14 Ağustos 2022

'Göklerden ve denizlerden gelen' şarkı

Bir şarkıyı yazıldığı yerde söyleyeceğiz, göklerin ve denizlerin arasında. 'Anlasana'nın doğduğu manzaraya bakıyorum, şimdi acaba hangi yıldız o?

​​Karşı sahilde, kara ile denizin buluştuğu hatta, sıra sıra ip gibi dizili ışıklar. Gemlik'ten başlayıp Armutlu burnuna doğru kıyıdan kıyıdan sakince ilerleyen bir gece treni gibi vagon vagon yürüyorlar. Gökyüzünde, uzansan tutulacakmış gibi duran yıldızların altında, olduğundan çok daha büyükmüş gibi boşluğa yayılan karanlık bir deniz. Burası Mudanya'nın Burgaz ile Kurşunlu beldeleri arasında, 'göklerden ve denizlerden gelen' bir şarkının doğduğu yer…

Gecenin karanlığında yıldızlı gökyüzüyle birleşmiş gibi görünen denize bakıyorum. Bir ağustos gecesi Mudanya'da baba evinin balkonundan gördüğüm bu manzarayı 48 yıl önce yine böyle bir yaz günü izleyen biri, Türk müziğine zamansız şarkılardan birini armağan edecekti. İlhan İrem'in 1974 yazında bir gece sahilde sabahlayarak yazdığı 'Anlasana', göğün ve denizin bakanı bir kucak gibi sarmalayıp sonsuzluğuna çektiği bu büyüleyici manzaranın ortasından yükseldi. Burgaz eski Kireç ocağı mevkii sahillerinden bir yıldız gibi doğarak göğe yerleşti.

Sanatçıların gidişi, büyük, kocaman parçalar koparıyor hayattan, içimizden, fena halde eksiliyoruz. Cem Karaca ve Müzeyyen Senar'ın aramızdan ayrılışıyla da yaşamıştım bu eksilme, azalma duygusunu. Yerine başka bir şey konamayacak olmanın çaresizliğinin yaşandığı örseleyici, sarsıcı kayıplar.

Yorgun ruhlarımıza yenileyici bir etki yapan o şefkatli sesinin sevecenliğiyle şarkılarını merhem niyetine kullandık İlhan İrem'in. Sevgiyi, bizim algıladığımız gündelik kalıplardan çıkarıp 'tüm zamansızlıkların içine' alarak evrende yaşamın temel taşlarından biri haline getirdi, kalplerin sınırlarını alabildiğine genişletti. Kozmosun uzak ve karanlık köşelerini dokunulabilir yapan sözleri ve besteleriyle, şarkılarını tıpkı birer yıldız gibi gökyüzüne tutturdu.

Hayatın karmaşıklaştığı, kaosa döndüğü zamanlarda yıldızlı göğe yerleştirdiği göz kırpan şarkılarına bakıp yol bulmayı öğretti. Hem 'Sanatçılara benzerdi göklerdeki yıldızlar'... 'Işık ve sevgiyle' diyerek görünen ama tutulup dokunulamayan iki yaşam kaynağını, hayatı hak edebilmek için gerekli ve yeterli enerji kümesi haline getirdi. 'Yoksun işte yoksulum ben' diyerek zenginliğin nerede aranması gerektiğini anlattı, Hazinenin yerini gösterdi, değerli olanın adını fısıldadı.İçimize açılıp çarpan kapılar yaptı, o kapıların aralığından geçip kainatın 'koridorlarına' açıldık.  

Yalnız eserleriyle değil siyasi duruşu ve cesurca çıkışlarıyla ülkenin gidişatına dair itirazlarını, okşayan şarkılarının aksine sivri uçlu kalemiyle yazdı. Sözcü'den Gökmen Ulu'ya verdiği röportajında; "Her şey bambaşka ve pırıl pırıl olabilirdi. Hayatımız, sanatımız, ilişkilerimiz, sokaklarımız, doğamız, sahillerimiz, eğitim sistemimiz, siyasetimiz, maalesef giderek bir batağa saplandı. Oysa yüz yıl önce geleceğin ufkuna bir gökkuşağı çizilmişti" diyerek bir sanatçı duyarlılığıyla özlediği ülkeyi dile getiriyor ve her şeye rağmen umut dolu olduğunu söylüyordu.

Sığlaşan popüler yaşam kalıplarının yanında bir çekilme, kapanma gibi algılanan sessizliği, proaktif inzivasıydı onun. Pek görünür olmasa da yazmaya, üretmeye hep devam etti. Artık aramızda olmasa da biz yine sığınacak kuytular gibi şarkılarına kaçacağız. Üşüyünce şarkılarını çekeceğiz üstümüze.

"Müzik tarihimde milat olan, en önemli eserimi oluşturduğum sahil" dediği Burgaz'ın Aytepe mevkiinde, Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz'ın yapılacağını açıkladığı 'İlhan İrem Anlasana Parkı'na gideceğiz belki de.

Bir şarkıyı yazıldığı yerde söyleyeceğiz, göklerin ve denizlerin arasında. 'Anlasana'nın doğduğu manzaraya bakıyorum, şimdi acaba hangi yıldız o? Narlı taraflarında parlayan mı? Arkada Uludağ'ın zirvesindeymiş gibi ışıldayan mı? Yoksa tam Aytepe'nin üstünde parlak, kuvvetli ışığıyla göz kırpıp duran mı? 'Işık ve sevgiyle' kal İlhan İrem…

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974’te Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa’da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü’nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye’yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…