23 Temmuz 2022

Faizi mi, anaparayı mı silelim, yoksa eğitimi tümden elden mi geçirelim?

Eğitimdeki özelleştirmelerden vazgeçilmeli, eğitim alanı bütünüyle, yeni bir kamusallık tanımı altında toplumsallaştırılmalı ve tüm düzeylerde nitelikli- ücretsiz demokratik bir eğitim ayrımcılık yapılmadan verilmelidir

Öğrencilerin KYK borçlarının faizlerinin silinmesinin yaklaşan genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde önemli bir gündem maddesi haline geldiği çok açık.

Çünkü bu borçlar,  mezun oldukları halde işe de giremeyen, dolayısıyla geri ödeme imkânı olmayan milyonlarca emekçi çocuğunun ve ailelerinin olduğu gibi, öğrencilikleri devam edenler için de adeta bir kâbus haline geldi. Bu da öğrencilerin ve ailelerinin haklı tepkisine neden oluyor.

Bu kesimlerin oylarının önümüzdeki seçimlerin sonuçlarını ciddi olarak etkileyeceğini tahmin etmek zor olmaz. Bu yüzden de,  Kılıçdaroğlu’nun ön alarak öğrencilerin yanında olan açıklamalar yapması karşısında, iktidarın bu borçlara dönük rahatlatıcı bir şeyler yapması kaçınılmaz oldu. 

ABD’de 1,5 trilyon dolarlık öğrenci kredisi borcu

Bu sorunun benzeri bir sorun ABD’de yaşanıyor. Ancak boyutları itibarıyla bu çok daha büyük bir sorun. Çünkü bu ülkede öğrenci kredisi borçlusu öğrenci sayısı 41 milyonu buluyor.

Dahası The Economist’e göre, 2020 yılında bu borcun toplamı 1,5 trilyon doları buluyor ve bu haliyle GSYH’nin yüzde 7’sini oluşturuyor (1)

Bu yüzden de, bu ülkede bir sonraki patlayacak olan finansal balonun öğrenci borçlarından oluşan bir balon olacağı, bunun da sistemi bir finansal krize sürükleyebileceği yönünde yorumlar yapılıyor. Çünkü bu ülkedeki öğrenci kredi borçları ağırlıklı olarak özel ticari bankalara yapılıyor.

Sorunun kaynağı: Eğitimin özelleştirilmesi, metalaştırılması, ticarileştirilmesi ve finansallaşma

Her iki örnek de neo-liberalizm ile birlikte eğitim alanının metalaştırılmasının, ticarileştirilmesinin ve finansallaştırılmasının tipik birer sonucu. Böyle bir borçlandırma stratejisi, bankalara ve kâr sıkışması yaşayan diğer sektörlere yeni kârlar yaratma imkânı sağlamanın yanı sıra, alt-orta sınıfları teslim almak gibi sistemin egemenleri açısından somut bir işlev de görüyor.

Çünkü bu borçları ödemek zorunda olan öğrenciler ve/veya ailelerinin işlerini ve gelir kaynaklarını kaybetmemek için sistem ile ters düşmemesi, örneğin hak arama mücadelesine girmemesi, sendikalarda örgütlenmemesi, düzene karşı gelmemesi gerekiyor.

Öte yandan sorun giderek büyüyünce hükümetler de kendilerini önlemler almak zorunda hissediyorlar. Zira her iki ülkede de gelir adaletsizlikleri, işsizlik, enflasyon ve yoksulluk öyle boyutlara erişti ki bunların bir süre sonrasında ciddi toplumsal başkaldırılara yol açması ve öğrenci kredi borcu sorununun bunu tetiklemesi bir hayli mümkün.

Bu yüzden de burjuva hükümetler sadece bir seçim yatırımı olarak değil, olası bir finansal krizi ve sosyal krizi önlemek ve daha da önemlisi düzeni sürdürebilmek için de bu sorunu hafifleterek geçiştirme yolunu seçiyorlar.

Türkiye’de faizler silinirken, ABD’de anaparadan indirimler yapılacak

Türkiye’de şu ana kadarki alınan kredi borçlarının anaparasına dokunulmazken faizlerinin silineceği yönünde bir resmi açıklama yapıldı. ABD’de ise Biden Yönetimi (seçim kampanyası sırasında verdiği sözün bir gereği olarak), bir önceki yıl 150.000 dolardan az kazanan veya evli çiftler için 300.000 dolardan az kazanan Amerikalı yükseköğrenim gören ya da mezun öğrencilerin borçlarından 10,000 dolar silinmesini öngören bir yasal düzenleme hazırlığı içinde (2).

Bu borç silme işinin Türkiye’de 3 milyon 157 bin genci ilgilendirdiği ve bütçeye maliyetinin 26 milyar TL civarında olacağı ileri sürülüyor. (3) Ancak, bu yıl sermaye kesiminden ‘vergi indirimi, muafiyet ve istisna’ adı altında bunun 13 katı kadar verginin alınmayacağının altını da çizelim. Yani milyonlarca öğrenci için yapılan fedakârlık, sermayedarlara yapılan kıyağın yanında devede kulak kalıyor.

ABD’de ise borç silme işiyle yaklaşık 14 milyon gencin borcunun tamamen sona erdirileceği, bunun federal bütçeye getireceği yükün ise 230 milyar doları bulabileceği ileri sürülüyor. Böylece toplam öğrenci borçlarında yüzde 20’lik bir azalma sağlanacak.

Faiz ya da anapara borcunu azaltmak çözüm değil!

Diğer yandan bu konuda bir hemen yapılması gerekenler, bir de gelecekte yapılması gerekenler var.

Hemen yapılması gereken şey sadece faizlerin ya da anaparanın bir kısmının silinmesi değil, tüm borçların bütünüyle silinmesidir. Sermayeden yüzlerce milyar TL’lik vergiyi almaktan vazgeçen iktidar isterse, vazgeçtiği bu vergilerin bir kısmını almaya başlayarak,  bunu çok rahat yapabilir.

Ancak yükseköğrenimdeki öğrencilerin sorunlarının sadece kredi borcundan ibaret olmadığı, bunun yanı sıra barınma, geçinme, yeterli beslenme, ulaştırma, okul malzemelerinin ücretsiz temini, eğlenme, sosyalleşebilme ve laik, bilimsel bir eğitime erişim başta olmak üzere diğer konularla ilgili sorunlarının da olduğu, dahası mezun olduklarında eğitimlerine, tercihlerine uygun ve insan onuruna yakışır ücret sunan işlere giremedikleri gerçeği de kabul edilmeli.

Köklü bir değişim gerekiyor

Kısaca, kredi borçlarının silinmesi sadece bir başlangıç olmalı ama asıl olarak bu alanda köklü bir ilerici değişim ve dönüşüm mutlaka gerçekleştirilmelidir.

Böylece, eğitimdeki özelleştirmelerden vazgeçilmeli, eğitim alanı bütünüyle, yeni bir kamusallık tanımı altında toplumsallaştırılmalı ve tüm düzeylerde nitelikli- ücretsiz demokratik bir eğitim ayrımcılık yapılmadan verilmelidir.

Ancak böyle bir dönüşümü gerçekleştirmenin zor olduğunun çünkü bunun antikapitalist bir paradigmayı ve buna uygun program ve politikaları hayata geçirmeyi gerektirdiğinin de bilincinde olmak gerekiyor. Bu da buna uygun bir iktidarı inşa etmekten geçiyor.

Bu yüzden de, otoriter bir burjuva iktidarının karşısındaki öz itibarıyla kısmi özgürlükçü bir diğer burjuva muhalefetin bunu yapamayacağını bilelim. Diğer yandan böyle olası bir iktidarı bu tür bir değişim ve dönüşüme yönelik adımlar atmaya zorlarken,  mücadeleyi asıl olarak emekçilerin iktidarını inşa etmeye dönük olarak sürdürmeye odaklanalım.

Artırımcı küçük adımlar, karşı devrimci değişimin gelgit dalgasını durdurmak için ya da özgürleştirici bir eğitim düzeni inşa etmek için yeterli olmayacaktır. Köklü bir sistem değişikliği tüm toplumu kurtaracak olan radikal dönüşümün tek hızlı ve etkili aracıdır.

 


Dipnotlar:

  1. https://www.economist.com/finance-and-economics/student-debt-in-america-amounts-to-over-15trn (22 February 2020).
  2. https://www.washingtonpost.com/us-policy/biden-student-debt-borrower (27 May 2022).
  3. https://finans.mynet.com/haber/detay/ekonomi/guncel-kyk-borcu-odeyenlerin-faizleri-de-silindi-mi-cumhurbaskani-erdogan-in-kyk-faiz-karari-sonrasi-herkes-bunu-ariyor (18 Temmuz 2022).

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Erdemoğlu’nun önerdiği servet vergisi kimleri hedefliyor?

Süper zengin Erdemoğlu’nun önerileri, depremin ve krizin faturasının halka kesilmesidir, halka kemer sıktırmaktır

Yapay zekâ ve seçimler

Yapılan bir araştırmaya göre, yaygın bir hak mahrumiyeti yaşanmasa bile, hükümetler, yapay zekâyı daha büyük ölçekte kullanarak seçimlere olan güveni sarsıyorlar ve seçmenlerin seçimlere olan güvenini azaltarak demokrasiye zarar veriyorlar

Derin sahtecilik ve yapay zekâ

Derin sahtecilik olarak da bilinen sentetik medya alanındaki gelişmeler yüzünden medyadaki haber ve bilginin bir bilgisayar tarafından mı üretildiğini yoksa gerçekten yaşanmış bir olaya mı dayandığını bilmek giderek zorlaşıyor