03 Ekim 2025

Saraçhane’de bir dayanışma ‘ADA’sı: Her tutuklunun hikâyesi özel, değerli ve biriciktir

Saraçhane’de ne gördün derseniz bir dayanışma ADA’sı (Aile Dayanışma Ağı) gördüm derim. Birbirine kenetlenmiş, eşlerine, evlatlarına güvenen, onları özleyen ama sağlıklarından endişelenen aileler... Kimse kapısının arkasında yalnız kalmasın diye oluşan çabanın bir şekli olarak ADA önemli...

Dr. Dilek Kaya İmamoğlu ve İBB Başkanvekili Nuri Aslan

Yağmurlu bir İstanbul sabahı. Saraçhane’ye doğru yola çıkmak üzere hazırlanıyorum. Bir gece evvelden gündeme düşen haberlere, sosyal medya paylaşımlarına göz atıyorum.

Ayşe Barım’a tahliyesinin üzerinden 24 saat geçmeden yeniden verilen tutuklama kararının uygulanması için polisler yattığı hastaneye gitmiş. Beyninde, kalbinde sorunlar var. Ama yine de hapse yollanmak isteniyor.  Fatih Altaylı 102 gün sonra ilk kez hâkim karşısına çıkacak. Birkaç gün önce gazeteci Furkan Karabay mahkeme önündeydi. 22 Şubat’tan beri hapiste olan gazeteci Ercüment Akdeniz’in tutukluluğu halen devam ediyor, davası 23 Ekim’de. CHP’de İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanmasına sosyal medyada tepki gösterdiği için tutuklanan pırıl pırıl bir genç beyin Abdullah Esin’in yüksek lisans tezi yine kabul edilmedi. Hem özgürlüğü hem eğitim hakkı gasp ediliyor. Avukat Mahsuni Karaman AİHM kararına rağmen tutukluluğu sürdürülen, 9 yıldır hapiste tutulan Selahattin Demirtaş için 8 Ekim’in önemini vurgulayan, Demirtaş’ın haksız yere elinden alınan özgürlüğünün ‘sürecin turnusol kağıdı’ olduğu yolundaki sosyal medya paylaşımlarını sürdürüyor. Aynı durumdaki Figen Yüksekdağ için de Selçuk Mızraklı için de tahliye yolunun açılması bekleniyor. Can Atalay AYM’nin verdiği karara rağmen hala hapiste, Hatay milletvekili aslında o, onunla ilgili paylaşımlar var. Perşembe günleri Meriç Kahraman eşi Tayfun Kahraman’ı ziyaret eder, X’te duygularını paylaşır. Evlatları Vera bebekti babası tutuklandığında, şimdi okula gidiyor okumayı-yazmayı öğreniyor, ilk yazdığı “Eve gel lütfen babacım…”

Aile Dayanışma Ağı buluşması

Siyasetçi, gazeteci, öğrenci, avukat… Genç-yaşlı… Türk, Kürt, Sünni, Alevi… Bu iktidar herkesi ‘hukuksuzluk’ta eşitledi. Türkiye’nin en bilinen isimleri ‘savcılar’, en çok ziyaret edilen yerleri ‘adliyeler’ ve hapishaneler oldu. Meslek icabı hem pek çok davayı izledim hem de bu davalarda yargılananların aileleri ile ilgili yazılar yazdım. Saraçhane’ye gidiş nedenim 19 Mart’ta başlayan operasyonlarla tutuklanan isimlerin ailelerinin kurduğu Aile Dayanışma Ağı’nın buluşmasını izlemek. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve yakın çalışma arkadaşlarından belediye bürokratlarına, başlayan operasyonlarda 360 kişi gözaltına alındı. 15’i ilçe belediye başkanı pek çok tutuklu, ayrıca adli kontrolden ev hapsine verilen kararlar var. Tutuklular sadece İstanbul’da değil yaşadıkları yerlerden kilometrelerce uzaklara gönderildiler.

Belediyenin hemen karşısındaki parkta toplanıyorlar aileler 8 haftadır. Her hafta tutuklu bir aile, yaşadıklarını anlatıyor. Alanda çoğunluk kadınlardan oluşuyordu. Eş, kardeş, anne, evlat…

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü (solda), Dr. Dilek Kaya İmamoğlu ve Ekrem İmamoğlu'nun annesi Havva İmamoğlu

Aile Dayanışma Ağı’nın kuruluşunda öncülüğü Dilek Kaya İmamoğlu yaptı. İlk haftadan beri Esenyurt’un tutuklu Belediye Başkanı Ahmet Özer’in kızı Avukat Seraf Özer de bu buluşmaların organizasyonunda yoğun çaba harcadı.

Dilek Kaya İmamoğlu ilk konuşandı. Şöyle dedi:

“Belediyelere açılan davalar ve yargı süreçleri, bir baskı unsuru olarak kullanılıyor. Belediye başkanları sindirilmeye, yerel yönetimlerin halka hizmet götürmesi engellenmeye çalışılıyor. Milletin oyuyla seçilenler, milletin iradesini temsil eder. Adaletsizce tutuklanmaları, baskılarla kontrol edilmeye çalışılmaları doğrudan millet iradesinin ve hakkının gaspıdır. Bu baskılar, sadece belediye başkanlarına da yapılmıyor. Sanat dünyası, medya, öğrenciler, fenomenler, sivil toplum kuruluşları, her alandan aktivistler, adaletsiz tutuklamalarla sindirilmeye çalışılıyor. İçi boş davalar, yoktan yaratılan suçlarla toplumu susturma, yaşam alanını daraltma çabası zirveye ulaşmış durumda.”

Dilek Kaya İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonun yaşananların hukuki değil, siyasi olduğunu gösterdiğini anlattıktan sonra sözü gençlere getirdi:

“Tüm bu hukuksuz uygulamalar nedeniyle, gençlerimiz, ne yazık ki yurt dışında bir gelecek düşlüyor. Öz vatanlarında kendilerini özgür, eşit ve güvende hissetmedikleri için ülkeyi terk etmek, yurt dışında çalışmak istiyorlar. Bin bir emekle hak ettikleri üniversite diplomalarının bile bir çırpıda iptal edilebildiği bir ülkede, gelecek planı kuramıyorlar.”

İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto ederken tutuklanan gençlerden Ata Bulut Bostan

Dilek Kaya İmamoğlu, ‘gençlerden’ bahsederken İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto ederken tutuklanan gençlerden, alanda bulunan Ata Bulut Bostan’ın yaşadıklarını anlattığı konuşma çok çarpıcıydı:  

“1 Temmuz'da, anayasal haklarımı kullanmamın ardından, evime giderken ters kelepçeyle gözaltına alınan 42 kişiden biriyim. Polis tarafından hakaret işittim. Direnç kırma adı altında, mukavemet göstermeme rağmen, saldırıya uğradım. Nezarette yetersiz besin verilmesinin yanında devamlı hakaret ve tehdit işittik. Ben dahil, astıma olan kimsenin hava almasına dahi müsaade edilmedi. Ve avukatlarımızla görüşebilmek için saatlerce bekledik. Adliyeye sevk edilirken bize bir şişe fazla görülürken önümüzde çay-kahve içildi. Bütün bunların ardından da Sulh Ceza Mahkemesi'nde, 30 saniye kadar süren bir ifadenin ardından, yüzümüze bakmayan bir hâkimin kararıyla cezaevine gönderildik.”

Bostan tüm yaşadıklarına rağmen birlikte durmaktan vazgeçmeyeceğini söyledi:

“Baskılara karşı yükseltilen her ses, özgürlüğün kanatlarını güçlendirir ve esaretin zincirlerini de zayıflatır. Herkese sesleniyorum: Siyasi tutsaklar gururumuzdur. Çünkü onların cesaretlerinden aldığımız ilham ile mücadelemize devam edeceğiz. Birlikteliğimizin sesi, baskıcıların korkusu olmaya devam edecek.”

Esenyurt Belediye Başkan Yardımcısı iken tutuklanan, 9 aydır iddianamesi yazılmayan İbrahim Halil Çalış’ın kızkardeşi Hicran Çalış Konca

Ardından Esenyurt Belediye Başkan Yardımcısı iken tutuklanan, 9 aydır iddianamesi yazılmayan İbrahim Halil Çalış’ın kız kardeşi Hicran Çalış Konca geldi kürsüye. Abisinin 9 yaşından itibaren inşaatlarda çalışarak okumasından ailesine bağlılığına pek çok konudan bahsetti. Bunları anlatırken hepimizin bildiği ama duyulduğunda çok etki yaratan bir cümleyi söyledi: Her hikâye özel, değerli ve biriciktir.

Gerçekten de öyle. Bu arada Halil Çalış’ın kalbinden ameliyat olması da gerekiyor. Kardeşi şöyle anlattı yaşadıklarını:

“Temel haklarımız bir lütuf değildir, var oluşumuzun hediyesidir. Adalet hepimiz için ekmek kadar, su kadar elzemdir. Geç kalan adalet de adalet değildir. Ve abim, üstüne üstlük bu süreçte ciddi kalp rahatsızlıkları yaşadı. Doktor, ameliyat olması gerektiğini söylüyor. Raporları mahkemeye sunduk ama mahkeme raporlarımızı reddediyor. Ve ben, artık bunun bir hukuki mesele olmadığını, temel yaşam hakkımızın, insan haklarının ihlal edildiğini düşünüyorum.”

Yağmur hızını artırıyor. Ama kimsenin aldırış ettiği yok. İlk kez geldiğim için bilmiyordum, öğrendim. Alandaki buluşmadan sonra tutuklu aileleri belediyenin içindeki bir salona geçip, orada konuşmaya, dayanışmaya, birbirlerinin dertlerine ilaç olmaya devam ediyor. Beni de davet ediyorlar.

Ekrem İmamoğlu’nun annesi Havva İmamoğlu ve kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu

Siyasetten CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, CHP Parti Meclisi Üyesi Emine Uçak görebildiklerim. Ekrem İmamoğlu’nun annesi Havva İmamoğlu ve kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu orada. Destek için İstanbul Barosu’ndan ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’ndan isimler de orada. CHP’li yöneticiler tutuklu aileleriyle önemli bir ilişki ağı kurmuş. Hiç kimsenin kendini yalnız hissetmemesi için kendi deyimleriyle 24 saat irtibat halindeler. Elbette bir hüzün var ama bir yandan da dayanışmanın getirdiği direnç de görülüyor. Çaylar dağıtılırken bir anda salona iki pasta giriyor. Tutuklu Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara ile tutuklu Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe’nin eşlerinin doğum günü. Asiye Çaykara ve Gözde Bahçetepe bu ayın aynı zamanda ikisinin de evlilik yıldönümü olduğunu söylüyor.

Asiye Çaykara ve Gözde Bahçetepe

Bu arada gazeteci olarak ilk kez izlediğim Nuri Aslan’ın da aileler ile yakın bir dayanışma içinde olduğunu görüyorum. Umuda dair, haklının gerçeğin er geç ortaya çıkacağına dair bir konuşma yapıyor. 

 İBB Başkanvekili Nuri Aslan (ortada)

Bitirirken...

Saraçhane’de ne gördün derseniz bir dayanışma ADA’sı (Aile Dayanışma Ağı’nın kısaltılmışı ADA) gördüm derim. Elbette hüzün ama bir yanda direnç. Birbirine kenetlenmiş, eşlerine, evlatlarına güvenen, onları özleyen ama sağlıklarından endişelenen aileler. Her tutuklunun hikayesi özel, değerli ve biriciktir. Tecrübeyle sabit ki kalabalıklardan çıkıp, eve girildiğinde, kapı kapandığında, ya da hücreye dönüldüğünde yaşanan acıyı ancak çeken bilir. Kimse kapısının arkasında yalnız kalmasın diye oluşan çabanın bir şekli olarak ADA önemli. Başta hasta tutuklular-hükümlüler adaletin-tahliyelerin hızla gelmesi dileğiyle…

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Halk TV'de yorumculuk yaptı. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti "En İyi Köşe Yazısı" ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirtaş hapiste onuncu yılına girerken, barış kime ‘kâr’ kime zarar ettirir?

Demirtaş artık devlete değil, halkların ruhuna konuşuyor. “Barışın sadece siyasi elitlerin diyaloglarıyla değil, halkla başlayacağı-süreceği” tezi, onun son yazısındaki en önemli merkezlerden biri

Özgür Özel: İktidar son casusluk iddiasıyla işi siyasi mücadeleden siyasi savaşa, psikolojik harbe çevirdi; Komisyon’da masadan kalkmayacağız

“Bu itham AK Parti iktidarında son çare. İmdat freni gibi kullanılıyor. Hiçbir türlü baş edemediklerine casus lekesi sürüyorlar. Bizim Komisyon’da masadan kalkmamızı en çok Tayyip Erdoğan istiyor. Bizim masadan kalkmamız ne soruna katkı sağlayacak ne ülkeye katkı sağlayacak. Bir tek onların birtakım basit çıkar hesaplarına katkı sağlayacak. Ben bu imkânı onlara sağlamak istemiyorum”

Bir pijama, iki Türkiye, üç çekilme

Bir yanda barış arayışları öte yanda ana muhalefete yargı ablukası. Demokratik bir mücadele ile konuyu sadece iktidara bırakmadan hukuku-barışı bir arada yeniden inşa etmek mümkün olabilir mi? Peki ya barış arayışı yeniden sekteye uğrarsa ne olur?

"
"