19 Ekim 2009

Halloween geldi, hoşgeldi!

Madonna bu, evinde örgü örüyor olsa disko topunun üstünde nasıl perende atsın?

Ben komşuluk ilişkilerinin çok kuvvetli olduğu bir mahallede büyüdüm. Apartmanda ne kadar insan varsa hepsini tanırdık. Anneler durmadan birbirlerine misafirliğe giderdi. Babalar birbirleriyle akşamları misafirlikte görüşürdü. Kapılar neredeyse hep açıktı.
Kapıcının çocuklarından ev sahibinin çocuklarına kadar hepsiyle apartmanın önünde sabahtan akşama kadar bağıra çağıra oynardık.
Hiç laf dinlemez, feci gürültü yapardık. Bu yüzden komşularımızdan yaşlı bir teyze bize “Sessiz olun,” falan diye bağırmak yerine, bir kova suyu balkonundan direkt üzerimize boca ederdi.
Biz ciyak ciyak ip atlarken foşş diye üzerimize dökülen suyla sırılsıklam olur, şöyle bir suskunlaşır, evlerimize çıkar üzerimizi değiştirir, sonra tekrar aşağı inerdik. Yaşlı teyzem sessizliğin on dakika süreceğini bilir, artık o arada uyuyacak mı ne yapacaksa, aceleyle yapardı heralde.
Üzerimize su boca edilmesi hiç mesele değildi. Teyzeye de kızılmazdı. Onunla komşuluk aynen devam ederdi. Ben sırılsıklam kapıdan girince annem “Ne oldu?” falan diye sormazdı. Kuru giysiler uzatırdı. Alır giyerdim. Normal hayat, herkes birer “survivor.”
Şimdi öyle değil. Herkes her şeye şaşırıyor. Her şey bir olay.

Hadise o mahalleyle değil geçmiş zamanın şartlarıyla ilgiliydi ki, komşuluk ilişkilerimin enteresan etkileşimleri biz başka mahalleye taşınınca, lise yıllarımda da devam etti. Apartmanın başarılı genç yeteneği olarak, bir komşumuzun küçük oğluna İngilizce dersi veriyordum. Çocuk olaydan nasıl nefret ediyorsa, benimle ders çalıştığı süre boyunca gık çıkarmıyordu. Kendim söyleyip kendim dinliyordum. Sonra birgün ben evde otururken kapı çaldı. Açtım baktım, kapının önünde dev bir kutu. Ben “Bu ne yahu,” derken kutunun içinden bizim oğlan “böh!” diye fırladı. Arkadaşıyla bana şaka yapmışlar.
O zamanki şakalar genellikle, birilerinin ödünü patlatmak üzerineydi.

“Manyak mısın yavrucuğum!” diye bağırdım, oğlan ve asansörde bekleyen arkadaşı kikir kikir uzaklaştılar.
Şimdi bize absürd gelen bu olay o zaman nasıl doğalsa artık, o akşam anneme bile anlatmamışım.
Az önce okudum ki, komşuları Madonna’ya evinde yüksek sesli müzik dinlediği ve sık sık danslı toplantılar düzenlediği gerekçesiyle dava açmışlar.
Madonna mahkemelik. Madonna. Yüksek sesle müzik dinleyip dans ettiği için.
Sözlüğü açıp M harfine baksan, Madonna’nın karşısında “Yüksek sesli müzik ve gürültülü dans” yazar.
Kadının yüksek müziğini dinlemek için insanlar binlerce kilometre yol yapıyor, tonlarca para döküyor. Sen bununla komşusun, kalabalık danslar ediyor diye dava açıyorsun.
Taşınsana yavrucuğum ordan. Madonna bu. Evinde sükunet meraklısı olsa yüz yaşında benim karşıma nasıl pembe taytla çıksın? Evinde sessizce tombala oynuyor olsa Justin Timberlake’le nasıl klip çevirsin? Evinde örgü örüyor olsa disko topunun üstünde nasıl perende atsın? Delirdin mi sen?
Şimdiki apartmanıma taşındığımda, kapımın önüne koyayım diye “Hoşgeldiniz” yazan paspaslar hediye eden komşularım, bir Cuma akşamı saat 10’da arkadaşlarımla gürültü yaptım diye artık bana selam vermiyorlar.
Bizim taa 80’li yıllarda üzerimize su döküp ilişkilerine dümdüz devam eden yaşlı teyzemiz kadar olamıyorlar.
Benim yaşlı teyzem Madonna’nın komşusu olsaydı, Halloween gününü bekler, evinde yine gürültülü bir parti vermekte olan Madonna’nın o gece kapısını çalardı.
Filmlerden bilirsiniz, bu ecnebiler Ekim ayının sonunda kutlanan Halloween denen günde, kapıyı çalan çocukların yanaklarını sıkıp “Aman da ne şirinsiniz,” diye onlara şeker veriyorlar.
Kapıyı açan Madonna, karşısında “Lütfen çalın” yazan başka bir kapı bulurdu. Karşısında bulduğu bu kapıyı çalardı. Açılan kapının arkasında bizim yaşlı teyze, “Aman da ne şirinmişsin” diye Madonna’nın yanağını sıkar, Madonna’ya şeker verirdi. Sonra kapısını alır giderdi.
Madonna bu zeki şakadan çok etkilenir, komşu teyzemin varlığını kabul eder, bir sonraki partisine onu da davet ederdi. Yaşlı teyzem partiye gitmezdi, ama Madonna’dan fazla gürültü yapmamasını rica ederdi, ve ertesi gün birlikte alışverişe çıkarlardı.
Hayat, abartmadan, yaygara yapmadan, mahkemelik olmadan; herkesin birbirini olduğu gibi kabul ettiği, Madonna’nın Madonnalığını bildiği, yaşlı komşunun yaşlı komşuluğunu bildiği, herkesin derdini birbirine anlatmanın bir yolunu bulduğu, doğal şekliyle sürer giderdi.
İki bayram arası Halloween kutlayanlara hoşgörülerimle...

Yazarın Diğer Yazıları

Aşkım, Nur'um, Yengi'm

Gelişmiş bir deliydi bu, bana sorarsanız. 30 yaşlarında -veya 20’dir belki...

Bir şey soracağım, sen ağladın mı?

Canı istemeyen erişkin insanlar bilsinler ki son fırsat, çıksınlar sinema salonundan...

Hişt, beyaz yaka, bak bu da bizim en uzun gün

Yanağım sarkmasın diye sırt üstü uyumaya çalıştığım bir gecenin sabahıydı. Dolayısıyla firavun gibi altın sarısı ve elimde mızrakla gözlerimi açtım.

"
"