05 Haziran 2022

"Kadınlarımızın yüzü, acılarımızın kitabıdır"

Bir ülkeyi anlamak için bir şarkılarına bakmalı bir de kadınların yüzlerine…

…Oradan okuruz bir ülkeyi. Bizim kadınlarımızın yüzüne bakan, güneş altında tarla çapalamanın kavrukluğunu da görür, ekmek almaya giderken vurulan, bir sokakta dövülerek öldürülen evladın acısını da. Canlı, dipdiri bir öfkeyi de fark eder yüzlerinde, umudu da. Ağır, tumturaklı bir keder de taşır yüzleri, etrafa hızla yayıverdikleri anaç şefkatleri de. Her an dağılmaya hazırmış gibi eğreti duran tebessümler gezinir gözlerinde. Bir her şeye rağmen gülümsemesidir bu topraklarda kadınların yüzlerinde duran. Çatlamış topraklar gibi olsa da yüzleri, akarsulardan süzülerek arınmışçasına her zaman duru ve temizdir.

Tülay German'ın Itrî'nin Salat-ı Ümmiye bestesi üzerine okuduğu Nâzım'ın "Kadınlarımızın Yüzleri" şiirini, halk müziğimizin en özgün yorumcularından Sümeyra Çakır'dan da dinledik. Bu yıl doğumunun 120. yılı kutlanan, büyük şairimiz Nâzım Hikmet'in şiirlerinin güfte olduğu şarkılar arasında dolaşırken, dört kelimeyle özetlenmiş bir memleket tarifi olarak durdum bu dizede; başka şarkılarına geçemedim: "Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır."

Acının kadını erkeği olmaz elbette ama acı, bu memleketin kadınlarının yüzüne oturduğunda sanki orada kuvvet buluyor, çoğalıyor, doğurgan, bereketli bir toprak bulmuş gibi yeşeriyor, canlanıyor. Kanadı kırık kuşlar gibi yuvalanıyor alınlarının derin çizgileri arasına.

Neler yüklenmez ki Türkiye'de kadın… Ahlak, namus, onun bedeni üzerinde aranır. Kıyafetiyle suç işler, kahkahasıyla ayıplanır. Başımızın tacıdır ama kolayca da yere serilir. Sonunda ağıt yakmak da yine ona düşer. 

Yine bir Nâzım şiirinde gizli kadın yüzlerinin İlhan İrem'in beste ve yorumuyla daha da görünür olduğu "Hoş Geldin Kadınım"da, notalar arasından yüzünü gösteren, 'memleket gibi yoksul odasında ikramsız bırakılan' da, 'gülünce mahpusun demirlerinde güller açtırtan' da odur. "Korkunç ve mübarek elleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz" olan bu ülkenin kadınları… Onları en duru, yalın halleriyle anlatıldığı Nâzım Hikmet şiirlerinden okur, şarkılarından dinlerken, memleketi görürüz bir yandan da:

"Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır,
acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan,
karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü.
Ve sevinçlerimiz, vurur gözlerine kadınların,
göllerde ışıyan seher vakıtları gibi.
Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların,
görelim görmeyelim karşımızda dururlar
gerçeğimize en yakın ve en uzak."

Can parçalarını hayatın hoyratlığından sakınan anne evhamının yayıldığı kadın yüzleri... Aşka karşılığın işaretlerinin yakalanmaya çalışıldığı kadın yüzleri… Mahpusun önünde eşini, evladını bekleyen kadın yüzleri… Kusurların gizlenmeye, ayıpların örtülmeye çalışıldığı, kayıpların akıbetinin arandığı kadın yüzleri…

Bir ülkeyi anlamak için bir şarkılarına bakmalı bir de kadınların yüzlerine…

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…