Yakın zamanlarda yapılan bir bilimsel çalışma ömrü uzatmak için bitki temelli bir beslenme, metionin aminoasidini doğal olarak daha az içerdiği için yararlı olabileceğini gösteriyor.(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22342103)
(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18789600) ayrıca dokularda metionin’in az olmasının farklı hayvanlarda ömrü uzattığı görülüyor, bunun insanlarda da geçerli olabileceğini düşünebiliriz. Peki nasıl? (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18252204 )
Yaşlanma sürecinde serbest radikal teorisinden kısaca söz edeyim. Tıpkı bir demir parçasının okside olduğu gibi, vücudumuzun da okside olduğunu düşünün. (yaşlanmanın mitokondriyal teorisi http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20219522 ). Metionin ise oksidasyonu başlatan bir etki yapıyor. Metionin’in azaltılmasının daha az serbest radikal oluşumunu sağlayacağı için böylece yaşlanmanın yavaşlayacağı anlamına gelir. Daha az serbest radikal demek DNA hasarının daha azalması anlamına gelir. Bunun anlamı daha az DNA hasarı, yaşlanmanın yavaşlaması ve sonuçta ömrün uzama potansiyelidir.
Metionin nedir, söylemeyi neredeyse unutuyordum. Esansiyel yani vücudumuzda üretilmeyen aminoasitlerden biridir. Protein yapımında, DNA metilasyonunda ve poliamin’lerin üretilmesinde kullanılır. Hayvansal protein kaynaklarında çok miktarda bulunur bulunur.
Metionin alımın azaltmanın 3 yolu vardır.
1. Kalori kısıtlamak: Ne kadar az yerseniz, o kadar az metionin yemiş olursunuz.
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24984898
2. Protein kısıtlamak: Metionin proteinde bulunduğu için daha az protein içeren bir beslenme uygulamak ama bu da protein açığı vermek anlamına gelir.
3. Daha az metionin alarak yemek: Yeterli miktarda yemek, yeterli miktarda protein almak, ama yine de daha az metionin almayı başarmak. Bunun anlamı bitkisel protein demektir.
Kalorik kısıtlama zordur, çünkü sürekli aç gezmek anlamına gelir. Bende şahsen istemem. Belki de bu yüzden ömrü uzattığı bilinse de pek popüler olamadı. Dolayısıyla en mantıklı olan üçüncü seçenek, yani bitki temelli bir beslenme uygulayarak metionin alımını daha güvenli bir düzeye indirmek mümkündür.
Şu anda batı tarzı beslenme tarzı ile ihtiyacımızdan 2 katından daha fazla protein tüketiyoruz. Araştırmacıların ilk önerisi ilk olarak protein miktarını ihtiyaç düzeyine bile indirmenin bile yararlı olacağıdır. Bu şekilde organlarda oksidatif stres azaltılabilir. Daha da iyi bir hamle ise bitki temelli ve kalorik kısıtlamanın istenmeyen yan etkilerinden kaçınarak –aç gezmeden- uzun yaşamaktır.
Metionin’i az içeren protein kaynakları; mercimek ve baklagiller ve kuruyemişlerdir. Baklagillerin metionin’i az içermelerinin bir dezavantaj olduğu düşünülürdü ancak metionin kısıtlamanın iç organlarda serbest radikal üretimini azaltarak, kronik hastalık belirtilerini azaltması, ömrü uzatması bu dezavantajın güçlü bir avantaja dönüştüğünü . Akdeniz diyeti dünyanın en sağlıklı beslenme tarzıdır, ve genelde zannedildiği gibi şarap, balık ve zeytinyağından oluşmaz. Akdeniz diyeti az hayvansal protein, çok miktarda bitkisel protein, lif, sebze içeren bir beslenme tarzıdır ve bu nedenle sağlıklıdır.
Bitki temelli diyetlerin ne kadar çok koruyucu olduğu henüz çok yaygın olarak araştırılmış değil. Evet sebzeler binlerce fitokimyasallar içerir ancak bunların teker teker sağlık yararlarını araştırmak neredeyse başarması imkansız görev gibidir. Ayrıca bitkisel temelli beslenme tarzının koruyucu etkilerinin tek bir bitkiden değil, tamamının bir araya gelmesiyle mümkün olduğu daha çok kabul gören bir teoridir. (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24987952 )
Bitki temelli diyetler kalori kısıtlamanın diğer yararlarını da taklit ederler. Örneğin, gençlik hormonu DHEA’nın düzeylerini arttırırlar.(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23318475) (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16131352)
İnsan ömrü eskiye göre daha uzun olabilir ama daha hasta bir ömür olduğu kesin. Bu nedenle sağlık ve uzun ömrü destekleyen bir beslenme ve yaşam tarzına ihtiyacımız var.