Merhaba Değerli Okurlar!
Bu yazımda veri biliminin gücünü anlatabilmek için yine bir belgeselden bahsedeceğim sizlere: Netflix'in tartışmalı(!) belgeseli Sosyal İkilem.
2020 Eylül Belgeseli: The Social Dilemma
Yönetmen: Jeff Orlowski
Yapımcı: Larissa Rhodes
Süre: 94 dk
"Sosyal İkilem" isimli bu yapım, sosyal ağların insanlar üzerindeki tehlikeli etkilerini teknoloji uzmanlarının gözünden anlatıyor. Bu uzmanlar, zamanında sürece katkı sağlayan fakat ürünlerin gelişmesiyle birlikte çocuklarına ve kendilerine olan zararların sonradan farkına varan yani sonradan vicdan yapan teknoloji uzmanları.
Instagram, Facebook, Gmail gibi ürünlerin gelişim süreçlerine katkı sağlayan bu uzmanlar, veri analizi ile insan psikolojisinin birleşiminden doğan gücün bizi nasıl yönlendirdiğini açık ve akıcı bir dille anlatıyorlar.
Belgeseldeki anlatıcılar: Instagram, Facebook, Twitter, Google, Pinterest eski çalışanları
Bu anlatıcıların ortak özellikleri:
- Teknoloji devlerinde çalışmış olmaları
- Sosyal medya platformlarını yararlı bulmaları, dünyada anlamlı değişiklikler yaptıklarına inanmaları,
- Ürünlerin gelişimine oldukça katkı sağlamış olmaları (Facebook beğen tuşunun yaratıcısı olmak gibi)
- İyi pozisyonlarda olmaları (genel müdür yardımcısı, director gibi)
- Etik kaygılar nedeniyle geldikleri noktayı sorgulamaları ve işlerinden ayrılmaları
Tristan Harris, lakabı Silikon Vadisi'nin vicdanı
Anlatıcılardan en çok Tristan Harris'in konuşmasına yer veriliyor. Stanford Üniversitesi bilgisayar bilimleri mezunu olan Harris, sonrasında davranış değişimleri psikolojisi üzerine çalışmalar yapıyor. Google'da tasarım etiği üzerine çalışıyor. Gmail ekibinde yer alan Harris, gelen kutusu görünümü ve rengi üzerine yaptıkları çalışmaları anlatıyor. Kendisini de esir alan e-mail bağımlılığı üzerine kimsenin bir şey yapmayışına olan şaşkınlığını dile getiriyor. 20-35 yaş arası 50 tasarımcının iki milyar insanı etkileyecek bu ahlaki kararlar omzunda bir yük oluşturuyor. İçeriden bu durumu değiştirmeye yönelik atılımlar yapıyor. Google kurucusu Larry Page'e kadar giden bu atılımlar çok ses getirmesine rağmen sonuca ulaşmıyor. Sonrasında Facebook'un da yazılı açıklama ile karşı çıktığı meşhur sözü de şöyle:
"Ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz!"
Sosyal medyanın faydası yok mu?
Elbette var. Anlatıcıların hepsi saf ve iyi niyetli duygularla ürünlerin gelişim süreçlerinin parçası olduklarını belirtiyor. İşte sosyal medyanın bize sağladığı faydalardan bazıları:
- Kayıp aile fertlerini buluşturmak
- Organ bağışçıları bulmak
- Çevre ile kolayca irtibat kurabilmeyi sağlamak
Konuşmacıların bazıları ürünün ilk ortaya çıkış sürecine katkı sağlamış, bazıları milyon dolarlık fikirlerle kendi firmalarına yüksek meblağlarda para kazandırmış. Fakat bunları yaparken bugün sosyal medyanın insanı tamamen esir alacağını planlamamışlar.
Yazının amacı elbette bu insanları aklamak değil! Madem yaptıklarının artık farkındalar, bu saatten sonra bu insanlara yakışan ürünleri geliştirmek için ne kadar çalıştılarsa, insan lehine çevirmek için de o kadar çalışma bence…
Bilgi çağından yanlış bilgi çağına geçtik!
Belgeselde, sosyal medyadan toplumsal olarak zarar gördüğümüz konulara da vurgu yapılıyor:
- IŞİD'in internetten takipçi toplaması
- Hindistan WhatsApp linç olayları
- Sahte haber yayılımı
Teknoloji sektöründeki ahlaki sorunun bizlere yansıması ise aşağıdakiler gibi oluyor:
- Sahte haberlerle kutuplaşma
- Kişisel verilerin kullanımı
- Teknoloji bağımlılığı vs.
Twitter, Facebook, Google, Snapchat, Youtube gibi şirketlerin iş modeli kullanıcıyı ekran başında tutmak!
Sosyal medya firmaları bizleri ekran başında tutmak ve daha fazla zaman harcatmak için yarış halindeler. Zamanımızdan pay almak üzerine kurulu iş modelinin arkasında canla başla çalışan beyinler var! Instagram, Twitter ve benzeri sosyal medya platformlarında ekranı aşağı doğru kaydırınca yeni post gelmesi, bir hikâye izleyince otomatik olarak ilerlemesi gibi özellikler kullanıcının ekran süresini uzatmak ve kişi fark etmeden davranış modelini yavaş yavaş şekillendirmek adına yapılan akıllı buluşlar!
Belgesel için umarım yeterince merak uyandırmışımdır. En az 1 kere izlemenizi, mışıl mışıl uykunuzdan uyanmanızı şiddetle öneririm değerli okurlar!
Geçenlerde dikkatimi çekti, sizinle de paylaşmak istedim.
Instagram'ın yeni sürümü soldaki gibi, eskisi ise sağdaki gibi.
Ekranın en alt kısmında en çok kullandığımız tuşlar vardı eskiden. Post atma, bildirimleri görme gibi. Yeni sürümde ise post atma tuşu yerine "Reels" videoları var, hani şu girince aşağı aşağı yaparak saatlerce video izleyip bir türlü içinden çıkamadığımız videolar. Bildirim tuşu yerine de mağaza gelmiş, saç paraları…
Önce bizi Instagram'da en çok kullandığımız özellikler için en alttaki tuşlara alıştırdılar. Sonra da bu bölgeyi kendilerine en çok hizmet edecek şekle soktular! Kendimden örnek vereyim mesela, ben hiç reels videoları izlemem. Özellikle izlemem, çünkü girdap olduğunu biliyorum, bir düşsem çıkamayacağım… Ancak bu tuş yerlerinin değişimiyle ve benim de eski alışkanlıktan sebep elimin o bölgeye gitmesiyle beni bir şekilde bu videolara ve mağazalara sokmayı başardılar. Kim bilir benim gibi kaç insan olacak… Dikkat bu tuşlardan biri vakit, diğeri nakit!
Bir önceki yazımda "The Great Hack" belgeselinden bahsetmiştim. Hâlâ izlemeyen varsa mutlaka izlemeli, verilerle neler yapılabildiğini görmeli ve ufkunu açmalı…
24 Aralık Perşembe günü görüşmek üzere…
İletişim: https://www.linkedin.com/in/nehir-gunce-dasci/
Kaynaklar
https://www.netflix.com/tr-en/title/81254224
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tristan_Harris
https://about.fb.com/wp-content/uploads/2020/10/What-The-Social-Dilemma-Gets-Wrong.pdf
https://unsplash.com/photos/7Qh1YLFdlqY