08 Mart 2013

PKK silah bırakmayacak!

Kürtler kendilerine aklı başında liderler ve temsilciler bulmadıkça, Türkiye’de ne Kürt sorunu çözülür, ne de terör sorunu çözülür

Bugünden sonra bir değişiklik olur mu, olmaz mı, bunu şimdiden bilemeyiz. Ancak AKP hükümetinin bugüne kadar terör örgütü PKK ile yürüttüğü görüşmelerin ve pazarlıkların sonucunda, PKK’nın silahlarını bırakmayacağı, PKK’nın sadece, silahlarıyla birlikte, Türkiye sınırlarının dışına çıkmayı planladığı, şu andaki görüşmelerin de bu çerçevede yürütüldüğü anlaşılıyor.

Bunun anlamı şudur: PKK terör örgütü olma potansiyelini koruyacak, silahlarını bırakmayacak, kendi varlığını sürdürecek, uygun görürse, istediği zaman, yeniden Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının içine sızarak, polisleri, askerleri, sivilleri katletmeye devam edecek!

Bugüne kadar AKP, BDP ve PKK tarafından “barış süreci” olarak kamuoyuna yutturulmaya çalışılan sürecin, PKK’nın terör etkinliklerine mutlak bir biçimde son vermesiyle ilgili olmadığı ortaya çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da zaten haftalardır, PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırlarının dışına çıkmasından söz ediyordu, PKK’nın silahlarını bırakmasından söz etmiyordu. Nasıl Recep Tayyip Erdoğan’nın, “Ben Milli Görüş gömleğimi çıkarttım” ifadesi, o gömleğin çöpe atılması anlamına gelmiyorsa, sadece gömleğin çıkartılıp, gerektiğinde yeniden giyilmek üzere, dolaba asılması anlamına geliyorsa, PKK da silahlarını bırakmayacak, sadece ateşkes ilan edip sınırların gerisine çekilecek!

Bir terör örgütü, bu kadar iddiasız, bu kadar kaypak, bu kadar vatandaşların güvenliğini hiçe sayacak bir açılım için mi devlet tarafından muhatap olarak kabul edildi?! Bir terör örgütü ile böyle bir hedef için mi müzakere yapıldı?! 

PKK’nın kaçırdığı bazı kamu görevlilerinin bırakılması, PKK’nın ateşkes ilan etmesi, PKK’nın silahlarıyla sınırların gerisine çekilmesi. Bugüne kadar duyduğumuz şeyler bunlar! Bu zaten PKK’nın daha önce yıllarca yaptığı şeyler! Karşılıklı pazarlık sonucunda bırakılan rehineler, ilan edilen ve daha sonra ihlal edilen ateşkesler, sınır gerisine çekilip daha sonra tekrar sınır içine sızmalar…Bu hikayeleri zaten defalarca yaşadık! Bütün bu tantana bunun için mi yürütülüyor?!

Yoksa Erdoğan’a göre başka bir gündem daha var da, biz mi bunları bilmiyoruz?

Keşke öyle olsa.

Ancak ne yazık ki, BDP heyetinin PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmenin basına sızan ve hala kimse tarafından yalanlanamayan tutanakları, Erdoğan’ın haftalardır yürüttüğü söylemi teyit ediyor. Öcalan, PKK’nın silah bırakmasından hiç söz etmiyor; aksine, PKK’nın daha da güçleneceğinden, hatta sınır dışına çekilmenin bile koşullu olacağından ve bu süreçten bir sonuç alınmazsa, Kürt silahlı güçlerinin bir “halk hareketiyle” saldırıya geçeceğinden söz ediyor!

Öcalan resmen, Türkiye Cumhuriyeti devletini terörle tehdit ediyor! Hükümet de hala böyle bir adamla müzakere yapıyor!

Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan BDP-Öcalan görüşmesindeki tutanaklara göre Öcalan aynen şunları söylüyor:

“…Özal’dan beri teşebbüs içerisindeyim, akim (akamete uğradı, kesintiye uğradı) kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur. Türkler de bunu bilmeli; başarısızlık orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos hepimizin hayatı söz konusudur. Şimdi kadar yaşadıklarımız deveden kulak kalır. Kesin başarı hedefi ile sonuçlanması lazım…Ne PKK’nin sandığı, ne AKP’nin sandığı gibi bir çekilme olur…Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum…Başarılı olursam, ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum…Çekilmeden çekilmeye fark var. Tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme parlamento kararı ile olacak. Başbakanın dediği ‘çekilsinler onlara karışmayız’ demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak.”

Bu zabıtlar bugüne kadar yalanlandı mı? Yani Öcalan’ın söz konusu görüşmede bu sözleri söylemediği iddia edildi mi? Hayır! Sonuçta görüşmede MİT’den de bir görevli vardı ve tüm konuşmalara o da tanık oldu. Buna rağmen Öcalan’ın bu sözleri neden yalanlanmıyor? Sadece “Batsın bu tür gazetecilik!”, “Bu tutanakların resmi yönü yoktur”, “Bu tutanaklar sıfır anlam taşır”, “Tutanaklar eksik yayınlanmış” gibi açıklamalar yapıldı, tutanakların basına nasıl sızdığı üzerinde duruldu!

Konu bu mu?

Tutanak nasıl sızmışsa sızmış! “Kasıt mı var, ihmal mi var?”, “BDP mi, MİT mi?” gibi sorular ikinci planda sorulardır. Asıl önemli konu şudur: Öcalan bunları söylemiş mi, söylememiş mi? Söylediyse, böyle bir zihniyetle hükümet ve devlet nasıl ve ne için müzakere yürütür ve pazarlık yapar?

Bugüne kadar basına yansıyan belge ve bilgilere göre ortada şöyle bir pazarlık dönüyor:

PKK kısmen ve koşullu olarak sınırın dışına çekilecek, ateşkes ilan edecek, ancak silah bırakmayacak, elindeki rehineleri salacak, bunun karşılığında da hükümet KCK üyesi olmak gerekçesiyle tutuklanan ancak silahlı eyleme karışmamış tutukluları serbest bırakacak, PKK’nın sınır ötesine çekilmesi sürecinde PKK’ya yönelik operasyon yapmayacak. Şu anda konuşulan konular bunlar.

Türkiye Cumhuriyeti MİT Müsteşarı, sadece bunlar için mi terör örgütü lideri Öcalan ile görüştü?! Bunların ötesine geçilemeyecekse, MİT Müsteşarı, Öcalan ile neden görüştü?

PKK’nın terörü ve silahı bırakması konusu ne olacak, Anayasa işi ne olacak, Kürtlerin kültürel hakları sorunu ne olacak, bazı Kürtlerin özerklik veya federasyon talepleri ne olacak, üniter yapının korunması yönündeki çoğunluk talepleri ne olacak?

Öcalan ile en üst seviyede konuşulmuşken, bunların da konuşulması gerekmez mi? Eğer bunlar da konuşulduysa, Öcalan bu konularda ne söyledi?

Öcalan’ın Milliyet’e yansıyan sözlerine göre, Anayasa’da Kürtlerin ayrı bir halk olduğuna dair vurgu yapılmasına, Anayasa’da etnik kimliğe referans yapılmasına gerek yok. Ancak, Öcalan’a göre, etnik kimlik bağlamı dışında, anayasal yurttaşlık bağlamında bir “Türk milleti” ifadesi Anayasa’da yer almalı mı, almamalı mı, bu belli değil; Öcalan’a göre, Türkiye Cumhuriyeti üniter yapı için de mi asimilasyon sorununa çözüm bulacak, yoksa yerel özerklik veya federatif yetki tanıyarak mı bunu yapacak, bu belli değil; Öcalan’a göre, PKK terörü bir yöntem olarak benimsemekten vazgeçecek mi, vazgeçmeyecek mi, bu belli değil.

Gerçi bunları Öcalan’a sormak zaten baştan büyük bir hata! Ancak madem kendisiyle konuşuluyor, bu konularda Öcalan ne söylüyor, bu hala belli değil.

Şu anda görünen tabloya göre, PKK silahları bırakmaya niyetli değil. Aksine, silahlı gücünü koruyarak, bu güçleri, gelecekte kullanmak hakkını kendinde saklı tutmaya çalışıyor. Yani terör yöntemini, siyasal amaçlar için kullanmaya devam etmek istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti de böyle bir zihniyette umut aramaya devam ediyor!

Bunların dışında, Öcalan’ın, “Çekilme olacaksa bu parlamento kararıyla olur” sözü ne anlama geliyor?! Bu kadar saçma bir söz olabilir mi? “Çekilme” eyleminden PKK’nın çekilmesini kastediyorsa, bir terör örgütünün çekilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi neden karar versin? “Çekilme” eyleminden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgeden çekilmesini kastediyorsa, TSK, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal sınırlarından, yani kendi sınırlarından neden çekilsin? Yoksa “parlamento” derken PKK’nın sözde parlamentosunu mu kastediyor?

Öcalan hala başka bir dünyada yaşıyor! Gerçeklikten kopuk kişisel takıntıları yüzünden on binlerce insanın ölümüne davetiye çıkartmaya devam ediyor!

Zaten söz konusu tutanaklarda söylediği o kadar uçuk şeyler var ki, bu kişinin akli dengesinin yerinde olup olmadığı bile bir tartışma konusu haline getirilebilir. Öcalan kurguyla olguyu birbirine karıştıracak kadar akli dengesini yitirmiş bir kişi görüntüsü veriyor!

Bir yandan narsizm boyutunda sözler, bir yandan garip garip komplo teorileri. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir kişiliğin nesine güvenerek müzakere yürütüyor anlaşılır gibi değil!

Milliyet’te yer alan habere göre Öcalan’ın söz konusu görüşmede ortaya döktüğü incilerden bazıları da şöyle:

“AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim…Biz AKP’yi çıkartan gücüz.”

“Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar.”

“Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) ‘PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim.”

“Her KCK’lının içeri alınması bir ayaklanma sebebidir. İsyan çıkarmıyoruz. 10 bin kişi alındı. Bu da bir nevi darbedir. En son siz alınacaktınız biz karşı hamle geliştirdik. En son parlamento grubu kalmıştı. Darbe şekil değiştirdi ama hala devam ediyor. Yeni darbe Brüksel ve ABD’de planlanıyor.”

“Türkiye’de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkiler sabote edilmeye başlandı. Sıradan lobiler değil. ABD’de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3’ü de Anadolu çıkışlıdır.”

“MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT’i hedef aldılar, arkalarında devasa bir güç var. Florida kontrgerilla merkezidir. Abdullah Çatlı iki kez gitti. Papa, Palme... Sakine bu tür grupların işidir.”

“Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.”

“Ertuğrul’a (BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü) söyle ben hala Dev-Genç’in çizgisindeyim. (gülerek) O anlar... 40 yıldır Türk solunu taşıyorum. Daha fazla kendilerine güvenmeliler.”

Bunlar aklı başında bir kişinin söyleyeceği sözlere benziyor mu?! AKP’yi iktidara getiren PKK! ABD ve Avrupa Birliği MİT’e karşı darbe planladı! Öcalan bu darbeyi önlemek için devreye girdi! Yahudi, Ermeni, Rum lobileri Türkiye’deki süreçleri sabote ediyorlar! Kontr-gerillanın merkezi Florida, ancak bu merkez şimdi Utah’a taşındı! Papa Jean-Paul, eski İsveç Başbakanı Olof Palme ve PKK üyesi Sakine Cansız cinayetlerini bu kontr-gerilla işledi! Türk solunu Öcalan taşıyor!

Öcalan bunları nereden biliyor? Elinde bir belge ve bulgu mu var? Varsa bunlar nelerdir? Yoksa bunları neden uyduruyor?

Yoksa Öcalan bir halüsinasyon diyarında mı yaşıyor?

AKP, halüsinasyon diyarında yaşayan bir kişiyle Türkiye’nin geleceğini mi müzakere ediyor?!

Pekiyi, Öcalan ile görüşen BDP’liler neler yapıyorlar o anda?

Milliyet’e yansıyan tutanaklara göre, ona “Başkanım” diye hitap ediyorlar. Hatta BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan bir ara, karşısında sanki bir Firavun varmış gibi, “Başkanım sizden bir parça almak istiyorum.” diyor, Öcalan da ona, elindeki kalemi hediye ediyor!

Artık herkes titreyip kendisine gelmeli, bu şarlatanlıklara ve saçmalıklara bir son vermeli!

Kürtler kendilerine aklı başında liderler ve temsilciler bulmadıkça, Türkiye’de ne Kürt sorunu çözülür, ne de terör sorunu çözülür.

Bu kadar basit!

Kimse kendi kendisini kandırmasın!

Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"