30 Ocak 2019

Sansür falan hikâye; organize işler bunlar!

Sanatçıların Erdoğan ziyaretinin hatırlattıkları...

Sorunların çözümünde böyle bir ivme-hız görmemişler.

Başkanlık sisteminin ne olduğunu yeni idrak etmişler.

Kimler?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a teşekküre giden ‘sanatçılar...’

Neyin teşekkürü bu? Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi Yasası ‘teşekkür’ü. Detay için T24’ün Sabah gazetesinden derlediği habere bakalım:

Cumhurbaşkanı’nın kabulünde  yönetmen, oyuncu ve yapımcı Yılmaz Erdoğan, "Türk sinema ve dizi sektörünün uluslararası alanda rekabet gücünün artırılmasını amaçlayan" yasa teklifinin kısa sürede TBMM Genel Kurulu'na gelerek yasalaşmasına işaret ederek sorunlarının çözümü noktasında daha önce böyle bir ivme ve hızı görmediklerini söyledi. Sabah’ın haberine göre, senarist ve yapımcı Bahadır Özdener, "Başkanlık sistemini son iki haftada idrak ettik. Sağladığınız birlik sayesinde artık bizim aramızda ayrılık gayrılık olmaz" dedi. Oyuncu ve yapımcı Şahan Gökbakar da milli sinema ve geleceği açısından çok önemli bir adım atıldığını belirtti. Gökbakar, Erdoğan'ın yasayı onayını 'tarihi bir imza' olarak niteledi.

Peki bu imzanın  aynı zamanda ‘sansür’ yasası onayı olarak da anılması durumundan bahseden var mı? Yok tabii..Ne gerek var! İyi de niye böyle anılıyor? Bir bakalım... 

Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun ile bir komisyon kuruluyor. Kanuna göre 8 üyeden oluşacak komisyon, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapacak. Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak. Değerlendirme ve sınıflandırması yapılmamış olan sinema filmleri; festival, özel gösterim ve benzeri kültürel ve sanatsal etkinliklerde ancak “18+” yaş işareti ile gösterilecek.

Daha önceki yasa (2005 tarihli), kayıt-tescil belgesi düzenlemesi üzerinden özellikle yerli filmler için ‘dolaylı’ bir sansür uygulaması yapıyordu. Yeni yasa ile bu durum oluşturulan kurulla-komisyonla bir ‘sansür organı olma’ şekline bürünüyor. Konunun uzmanlarından Şenay Aydemir’in bir süre önce gazeteduvar’daki yazısı durumu şöyle özetliyor:

Bir sansür mekanizmasına dönüşen ‘kayıt tescil belgesi’ ile ilgili madde aynen korunuyor: “Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticarî dolaşıma veya gösterime sunulamaz” ibaresi aynen korunduğu gibi, bu kurulun bir sansür organı olması tescilleniyor. Üstelik yasanın bir önceki halinde yer alan “istenilen gerekli düzenlemeleri yapan” ibaresi de kaldırılıyor. Yani siz yapımcı ve yönetmen olarak sırf filminiz gösterime girsin diye bazı sahneleri çıkarmayı göze alsanız bile, bu durum ortadan kalkıyor.

Yeni yasa, festivallerdeki gösterimlerde talep edilen eser işletme belgesi zorunluluğunu ortadan kaldırıyor ve filmlerin +18 yaş ibaresiyle gösterilebileceğini belirtiyor. Ama bunu düzenlemediği gibi, örneğin bir ‘hassas vatandaş’ın izlediği bir filmi şikâyet etmesi durumunda festival yöneticilerini ve filmin sahiplerini yargı ile baş başa bırakıyor.

Ya işte böyle... Mutlu mu mutlu, sevinçli mi sevinçli sanatçılar.  Mühim olan para kazansınlar. Sansür tartışması falan, hiç takılmasınlar...

Bir de sorunların çözümü noktasındaki hız tespiti yok mu Yılmaz Erdoğan’ın. İşte o başka bir takdir konusu. Örnekleri yok mu,  var doğrusu...

Bir kısım sanatçıya hızlıdır iktidar. Bir gece evvel televizyonda konuşur, ertesi gün polis eskortuyla savcıya götürülür. 

Bir kısım aydına hızlıdır iktidar. Barış için imza verirsin misal, hem akademide nefes aldırmazlar, hem mahkemelerde 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle ‘cezalandırırlar.’ 

Bir kısım haberciye hızlıdır iktidar. İyi şartlarda ‘çalışacak yer bırakmazlar’, yazmaya-konuşmaya, devam ederlerse içeride aylarca-yıllarca tutarlar.

 AİHM’den tahliyeyi gerektirecek karar mı aldı tutuklu bir siyasetçi, hızla başka bir dosyadan tutukluluğun devamına karar çıkar.

Çoğalabilir örnekler. Ama işi vardır şimdi o sanatçıların. Türkiye’de yaşanan sorunlar üzerine kafa mı yoracak, eser mi yaratacaklar?

Bir yasa ‘organize’ edilir; bir ucu kazanacakları para, bir ucu sansür. Onlar tercihte bulunur. 
Uzatmayayım. Yılmaz Erdoğan’ın Organize İşler 2 filminin keyfini çıkaralım. Beklentiyi azaltalım.

Çocukken oynardık. ‘Sanatçıların’ önemli bir kısmı çok uzun süredir oynuyor.

1,2,3 tıp...

Yazarın Diğer Yazıları

Selahattin Demirtaş, nasılsın?

Seçimin son düzlüğünde gözler üzerinde…

Erdoğan İstanbul seçimini kendi eliyle, kendisi için referanduma çevirdi, 2028 fragmanı izlenecek

2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin fragmanını yaşayacak gibiyiz. Erdoğan ile İmamoğlu erken bir final oynayacak

Alkışlar arasında tercüme edilmeyen acı reçete: İşsizlik ve artacak yoksulluk…

Yoksulluğun her şeklinin yaşandığı bir ülke artık burası… Derin yoksulluk, yatay yoksulluk, insani yoksulluk, kadın yoksulluğu, kentsel yoksulluk, kırsal yoksulluk…