Önce bir tespit.
AK Parti tanıtım, organizasyon işini biliyor.
Fonda gözyaşı için de hazırlık var.
Başbakan'ın görüntüleri eşliğinde...
'Yolun sonu bir sır olsa da
Dönmem geri senin yolundan" şarkısı.
Futbolculuğundan one minute'e...
Coşturacak şarkılar görüntüler de.
Konuşmasına başlarken hemen kürsünün altında beliren logosu da...
Her ne kadar Obama'nın seçim kampanyasında kullanılana benzetilse de çağdaş bir görüntüsü var.
"Tünelin ucundaki ışık" anlamı olduğu belirtiliyor.
Logoda güneşin doğuşu ile partinin Yeni Türkiye hedefi arasında da paralellik kuruluyor.
Seçimlere 40 gün kala; meydanlardan çok medyada geçmesi beklenen yarışta, açıklamayı öncesi ve sonrasıyla yaklaşık 3 saat canlı yayınlayan kanallara bakıldığında...
Erdoğan'ın zaten önde girdiği yarışta ipi göğüslemeye yakın olduğunu da gösteriyor.
Değer verdiğim araştırma şirketlerinin analistleri ya da onların raporları kimin kazanacağından çok hangi turda Erdoğan'ın galip geleceğini tartışıyorlar.
Eğer HDP Selahattin Demirtaş'ı aday göstermeseydi pek çok kişi Erdoğan'ın ilk turda kazanabileceğini öngörüyordu.
Erdoğan'ın 1 saati geçen konuşması; İslami referansları bu kadar yoğun kullanması açısından da kayda geçmeli.
'Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı bu hareketi bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren rabbime sonsuz hamdüsenalar olsun" diye başladı.
"Bu bir veda değildir, bir kapanış bitiş değildir. Bu, bu ifadeyi çok çok önemsiyorum. Bizim için çok farklı bir an. İşte bu bir hatime değil, inanıyorum ki bir Fatiha’dır bir açılıştır. Onun için diyorum ki, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla, o rahmandır rahimdir. Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Bizi kendisine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların sapkınların yoluna değil" diye bitirdi.
Hem konuşmasından önce gösterilen filmde hem konuşmasında "ezilenlerin hor görülenlerin, kutsallarıyla alay edilenlerin 'lideri olduğunu, olacağını vurguladı.
AK Parti için 'hikayesi olan bir parti' vurgusu yapılır. Erdoğan birini anlattı:
"1994 yılı. İstanbul’un yoksul mahallelerinden birindeydik. Kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi. Elini uzattı, elimi tuttu. Bunları annem gönderdi dedi. Annem, seçildikten sonra sakın bizi unutmasın dedi. İki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziği çıkardı onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemeden, o yavrucak kaybolup gitti. AK Parti’yi kurarken gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Ankara’da başbakanlık görevini yürütürken karşımda o masum gözler vardı. Attığım her imzada o gözler karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken sabah uyanınca o gözlerindeki heyecan umut o parıltı beklenti hep karşımdaydı."
Konuşmasında herkesin cumhurbaşkanı olmak istediğini söyledi:
" Bize oy versin ya da vermesin hiç kimsenin endişesi olmasın. 10 Ağustos’ta
AK Partililerin, CHP, MHP, HDP’ye gönül verenlerin tüm siyasi görüşlerin oylarına talip olduğumuzu, onların da oylarını alacağıma inanıyorum. Bundan şüphem yok. Görevim süresince tek ama tek gayem var."
İktidarları boyunca karşı karşıya kaldıkları kendi deyimiyle saldırılardan bahsetti' e muhtıra da dedi, parti kapatmadan da bahsetti Şubat 2012 MİT olayını da saydı 17ve 25 Aralık'a da göndermede bulundu.
Başbakan AK Parti'ye darbe planı olarak da bilinen yeniden yargılama kararı alınan Balyoz'a ve Ergenekon davasında atıfta bulunmadı.
Bu arada cumhurbaşkanı seçilse dahi paralel yapı olarak adlandırdığı Gülen Cemaati'nin peşini bırakmayacağını da anlattı.
Gelelim en kritik yere. Yani "yarı başkanlık-partili cumhurbaşkanlığı" meselesine. Erdoğan bunu şöyle tarif etti:
"Eğer seçilirsek inşallah farklı bir cumhurbaşkanlığını ortaya koyacağız. Ekonomiyi büyütmek, demokrasiyi ileri standartlara kavuşturmak, AB’ye tam üye olmak için daha çok çalışacağız. Bugüne kadar Türkiye’ye aziz milletimize karşı her türlü saldırıya karşı dik durduk. Şunu bilmenizi istiyorum. Bu mücadelenin aynı şekilde kararlılıkla hatta daha da güçlü şekilde süreceğinden kimsenin endişesi şüphesi olmasın. Bizim için cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olamaz, olmayacaktır. Çözüm sürecini bedeli her ne olursa olsun sürdüreceğimizi ifade ettim. Cumhurbaşkanlığımızda da çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsaade etmeyiz. Aynı şekilde paralel devlet yapısıyla mücadele, cumhurbaşkanlığımız döneminde çok daha güçlü süreceğini özellikle ifade etmek isterim. Milletin birliğinin yanında ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birinci derece görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsaade vermeyeceğiz. Bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz. Bu kirli yapıyı hukuk içinde tamamıyla tasfiye edeceğiz."
Erdoğan Cumhurbaşkanlığı'nda farklı ve aktif bir tavır koyacak. Anayasanın verdiği yetkileri sonuna kadar kullanırken bir yandan da alan genişletmeye, sistemin yeniden tanımlanmasına da çaba sarf edeceğine kuşku yok.
Seçilirse Partisinden kopmadan cumhurbaşkanlığı yapacak olması, çözüm sürecinden, uzun zamandır adını anmadığı, bugünkü konuşmasında altını yeniden çizdiği AB'ye tam üyeliğe kadar kritik konularda aktif olacağını söylemesi...
Partisinin en güçlü genel başkan-başbakan adayının da...
Yani Abdullah Gül'ün...
Önünü kesecek gözüküyor.
Gül tarif edilen şekildeki cumhurbaşkanının altında, "sembolik bir genel başkanlık-başbakanlık yapmak istemeyeceği' konuşuluyor.
Erdoğan sonrası İktidar partisi içindeki yeni düzen önemli olacak.
Erdoğan "tek adamlığı' bir üst basamağa taşırken Türkiye'nin demokrasi açığı- riski büyüyecek.
Tüm bu fotoğrafta muhalefetin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 40 günde, iktidarın elindeki orantısız medya gücü de hesaplandığında kendini anlatıp yarıştan galip çıkma şansı az.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra iktidardaki kadar muhalefetteki olası kongreler de önemli olacak.
Bu arada...
Yıllardır kesintisiz sürdürdüğü hak mücadelesiyle Kürt hareketi seçimlere rahat giriyor.
Selahattin Demirtaş'ın adaylığı ile sol-Alevi kesimlerden hatta beyaz Türklerden, endişeli modernlerden HDP'ye oy gelebileceği düşünülmeli.
Ağustos sonrası yeni bir Türkiye ortaya çıkacak.
Ve yeni sistem tartışmaları.