02 Ekim 2025

Kürtlerin bitmeyen demokratlık sınavı, CHP ile DEM tabanı arasına mesafe yaratma çabası mı?

CHP’ye her tür temas-siyaset-dil hak olarak görülüp konu Kürtlerin üstelik barışa evrilebilecek bir alanda çabasını itibarsızlaştırmaya çalışmak doğru mu?

Kürt siyasi hareketinin Meclis hatıraları pek parlak değildir. 1991 yılında yemin töreninden sonra ana dilinde; "Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm" (Bu yemini Türk ve Kürt halkı adına ediyorum) diye bir cümle kuran Leyla Zana’ya yapılanlar. Ya da 1994 yılında dokunulmazlıkları kaldırılan DEP Şırnak Milletvekili Orhan Doğan, Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Şırnak Bağımsız Milletvekili Mahmut Alınak, DEP Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle, Leyla Zana ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün yaşadıkları. Orhan Doğan’ın Meclis çıkışı polisler tarafından alınış şekli hafızalardadır. Acı pek çok hatıra vardır çoğaltılabilecek. Üstelik bu hareketin eski eş başkanlarının da dahil olduğu Meclis’in bir zamanlar üyesi olanlar da hala hapistedir. Yine de içeriden verdikleri mesajlarla-yazılarla Türkiye’deki hukuksuzluklara dair sözlerini esirgemezler. 2019 yerel seçimlerinde başta İstanbul kazanılan büyükşehirlerde verdikleri destekler de 2023’te aday çıkarmayıp CHP’nin adayını desteklemeleri de 19 Mart sonrası CHP’li belediyelere yapılan operasyonlara açıkça karşı çıkmaları da meydanlarda olmaları da hapiste Ekrem İmamoğlu’nu DEM eş başkanların ziyaret etmeleri de hatta CHP otobüsü üzerinden hitapları da hatırlanmaz.

Üstelik Anayasa’ya aykırı ama 'evet' diyeceğiz diye dokunulmazlıkların kaldırılmasının yolunun açılmasını sağlayan bir önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kısa bir süre önce bugünkü rejimin mimarı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret ederek "CHP-MHP koalisyonunu Bahçeli’ye ima ettim, çok başarılı olur" diyen bir diğer eski genel başkan Hikmet Çetin’in sözlerine, hafızalar tazeyken. Daha geçen sene başlatılan Özgür Özel’in ‘normalleşme’ çalışmaları da var. Ve o çerçevede Erdoğan ile yapılan görüşmeler, buluşmalar, temaslar. Bunlar siyasetin içinde varlar-var olacaklar. Elbette 19 Mart sonrası ortaya çıkan CHP’li belediyelere başta cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’na ve pek çok belediye başkanına yapılanlar azımsanacak değil. Elbet CHP adına başka bir ortam var. Ancak geçen sene normalleşme aranırken, CHP Meclis’te Erdoğan’ı karşılarken eski HDP eş başkanlarından TİP milletvekiline, sivil toplumculara pek çok isim 7 ile 9 yıldır hapisteydi. Normalleşme arayışlarında elbette onların özgürlüğü de konuşuldu. Ki o çalınmış özgürlüklerinin bir kısmı lütuf değil AYM ya da AİHM kararlarına dayanıyordu. CHP o gün siyaset yaptı, müzakere etti sonra mücadeleye geçti. Üstelik başarılı, anlamlı bir mücadeleyle halkın desteğini de aldı.

Dün DEM’lilerin Meclis’te Erdoğan ile verdiği anlık fotoğraf karelerinden özellikle sosyal medyada büyük bir gürültü koptu. Erdoğan’ın Meclis’teki konuşmasında DEM’e teşekkür etmesi, ardından sıralarına gidip el sıkması, diğer muhalefet partileriyle beraber Meclis Başkanı odasına davet etmesi, akşam resepsiyonda sohbeti burada DEM’lilerin duruşuna bakarak getirildi eleştiriler. Elbet eleştiri hak. Herkes her istediğini söyler. Ama Kürtlerin, Kürt siyasi hareketinin bu demokrasi sınavı hiç bitmeyecek mi? Kendilerine yapılanlar, başkalarına yapılanlara karşı durmaları, son yıllarda CHP ile seçim ittifakları, 19 Mart sonrası iktidar eleştirisinden vazgeçmemeleri unutulacak mı? 

Geçen ay Özel’in seçim için Erdoğan’a kendi genel başkanlığını bırakmasından İmamoğlu’nun aday olmamasına "yeter ki seçim yapın" çağrısı da dahil her türlü söz tavır dile getirilebilirken… Yani CHP’ye her tür temas-siyaset-dil hak olarak görülüp konu Kürtlerin üstelik barışa evrilebilecek bir alanda çabasını itibarsızlaştırmaya çalışmak doğru mu? Bu arada CHP’nin son dönemdeki siyasetinin dönüştürücü, başarılı, iktidarı gerileten olduğunun da altını çizeyim.

Bitirirken…

CHP ile DEM arasında kopmayan bir hat var. Bu hattın en önemli isimlerinden biri Özgür Özel. Günlük siyasetle, partisine, belediye başkanlarına yapılan haksızlıklarla-operasyonlarla, barış arayışlarını hep ayırdı, önemli duruş sergiledi. CHP ile DEM tabanını ayrıştırmadı, karşı karşıya getirmedi. Erdoğan’ın dün CHP’nin Meclis’te olmamasından da yararlanarak ‘muhalefetle’ verdiği fotoğraf siyasi anlamda da ‘meşruiyet arayan iktidar açısından da’ kritikti. Kürt sorununun çözümünü iktidarını inisiyatifine bırakmayan, silahların bırakılmasını tüm memleket için demokratikleşme alanının başlangıcı olarak gören, birbirinden ayrılmayan bir muhalefet toplumun yararına olur. Yakın bir zamanda haksız yere hapiste tutulan tüm siyasi tutukluların özgürlüklerine kavuşması, sadece ‘tanıdıkların’, ‘mahallemizdekilerin’ değil, tüm hasta-yaşlı tutuklu hükümlülerin tahliye olacağı günlerin gelmesi muhalefetin yan yana duruşuyla mümkün. Ayrışmayan, yan yana duran. Yargı dağıtan, itham eden diller yordu artık.  

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Halk TV'de yorumculuk yaptı. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti "En İyi Köşe Yazısı" ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirtaş hapiste onuncu yılına girerken, barış kime ‘kâr’ kime zarar ettirir?

Demirtaş artık devlete değil, halkların ruhuna konuşuyor. “Barışın sadece siyasi elitlerin diyaloglarıyla değil, halkla başlayacağı-süreceği” tezi, onun son yazısındaki en önemli merkezlerden biri

Özgür Özel: İktidar son casusluk iddiasıyla işi siyasi mücadeleden siyasi savaşa, psikolojik harbe çevirdi; Komisyon’da masadan kalkmayacağız

“Bu itham AK Parti iktidarında son çare. İmdat freni gibi kullanılıyor. Hiçbir türlü baş edemediklerine casus lekesi sürüyorlar. Bizim Komisyon’da masadan kalkmamızı en çok Tayyip Erdoğan istiyor. Bizim masadan kalkmamız ne soruna katkı sağlayacak ne ülkeye katkı sağlayacak. Bir tek onların birtakım basit çıkar hesaplarına katkı sağlayacak. Ben bu imkânı onlara sağlamak istemiyorum”

Bir pijama, iki Türkiye, üç çekilme

Bir yanda barış arayışları öte yanda ana muhalefete yargı ablukası. Demokratik bir mücadele ile konuyu sadece iktidara bırakmadan hukuku-barışı bir arada yeniden inşa etmek mümkün olabilir mi? Peki ya barış arayışı yeniden sekteye uğrarsa ne olur?

"
"