP Reisi, yaklaşmakta olduğu anlaşılan seçimleri garantilemek için iki aracı birlikte kullanıyor. Birincisi; seçim yasalarında değişikliklerle muhalefetin önünü kesmek. İkincisi; Millet İttifakı'na HDP kamasını sokup, zayıf halka İYİ Parti kanalıyla muhalefet güçlerini bölüp dağıtmak.

Cumhur İttifakı'nın çimentosu

Tek adam Erdoğan ile devletin şoven Türkçü-milliyetçi çizgisinin sesi Bahçeli ortaklığının çimentosu; sadece sınırlarımız içinde değil, bölgede Kürtlerin kökünün kurutulması, Kürt varlığının ve Kürt siyasî hareketinin bitirilmesi amacıdır. Uluslararası hukuku kimsenin takmadığı bugünkü jeopolitik koşullarda köyü köpeksiz bulan Erdoğan Türkiyesi Kuzey Irak'ta, Suriye'de fink atarken gerçek amaç terörü bitirmek değil; içeride iktidarlarına, sınır ötesinde de yayılmacı heveslerine engel saydıkları Kürt hareketini (hak ve kimlik talep eden Kürt halkını) bitirmektir. Türkiye toplumsal - siyasal arenasında bu amacın yakın hedefi HDP olarak belirlenmiş; "terör=PKK=HDP=Kürtler" denklemi son altı yıldır 83 milyonun kafasına kazınmaya çalışılmıştır.

Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana Sevr sendromundan kurtulamamış olan, devlet tapıncı genetik kodlarına işlemiş sağlı sollu siyaset sınıfları, Kürt meselesinde, hele de devletin bekası bu sorunla ilişkilendirildiğinde her zaman şoven milliyetçi-devletçi saflarda yerlerini almışlardır. Buna bir de terörist ilan edilme, terörü destekler görünme korkusu eklenince, muhalefetin Cumhur İttifakı'nın harcına kum ve su taşıma tavrına şaşmamak gerek.

Ne var ki bir süredir muhalefetin bir kesiminde, mesela CHP'nin ulusalcı olmayan sosyal demokrat kanadında, şimdilik HDP'de somutlanan Kürt siyasî hareketine, hayırhah demesek de düşmanca olmayan, en azından bu partinin adını anmaktan, bayramda seyranda birlikte görünmekten çekinmeyen bir tutum gözleniyor. Bu tutumun nedeni muhalefetin HDP oylarına ihtiyaç duyması kadar, en azından bir kesimin Kürt sorununun barışçı çözümünün demokrasinin önşartı olduğunun bilincine varmasıdır.

Kılıçdaroğlu'nun seçim ittifakını aşan bir demokrasi ittifakından söz ederken HDP'yi yok sayması veya gözden çıkarması kendi sözleriyle de çelişmesi anlamına gelir. Bu konuda, CHP'nin kendi ulusalcılarına rağmen yol almaya çalıştığı görülüyor. Ne ki, bir dediğini iki etmediği, güçlendirmek için elinden geleni ardına koymadığı ortağı İYİ Parti'nin, ittifakın bozulması umurunda değil. Daha doğrusu HDP'yi harcamakla, zaten hiçbir zaman kazanamamış olduğu Kürtleri kaybetmekle Meral Hanım'ın kaybedeceği bir şey yok. Çünkü sadece ve sadece oy ve -hayal bu ya- Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve iktidar ortaklığı peşinde.

"HDP oylarının Allah belasını versin!"

Bir süre önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki CHP'ye HDP üzerinden saldırırken, "Lanet olsun oylarına, onların oylarının Allah belasını versin" dediğinde İYİ Parti dahil muhalefetten tepki gelmişti. Bela okunan; 6 milyon seçmenin iradesiydi ve bu sözler iktidarın hem zihniyetini hem de niyetini çok iyi yansıtıyordu. Sadece Kürtlere değil Türkiye'nin barışçı, demokrat, özgürlükçü seçmenlerine aitti o oylar. Yani hepimize "Allah belanızı versin" deniyordu.

HDP'yi resmen kapatmanın ele güne karşı başını daha fazla ağrıtacağını, hem de bu işin biraz uzun sürebileceğini, anayasal engellere takılacağını hesaplayan iktidar, HDP milletvekilleri hakkındaki fezlekeleri Meclis'e getirerek dokunulmazlıklarını kaldırmayı, Parti'nin bırakın illeri, ilçeler dahil tüm yöneticilerini, belediye başkanlarını, aktif üyelerini şu veya bu nedenle tutuklamayı, böylece Kürt siyasî hareketini fiilen bitirmeyi tercih etmiş görünüyor.

Böyle bir tablo karşısında, kendisine bir de "demokrat" sıfatı yakıştıran, demokrasi için mücadele ediyor görünen muhalefete düşen nedir? Erdoğan-Bahçeli kumpasına destek olmak, iktidarın HDP'yi bitirme oyununa ortaklık yapmak, tek adam rejiminin değirmenine su taşımak mı, oyunu bozmak mı?

Önceki gün İYİ Parti başkan yardımcısı zat, bir televizyon kanalında, "Dokunulmazlıkların kaldırılması için oy vereceğiz" diyerek iktidarın hamlesini destekleyeceklerini beyan etti. CHP sözcüsü gibi, "içeriğine bakarız, ona göre" falan diye gevelemedi.

Fezlekeler meclise geldiğinde "dokunulmazlıkların kaldırılması için oy vereceğiz" demek ile Özhaseki'nin sözleri arasında özde bir fark yok. Her ikisi de eninde sonunda 6 milyon seçmenin iradesini tanımamaktır, seçme ve seçilme özgürlüğüne tecavüzdür. Özhaseki, nefret kabarmasına engel olamamış, aklından geçeni açıkça söyleme tedbirsizliğinde bulunmuştur, o kadar.

Yoksa birbirinizden farkınız, neden Millet İttifakı'sınız?

Herkes adına değil sadece kendi adıma konuşayım. Ben bu iktidarın değişmesini neden istiyorum? Faşizan gidişata dur demek için, aşa işe olduğu kadar hak ve adalete susamış toplumun nefes alabilmesi, ülkenin normalleşmesi, sorunlarımızın çözümünün tek çaresi olan demokrasinin tesisi için…

HDP, sadece HDP'den ibaret olsaydı, olaya daha sakin bakabilirdik. Ama HDP'nin Meclis'te, toplumda ve siyasette varlığı Türkiye'de demokrasinin son kalıntılarının turnusol kâğıdıdır. Çünkü Kürt meselesiyle normalleşme, demokrasi, toplumsal barış ve huzur bu ülkede her zaman ama özellikle günümüz koşullarında ayrılmaz bir bütündür.

Muhalefet, özellikle Millet İttifakı partileri bu gerçeği kavramamışlarsa, HDP'nin yok edilmesine seyirci kalıyorlarsa, hatta HDP oylarından kendilerine ne pay düşeceğinin hesabını yapıyorlarsa, kısaca gerçek demokrat değillerse Cumhur İttifakı gitmiş yerine Millet İttifakı gelmiş bana ne! Benim derdim AKP, MHP, CHP, İYİP, vb değil ki. Benim derdim, bizim derdimiz, öncelikle demokratik siyaset, ki bu da Türk, Kürt herkesin hakkı, herkesin özgürlüğü, herkesin eşit yurttaşlığı, herkesin özgürce siyaset yapma olanağı demektir.

Bu temel sorunu çözemeyecekseniz, demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını yerine getirmeyecekseniz iktidar değişikliği olsa olsa Türkiye'nin ayıp yerlerini kapatacak incir yaprağı olur. "Hele bir iktidar olalım, o zaman çözeriz" diyorsanız, bu zihniyetle, bu siyasî etikle iktidar olsanız da işe yaramaz. Üstelik bu gidişat sadece HDP'yi değil sizi de yok eder.

Aman Millet İttifakı çözülmesin! diye demokratik siyasetin gerekleri yerine getirilmez de Cumhur İttifakı'na dolaylı destek sağlanırsa, benim naçizane cevabım: "En temel, en hayatî konuda birbirinizden farkınız yoksa, varsın çözülsün, herkes kendi boyunu göstersin ve ölçüsünü alsın" olur.

Yazarın Diğer Yazıları

Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na

İstanbul Büyük Şehir'de İmamoğlu'na verilmemiş her oy Cumhur İttifakı'na, özünde Erdoğan'a gidecek

Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak 

Ahlakını yitirmiş siyaset ve onun kadroları aşılmadıkça toplumdaki çürümenin önüne geçmek mümkün değil...

CHP, kuş mu deve mi olacağına karar veremezse…

Tek adam rejiminin yol açtığı toplumsal-siyasal çürümeyi engelleyecek, ortak vatanda hak, hukuk, adalet içinde ortak yaşamı sağlayıp ülkeyi yaşanabilir kılacak güçlü ve -sözde değil özde- demokratik bir muhalefete ihtiyaç var. Ana muhalefet partisinin kendini toparlaması ve demokratik güçleri kendi etrafında toplaması (6'lı Masa gibi değil, turnusol kağıdı Kürt meselesi olan gerçek demokratik güçler) bu yüzden önemli