Şimdiki zamanlar 28 Şubat, 17 Nisan günleri değil. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları hala eski günlerin mağduriyet ve mazlumiyet hisleri üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor ama bu artık inandırıcı değil.
Yıllardır dışlanan ötekileştirilenler arasında ön sırada yer alan dindar camia iktidara ilk başlarda gömleğini çıkardığını söylese de Milli görüş geleneğinden gelen bir iktidara sahip olunca eski bilinçaltını devam ettirmeye çalıştı. Hala üzerine komplolar kurulan, tek dışlanan ve sevilmeyenin kendileri olduğunu sandılar. Ötekileştirilenlerin ruh halini unutmaya ve iktidarın gücünü de kullanarak yeni dışlamalar yapmaya başladılar.
Son zamanlarda 2009 yılındaki Alevi açılımının izlerini hoyratça silen gelişmelerin iktidar tarafından başlatıldığını ve devam ettirildiğini görüyoruz. Aleviler her geçen gün kendilerini daha çok ötekileştirilmiş , dışlanmış hissediyorlar. Zamanında çok ötekileştirilmiş bir iktidarın temsilcilerinin şimdi Alevilerin hislerine empati yapmaması vicdan sızlatan bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Gezi olaylarından beri ölenler hep Alevi. Bu böyle olduktan sonra "biz Alevilere ne yapıyoruz ki?" diyerek Alevi camiasındaki ruh halini hesaba katmamak inanılır bir durum değil.
Askeri vesayet tarafından dışlananların siyasi vesayet tarafından yapılanları görmemesi kamplaşmanın marifetidir. Menderes'ten itibaren dışlansa da darbelere maruz kalsa da her siyasi iktidar sahibinin, onlara yakın bürokratların kaba, otoriter devlet aklı ve dili üzerinden icraatlar yaptığını inkar etmeye gerek yok. Askeri vesayet ve darbecileri eleştirmeyi siyasi iktidarların hatalarını örtecek kadar yapanlar nasıl bir vebali üstlendiklerinin farkında mı?
Olaylarda idarecilerin hatası sonucu uzun süre çalıştırılan yorgun, uykusuz ve kamplaştırılmış, kutuplaştırılmış polis , öfkeyle dolu göstericilerle başbaşa bırakılıyor. Olaylar Alevi mahallelerinde olduğu için Cemevinde cenaze törenini izleyen Uğur Kurt'un da başına bir kurşun isabet ediyor ve vefat ediyor. Bu herkesi ama özellikle inanç sahibi herkesi derinden yaralaması gereken bir durumdur. Olaylarla ilişkisi olmayan bir kişinin
bir ibadethanede ölmesi olayın sadece polis ve gösterici arasında olmadığının, olamayacağının bir göstergesidir.
Hükümet durumu acilen insani açıdan gözden geçirmeli ve Erdoğan gerginliği arttıran sözlerinden vazgeçmelidir. Sünni ve Alevi kanaaat önderleri de sağduyulu çağrılarla yeniden bir mezhep çatışması yaşamamızı engellemelidir.
Sünni dindarlar Alevilerin şu andaki ruh halini gereğince hissetmiyorsa tekrar dönüp referanslarına baksınlar. Her zaman mazlumun yanında yer alan bunun için mazlumun dinine, diline, ırkına bakmayan Peygamber ve arkadaşlarını hatırlasınlar. Hakkında özel ayet inerek övülenin ötekileştirileni, garibi, misafiri, yolcuyu gönülden en iyi şekilde ağırlayan için olduğunu tekrar hatırlasınlar. Bu günler imtihan günleridir ve günler aramızda dönüp değişip durmaktadır.
Bu konuda anlaşılan öfke ve gerginlikle dolu olan siyasi iktidar ve iyice tepkiselleşen Alevi vatandaşlarımıza adaleti, suhuleti, anlayışı tavsiye edecek ve bunu pratik örneklerle yapacak olanlar Sünni ve Alevi din adamlarıdır. Her iki kesimden ve farklı kesimlerden aydınların tavsiyelerinden bile daha etkili olabilecek bu tavrı özlüyoruz, bekliyoruz.
Gezi olaylarının yıldönümünden önce hatırlatması bizden. Ülke gereksiz yere geri gelmeyecek can kayıplarına uğramadan atılması gereken adımı atalım. Taraftarlarının gözünde daha da mağdurlaştırılacak bir Erdoğan onun karşıtlarının güç kazanmasını sağlamayacak , olayların bastırılması da Erdoğan'ı daha güçlü kılmayacaktır, bunu her kesim vicdanıyla değerlendirmelidir.