06 Ekim 2021

Muhalefet eliyle ‘eksik demokrasi’ yaratmak

‘Anlaşan 6’lı muhalefet’e sorum şu: Aranıza almadığınız 6 milyon Kürt seçmeni dışlayarak hazırlanacak Anayasa ‘sözcükleri ne kadar parlak’ olsa da ‘dışarıdaki hayata uygun mu?’…

Başlığa bakınca haklı olarak şöyle düşünebilirsiniz: Yıllardır iktidarda olan Erdoğan ve AKP değil de ülkedeki demokrasi eksiğinin sebebi de mi muhalefet? Demokrasiyi yok eden Erdoğan ama var etmeyi vadedemeyen, bununla ilgili ne yazık ki umut veremeyen muhalefet. Gelin anlatayım: 

15 Temmuz darbe girişimini ardından Yenikapı’da düzenlenen, tüm partilerin katıldığı mitinge HDP’nin çağrılmaması üzerine o zaman çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Eksik Demokrasi’ manşetini atmıştık. (Bu manşetten dolayı yargılandık. Gazetede çalışan bir muh(a)bir bu manşetle ilgili savcının tanığı oldu. Burası uzun hikâye ama zamanı gelecek anlatacağız, konuşacağız.)

‘Allah’ın lütfu bu darbe girişimi’ne toplumun her kesimi karşı çıkmış ama Erdoğan ilerleyen günlerde bu musibetten birleştirme-demokrasi çıkartma yerine ayrıştırma ve tüm gücü elinde toplayarak otokrasi yolunda daha net-hızlı adımlar atacağı operasyonlara başlamıştı. İlk hedef doğal olarak Kürtlerin en fazla oy verdiği parti olacaktı. Ama o gün (tarih boyunca pek çok kez olduğu gibi) bu ayrımcılığa susan diğer partiler, yöneticileri, oy verenleri sıranın çok kısa süre sonra kendilerine de geleceğini hesaplamadılar/hesaplayamadılar. Kısa sürede muhalefetin diğer partilerinin vekillerinden hapse giren, soruşturmaya uğrayan, genel başkan düzeyinde ‘FETÖ’cü ilan edilen’ isimler oldu. Ülke bu kaos-baskı ortamı içinde 2017’de OHAL altında MHP desteğinde ‘sistemi’ de değiştirdi. Toplum nefes alamaz hale geldi.

2017 ‘Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’, 2019 yerel seçim ittifakı ile büyükşehirlerin alınışı, AKP kurucularının, başbakanlıktan ekonomi bakanlığına sorumluluk almış olanların partiden kopuşu-kendi partilerini kuruşu, gibi muhalefete ve iktidardan bunalan kitlelere umut veren gelişmeler yaşandı evet…

Bir süredir de 6 parti (CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi-DEVA-Gelecek Partisi-Demokrat Parti) parlamenter sisteme dönüş için temel ilkeler üzerine kurmayları vasıtasıyla çalışmalar yapıyordu. 5 Ekim’de Meclis’te yapılan son toplantıda hemen her konuda anlaşıldığı, metinlerin genel başkanlara iletildiği aktarılıyor. Hatta önümüzdeki günlerde 6 parti liderinin kamuoyunun karşısına toplu olarak çıkarak anlaştıkları maddeleri açıklayacağı belirtiliyor.

Halk TV com.tr’de Fikret Bila’nın yazısında öğrendiğimize göre 10 maddede anlaşma var. Özetle şöyle:

Tarafsız Cumhurbaşkanı: Cumhurbaşkanı partili olmayacak.

Güçlü Parlamento: Parlamentonun yetkileri, denge, denetleme mekanizmaları güçlendirilecek. Başbakan ve bakanlar Meclis’te seçilecek ve Meclis’e karşı sorumlu olacak.

Tarafsız ve Bağımsız Yargı: Cumhurbaşkanı ve TBMM’ye heyetlerde çoğunluğu etkilemeyecek derece üye seçme olanağı tanınabilir. Ancak çoğunluğu meslek mensupları seçecek.

YSK: Seçme ve seçilme hakkı ile seçim güvenliğinin sağlanması amacıyla Yüksek Seçim Kurulu yenden yapılandırılacak. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı tanınacak.

Özgür Medya: Medyanın özgürleştirilmesi için önlemler alınacak. İktidarın uzantısı haline gelmiş olan medya yapısının bağımsız ve özgür hale getirilmesi için kararlar alınacak.

Siyasi Ahlak Yasası: İktidar değişikliğinde Meclis’e sunulacak ilk yasa Siyasi Ahlak Yasası olacak.

Sayıştay’ın Yetkileri: İktidar değişikliğinde devletin gelir, gider ve malvarlığını TBMM adına denetlemekle görevli Sayıştay’ın yetkileri ve denetleme alanı genişletilecek.

Şeffaf Yönetim: Parlamento, yargı ve medya denetimine işlerlik kazandırılacak.

 Buraya kadar 8 madde etti. İki kritik maddeyi ayırdım. Biri Anayasa değişikliği diğeri Kürt sorunu.

Anayasa kısmında Bila’nın yazısından öğrendiğimize göre şöyle deniyor:  Altı muhalefet partisi bu ilkeleri esas alan anayasa değişikliği teklifini seçimden sonra hazırlayacak. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişte anayasada yapılması gereken değişiklikler siyasi partiler, üniversiteler, barolar, sivil toplum kuruluşları, sendikalar gibi kurumların temsilcilerinin bulunacağı bir geniş kurul tarafından belirlenecek.

Konu ‘Anayasa’ ise özellikle referans aldığım kişiler var. Mümtaz Soysal, Ergun Özbudun, Murat Sevinç… Soysal’ın şu tanımını hiç unutmadım: "Anayasaları yaşatan, içlerindeki sözcükler değil, dışarılarındaki hayattır.” 

‘Anlaşan 6’lı muhalefet’e sorum şu: Aranıza almadığınız 6 milyon Kürt seçmeni dışlayarak hazırlanacak Anayasa ‘sözcükleri ne kadar parlak’ olsa da ‘dışarıdaki hayata uygun mu?’…

6 muhalefet partisi arasına tamamı sağ ağırlıklı partileri alırken neden HDP’yi ya da TİP’i de dâhil etmez. Mesele sağ-sol değil mesele memleketse memleketin yakıcı sorunlarını tüm görüşlerin bir arada olduğu-olacağı bir yapı ile çözmek mümkün olmaz mı?

Partilerin anlaştığı bir diğer konu ise ‘Kürt sorununu’ çözmek imiş. O maddeyi Bila şöyle aktarıyor:  Altı parti de tüm sorunların çözüm adresinin Meclis olduğu konusunda hemfikirler. Bu bağlamda bütün kesimlerin sorunu gibi Kürt sorunu da Meclis’te ve üniter yapı içinde çözüme kavuşturulacak.

Kürtler olmadan Kürt sorununu çözmeyi düşünen partilerimiz var bizim yani. Üstelik yayınladıkları deklarasyonla ‘çözüm yeri Meclis’tir’ diyen bir partisi olan Kürtler. Silaha-katliama karşı çıkan…

İktidar eliyle yok edilen demokrasi yeniden var edilmek isteniyorsa ‘kimliklerden ve ön yargılardan arınmış’ geniş tabanlı bir katılım gerektiriyor. Yoksa muhalefet seçimleri kazanabilir ama Türkiye’yi dönüştüremez. Yok edilen demokrasi eksiklerle onarılamaz. Muhalefet eksik demokrasiyi tamamlamak için vardır-var olmalıdır. İktidarın söylediği farklı şekilde dile getirmek memleketi iyiye götürmez, en iyi ihtimalle yerinde saydırır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"