04 Haziran 2010

Lakin ki, öyle değildir

O günden beri ne yaparsın, nerelere kayboldun, gündemi takip edebildin mi bilmiyorum ama, şu an dünyanın sana ihtiyacı var...

Video paylaşım sitelerinde görmüşsünüzdür. Türbanın gündemin en önemli konusu olduğu 2008 baharında, Ankara’da Irak televizyonu Press TV tarafından “Türk halkı türban nedeniyle ikiye bölündü” konulu haber için bir röportaj yapılıyor.
“Kardeş ne diyorsun sen” başlığıyla kayıtlara geçen bu röportajda, eşofmanlı bir beyefendi, konuyla ilgili görüşlerini tam olarak “şu şekil” dile getiriyor:
“Çok iyi de oldu, çok güzel iyi oldu taam mı... Şimdi meselam türban olayını çok garıştırdılar. Ha, aralarında bi fuarg galdı, o farkgınan çok güzel oldu. Meselam, herkesin hayatına kimse karışamaz. Ha, nasıl karışamaz? Ben bu şekil geyinirim, bu bayan şu şekil geyinir, şu şekil geyinir. A hiçkimse kimseye karışmaya bi hakkı yok. Özgürlüğü bidir. Ha, başörtü, kurban olduğum yaresulallahtan gelebilir amma, lakin ki, öyle değildir. Eyyorlamam bu kadar. Haydi hayırlı işler.”
*
Kızılay Meydanı’nda bu röportajı veren sevgili güzide insan,
Seni tanımamızın üzerinden tam 2 yıl geçti.
O günden beri ne yaparsın, nerelere kayboldun, gündemi takip edebildin mi bilmiyorum ama, şu an dünyanın sana ihtiyacı var.
Sevgili abim. Bugün başımıza gelen bu korkunç olaylara orasından bakıyorum, burasından bakıyorum, izliyorum, okuyorum, kafa patlatıyorum, hiçbir yere varamıyorum.
Bazı şeyler söylemek istiyorum, isyan etmek istiyorum, insanlığımdan utanıyorum; neandertal birikimim seninki kadar engin olmasa da benim de bir çift laf edesim geliyor amma, lakin ki, öyle değil. Beni sadece senin anlayacağını biliyorum. O yüzden duygularımı meselam seninle paylaşmak istedim.
Endişem tavan yaptı canım abim. Kendi şimdi’mden de, geleceğimden de korkuyorum.
Dünyadan, insanlığın asırlardır hiç değişmeden aynı zorbalığın içinde debelenip durmasından korkuyorum. Kendi derimin içinde kendimi rahatsız hissederken, oradan oraya işe yaramaz bir mutant gibi koşturup dururken, bütün dünya insanları olarak kaderimizi bir takım “liderlere” bırakmışken, “Ay ben bu dünyaya bir çocuk getirmek istemiyorum.”
Biliyorum söylediklerimi takip etmekte zorlanıyorsun. Yıllardır aynı endişeler, analizler, sentezlerle, aynı sözlerle isyan ediyoruz, kimsenin bir şey değiştirebildiği yok. “Çok akıllı tahliller” bizi, insanlığı aydınlık günlere taşımaya yetmedi.
Biraz daha açık konuşmaya çalışayım canım abim.
Şimdi meselam bu savaş-barış-insanlık olayını çok karıştırdılar. Ha, aralarında bi fuarg kaldı mı? O farkınan süper olacaktı, lakin ki, olamadı. Meselam, dünyanın her yerinde zengin daha zenginleşiyor, fakir daha fakirleşiyor. Aralarındaki fuarg iyice büyüdü.
Meselam, herkesin hayatına kimse karışamaz. Ha, nasıl karışamaz? Ben bu şekil bombalarım, bu bayan şu şekil bombalar, bu bay şu şekil bombalar. İnsan insana şu şekil eziyet eder, istediğini şu şekil öldürür. Kimse karışabildi mi? Karışamadı. Asırlardır bu savaşlar bir son bulabildi mi? Bulamadı.
A hiçkimse kimseye karışmaya bi hakkı yok. Kimsenin yaşama hakkına ben şu şekil hiçbir saygı göstermem, bu bay şu şekil saygı göstermez, şu şekil saygı göstermez.
Medeniyet, eşitlik, barış benim şu şekil işime gelmez, bu bayın şu şekil işine gelmez. Özgürlüğü bidir.
Yani ne demek özgürlüğü bidir? Onu bilmiyorum canım abim, senin entelektüel seviyene anca bu kadar ulaşabildim. Ama hissediyorum ki bizim içinde bulunduğumuz durumu çok iyi anlatıyor “Özgürlüğü bidir.”
Ha, herkesin hayatına, özgürlüklerine kimse kastedebilir. Ben bunu televizyona çıkar şu şekil anlatırım, bu bayan bununla ilgili şu şekil konuşur, o bay şu şekil konuşur. Biz de mal gibi bakarız.
Ben şu şekil mal gibi bakarım, bu bayan şu şekil mal gibi bakar, şu şekil bakar.
Lütfen gel şu işe yorumlarınla bir de sen el at. Ya da yok, sen bizi kendi halimize bırak, nasılsa bütün dünya birbirini kırıp geçiriyor. Birileri dünyanın bütün kaynaklarına ölümsüz bir vampir gibi sonsuza dek sahip olabilecekmişçesine şu şekil hayatlarla oynuyor, sonra ateş düştüğü yeri şu şekil yakıyor. Bu böyle sürüp gidiyor.
100 yıl sonra, bugün hayatta olan hiçkimse yaşıyor olmayacak. Biz yine de işi doğaya bırakmayalım, savaşalım. Meselam şu şekil savaşalım, şu şekil savaşalım. Sonra şu şekil isyan edelim, şu şekil isyan edelim. Eyyorlamam bu kadar. Haydi hayırlı işler.

Yazarın Diğer Yazıları

Aşkım, Nur'um, Yengi'm

Gelişmiş bir deliydi bu, bana sorarsanız. 30 yaşlarında -veya 20’dir belki...

Bir şey soracağım, sen ağladın mı?

Canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan...

Hişt, beyaz yaka, bak bu da bizim en uzun gün

Yanağım sarkmasın diye sırt üstü uyumaya çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Dolayısıyla firavun gibi altın sarısı ve elimde mızrakla gözlerimi açtım.

"
"