26 Ekim 2012

Kurbanlık İnsan

4 Temmuz 1776’da Amerika Birleşik Devletleri kurulmuştur. Bu tarihte Philadelphia’da, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi açıklanmış...

 

4 Temmuz 1776’da Amerika Birleşik Devletleri kurulmuştur. Bu tarihte Philadelphia’da, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi açıklanmış, Britanya’dan, Birleşik Krallık’tan kopuş gerçekleşmiş, Amerika’daki İngiliz sömürgeciliğine son verilmiştir.

Ancak bu tarih sadece bağımsızlığın kazanılmasını değil, aynı zamanda siyasi bir devrim sürecinin de başlangıcını temsil etmektedir. Çünkü söz konusu bağımsızlık bildirgesi, siyasi bir vizyon da içeriyordu: Bu bildirge ve onu izleyecek yasal düzenlemelerle, feodalizme, monarşiye ve teokrasiye son veriliyordu. Toprak ağalığına ve beyliklere son veriliyor, herkese özel mülkiyet hakkı tanınıyor, yasama, yürütme ve yargı arasında güçler ayrılığı ilkesi devreye sokuluyor, gücün tek bir odakta toplandığı kraliyet düzenine son veriliyor, din siyasetin etkisinden çıkartılıyor, din ile devlet, din ile eğitim, din ile yargı, din ile idari yapılanma işleri ayrılıyor, laiklik ilkesi devreye sokuluyordu.

Bu nedenle 4 Temmuz 1776 sadece ABD’nin kuruluşunu değil, Amerikan devrimini de temsil eden bir tarihtir. Bu nedenle 4 Temmuz, ABD’de her yıl, milli bayram olarak kutlanır.

Benzer bir devrim 14 Temmuz 1789’da Fransa’da yaşanmıştır. 14 Temmuz’da devrimci güçler Bastille Kalesi’ni basarak devrim sürecine hız kazandırmışlar, bu olay, Fransız devriminin simgesi haline gelmiştir. Böylece Fransa krallarının, “Devlet demek ben demektir” biçimindeki yaklaşımına son verme süreci başlamış, mülkiyet devletin, toprak ağalarının ve kilisenin tekelinden çıkmış, monarşiye ve feodalizme son verilmesi için düğmeye basılmış, ayrıca laiklik ilkesi devreye girmiş, siyaset ve devlet işleri, dinin etkisinden çıkartılmıştır.

Bu nedenle 14 Temmuz her yıl Fransa’da milli bayram olarak kutlanır.

29 Ekim 1923 tarihinde de Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu süreç, Amerikan ve Fransız devrimlerinin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gecikmiş uzantısıdır. Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa’daki krallık sistemiyle benzerlikler gösteren Osmanlı’daki padişahlık sistemine son vermiş, güçler ayrılığı ilkesini devreye sokmuş, egemenliğin, padişahtan, halifeden ve ulemadan alınıp, halka devredilmesinin yolunu açmış, feodal toprak ağalığına son verilmesiyle ilgili süreci başlatmış, din ile devlet, din ile eğitim, din ile yargı, din ile idari yapılanma işlerini ayırmış, laiklik ilkesini devreye sokmuştur.

1776 Amerikan devriminin de, 1789 Fransız devriminin de, 1923 Türk devriminin de teorik altyapısı aynıdır. Bu devrimler, 17. ve 18. Yüzyılda yaşamış olan John Locke, Jean-Jacques Rousseau ve Charles-Louis Montesquieu gibi filozofların ve düşünürlerin kuramlarından esinlenilerek gerçekleşmiştir.

Ancak sorun şu ki, Türkiye’deki devrim süreci çok geç devreye girdiği için, Osmanlı İmparatorluğu yüzyıllarca uyuduğu ve Batı Avrupa’daki siyasal, bilimsel ve felsefi gelişmelerin gerisinde kaldığı için, Türkiye’deki devrim süreci hala sona ermemiştir. ABD’de, Fransa’da ve Avrupa’daki birçok ülkede bu süreç yüzyıllarca önce başladığı için, bu ülkelerde artık monarşik düzenin veya teokratik düzenin hortlaması tehlikesi yoktur.

Türkiye’nin ise, 21. Yüzyılda bile, Padişah olmaya özenen ve Osmanlı İmparatorluğu özlemi içinde olan din fetişisti bir Başbakanı vardır.

Bu nedenle Amerikalılar 4 Temmuz’u, Fransızlar 14 Temmuz’u rahatça kutlarken, 29 Ekim bayramını kutlamak isteyen Türkler hala baskı altında tutulmaktadırlar. Bu nedenle AKP hükümeti, 29 Ekim bayramı kutlamalarına sınırlamalar getirmektedir. Basın ve ifade özgürlüğü konusunda, temel hak ve özgürlükler konusunda, Türkiye’yi 10 yılda dünyanın en geri ülkeleri kategorisine sokan AKP, Cumhuriyet’in kuruluşunu kutlamak isteyenleri de engellemeye kalkmaktadır.

Bu nedenle Başbakan ve AKP, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlardan, Kutlu Doğum Haftası ve İstanbul’un Fethinin Yıldönümü ile ilgili etkinliklerden büyük heyecan duyarken, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamasını, zoraki bir görev olarak görmektedir.

Nitekim bu durum, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün gazetelere verdiği tam sayfa ilanda da görülüyor. “İki Bayram Sevinciyle!” başlıklı ilanda, Erdoğan, iki paragraf ve dört cümleyle Kurban Bayramı’ndan söz etmiş, herhalde ayıp olmasın diye, bir cümlelik bir paragrafta da Cumhuriyet Bayramı’ndan söz etmiş. Tabii ki bu bir cümlede de, Cumhuriyet Bayramı’nın özüne ve anlamına dair hiçbir şey ifade etmemiş.

Kendi anlamadığı bir şeyi nasıl ifade etsin ki?!

Olan yine halka oluyor, halkçılığın popülizm olduğu sanısı, Türkiye halkını Orta Çağa götürüyor.

Kurban Bayramı’nda hayvanlar, Cumhuriyet Bayramı’nda insanlar kurban ediliyor!

Ve bunların hepsi Allah adına yapılıyor!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"