27 Nisan 2025

Ablam Nazile Turhan’ın ardından

Ağlamak geliyor içimden. Anlatamadığım duygular göz yaşları olup yanaklarımdan süzülüyor. Ablacığım yüreğimde. Sessizce ağlıyorum...

Nazile Turhan (1946-2025)

Yıl 1986. Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde son ameliyatımı oluyorum. Sonuç diğer iki göz ameliyatım gibi yine olumsuz. Üstelik çok az görerek girdiğim bu ameliyattan ışık hissi olmayan, gece ve gündüzü fark edemeyen total bir kör olarak çıkıyorum. Ama dert etmiyorum körlüğümü. Ablam Nazile Turhan yanımda. Daha önce düşündüğümüz gibi Körler Rehabilitasyon Merkezi’nin yolunu tutuyoruz. Tek bildiğimiz şey Rehabilitasyon Merkezi’nin Keçiören'de olduğu. Bir ilkbahar günü Keçiören sokaklarında, caddelerinde dolaşıyor, pek çok kişiye Körler Rehabilitasyon Merkezi'ni soruyoruz. Fakat bilen yok. Sonradan bir vatandaş "Şurada Atatürk Çocuk Yuvası var, bahçesinde körleri dolaşırken görüyorum. Bazen asker gibi sıralanıp dışarıya çıkıyorlar, kaldırımlarda bastonla geziyorlar" diyor. Oraya ulaşıyoruz. Rehabilitasyon Merkezi, çocuk yuvası bahçesinde iki katlı bir bina. Dışarıdan görülmüyor. Bu yüzden çevrede pek bilinmiyor.

Sosyal servisteki şaşkınlık

Binanın geniş dış merdivenlerinden çıkıyoruz. Ağacı, yeşili bol, ferah bir yer burası. Ablam anlatıyor, ben dikkatle dinliyorum ve1987 yılında 5 ay yatılı kalıp körlük eğitimleri alacağım ortam zihnimde o gün şekillenmeye başlıyor. Bu, ablamla hep yapageldiğimiz bir şey. Onun anlatımları gözlerimin görmüyor oluşunu telafi ediyor, beni rahatlatıyor. Bazen o sıcacık elleriyle elimi tutup avcuma yolları çiziyor, çevreyi anlatıyor. Bazen de dikiş işlerinde kullanılan ruletle karton üzerinde oluşturduğu kabartma çizgileri parmağımla takip ederek yolları öğreniyorum. Meğerse biz ilk körlük eğitimlerine kuruma gelmeden başlamışız. Ablam, Rehabilitasyon Merkezi sosyal servisindeki ilgililere yaptığı betimlemelerden söz ediyor. Şaşırıyorlar, "Çok doğru yapmışsınız, körler için zihin fotoğrafları çok önemli" diyorlar. Ve daha sonra ablamla asıl başarımızın on parmak daktilo ve ahizeli telefon kullanma çalışmaları olduğunu anlıyorum.

ODTÜ'ye giden yol

Yıl 1988. Rehabilitasyon sonrası temel körlük eğitimlerini almış, beyaz baston kullanmayı ve kabartma yazı okumayı öğrenmiş, bağımsız yaşam kulvarına "Bursa'dan merhaba" diyen bir körüm artık. Sıra üniversiteli olabilmekte. Bursa Kız Lisesi matematik öğretmeni olan ablam, eğitimci vizyonuyla planlamayı yapıyor ve ODTÜ'ye giden yolun startını veriyor. Hevesli ve heyecanlıyım. Ablamla bir maraton parkurundayız adeta. O beni yönlendiriyor, destekliyor, elimden tutuyor, birlikte koşuyoruz. Yeni parkurumuzun birinci etabı, son sınıf derslerini dışarıdan vererek lise mezunu olabilmek. Bursa Yıldırım Lisesi'nde ilk girişte sınavların tümünü başarıyla veriyor ve liseyi bitiriyorum. 6-7 ay süren ikinci etap çalışmamız başlıyor. Ablam, müzik kasetlerine üniversite hazırlık kitaplarını okuyor. Çok çalışmak, çok ders dinlemek, çok iyi hazırlanmak istiyorum. Üniversite hedefimizden dostları da haberdar ediyoruz. Onlar da kasetlere kitaplar okuyup bana getiriyorlar. Sıkı bir çalışma içindeyim. Bir taraftan okunan kasetleri dinliyor, bir taraftan da önemli bulduğum bölümleri kendim, diğer ses kaydedici cihaza sesimle özetliyorum.

Çözüm yine ablamda

Bursa Ertuğrulgazi Bahçelievler semtindeki evimizdeyiz. Sabah saatleri, bir yaz günü. Babam Murat Turhan düzenli olarak okuduğu Cumhuriyet Gazetesi'ni erkenden almış, ablama uzatıyor. O da, ablam da, ben de, anneciğim de heyecanlıyız. Çünkü o günkü gazetelerde 1989 yılı üniversite sınav sonuçları var. Evimizin hep özlemle anımsadığım meyve ağaçlarıyla dolu bahçesindeyiz. Ablam gazeteyi bahçedeki masanın üzerine açıyor ve bir süre sonra, "İşte ismin burada..." diyor ve sonrasında susuyor. "Abla ne oldu?” diyorum. "Şimdi ne yapacağız!" diyen hem mutlu hem de şaşkın bir ses tonuyla "İlk tercihimizi; ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü kazanmışsın" diyor. Hayli yüksek bir puan almış olmalıyım. Zira en yüksek sosyal puanla girilen iki bölümden birisi ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü. Ablamın "Şimdi ne yapacağız!" endişesi de ODTÜ eğitim dilinin İngilizce olmasından kaynaklı. İngilizce kaygımız bizi harekete geçiriyor. Çözüm yine ablamdan. Kız Lisesi İngilizce öğretmenlerinden Yasemin Hanım'la görüşüyor ve İngilizce derslerim ODTÜ hazırlık sınıfı öncesinde Bursa'da başlıyor.

ODTÜ yılları

ODTÜ 6. yurttayım. İki yılın ardından kampüsün pek çok yerini öğrendim. Eğitimli bir kör olmanın avantajlarını kullanıyor, ihtiyacım olan hemen her yere bastonla ulaşabiliyorum. Zihin haritamda Yurtlar Bölgesi, Devrim Stadyumu, Kapalı Spor Salonu, Rektörlük Binası, Yemekhane, İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi'ne ulaşan merdivenli yol çevresindeki akademik binalar, kütüphane vb. var. ODTÜ Kampüsü'nde benim için en özel yer ise İdari Bilimler Bahçesi'ndeki salaş orman masası. Bu masada tek başıma oturuyor, hemen yakınımdaki çam korusundan rüzgârla gelen ıslık seslerini dinliyor, o seslerle Uludağ'ın ormanlarına, derelerine, yaylalarına gidiyor, oralarda Karabalıkçı günlerimle kucaklaşıyor, oralarda bazen kayboluyor bazen de yaşamımdaki her şeye ama her şeye tanımlanamaz duygularla bakıyorum. İşte o zaman, evet işte o zaman yaşam kelimelerle anlatılamaz hale geliyor. Tıpkı şu günlerde olduğu gibi. Ablacığımın yokluğunu da kavrayamıyor, anlatamıyorum. O, artık Bursa Ahmetpaşa Mezarlığı'nda… Anneciğiyle birlikte. (21 Mart 2025)

Ağlamak geliyor içimden. Anlatamadığım duygular göz yaşları olup yanaklarımdan süzülüyor. Ablacığım yüreğimde. Sessizce ağlıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları

Kestane hasadı

Bana da büyük bir kestane ağacının altına yapılmış oturma yeri gösteriliyor. Sükûnetle oturuyor ve çevremi dinliyorum. Hep o sesler, hep o ferahlık, hep o görkem… Yıllardan, yollardan sonra yine oralarda olmanın mutluluğunda kaybolup gidiyorum

"Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım!"

Sydney'deki o güzel günler üzerinden yıllar yıllar geçti. Akıp giden yıllar içinde Beş Kıta hayalimin önüne çıkan engeller ve sorunlarla göğüsleştim. Fakat her şeye karşın kulvarımı terk etmedim. Nihayetinde engeller aşıldı, sorunlar çözüldü. Ve 2017 yılında Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve projemin görkemli finaline ulaştım

O muhteşem kanyon, o muhteşem gün!

Benim yüreğim o nehirde, o kanyonda, o sularda kaldı...

"
"