Başbakan Recep Tayyip Erdoğan..
Eğer son üç gün..
Arka arkaya televizyonlara çıkmasa..
Ve özellikle Kürt sorunu üzerine..
İmralı’yı, yani Öcalan’ı da sürece dahil edebilecek bir süreçten bahsetmese..
Belki de beklenti bu kadar yüksek olmayacaktı.
2.5 saat…
Konuştu, şiir okudu, hatta türkü dinletti..
Etkileyici bir hatip tartışmasız..
Ama alt metne bakmak lazım..
Aslında yeni çok fazla bir noktadan bahsetmedi.
Öncelikle…
En temel yakıcı sorun Kürt konusu…
2005 yılında Diyarbakır’daki konuşmasında yaptığı gibi “beyaz bir sayfa” açmaktan bahsetti.
Ama bunun tam anlamıyla altını doldurmadı.
Belki de ilk kez Türkiye’deki Kürt vatandaşlara PKK’ya karşı sesini yükseltmesi çağrısı yaptı.
“Biz Kürt kardeşlerimize karşı yüzlerce adım attık; şimdi artık, bu yeni dönemde, Kürt kardeşlerimin bizlere karşı bir adım atmasını bekliyoruz. Kürt kardeşlerimin, yeter artık diyerek, teröre karşı cesaretle seslerini yükseltmelerini bekliyoruz.”
CHP’nin bir süre önce ''birlikte çözelim'' teklifini hatırlatıp hâlâ beklediklerini anlattı.
Başbakan’ın söylemediklerinin önemli bir kısmını ise Kongre’de dağıtılan “AK Parti 2023 siyasi vizyonu” metninde bulmak mümkün.
Neden konuşmasında bahsetmedi, yazılı dağıtıldı noktasını bir kenara bırakırsak…
Bu vizyonun 63 maddelik özetinin olduğu notta..
Üç temel konu var ki..
Çok önemli..
21. maddedeki ana dilde savunma ve 22. maddedeki ana dilde kamu hizmeti alma hakkı..
Aynı metinden başka çarpıcı bir nokta..
Askeri eğitimde müfredat değişikliği…
Yani “cumhuriyeti koruma gerekçesi önü sürülerek demokrasiye müdahale koduyla askeri öğrencilerin yetiştirilmemesi olarak” okunabilecek bir kısım..
Bunun da altını çizmek gerekli.
Erdoğan Kürt konusundan bahsederken Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani salonda kendisini dinliyordu.
Barzani’nin süreçte aktif olarak yer alacağını düşünmek gerekir.
Bir diğer nokta…
Erdoğan’ın referansları..
Doğal olarak Selçuklu’dan, Osmanlı’dan..
Fatih’ten Kanuni’den…
Ama özellikle Alpaslan’dan…
Ve yeni hedef 2071..
Yani 1071’de Anadolu’ya girişin bininci yılı…
Burada Başbakan özellikle “azamet ve sultanlık” noktasının altını iki kez çizdi.
Hem savaşa girerken, hem bir esir tarafından suikasta uğrayıp ölümünden az önce söyledikleri:
İlk bölümde “Allah’tan başka sultan yoktur”, ikinci kısımda “Daha birkaç gün önce yüksek bir yerden orduma bakıyordum. Azametimden ayaklarımın altındaki toprağın titrediğini hissettim. Bir esir benden güçlü çıktı, hançeriyle beni devirdi.”
Bu kısımlarda Erdoğan’ın bir yandan da kendisine “sultan” olma isteği içinde olduğu yolunda eleştiri yapanlara gönderme yaptığını düşündüm.
Başbakan’ın ilgi alanındaki değişmeler..
Parti kurulduğu yıllarda sık sık Avrupa Birliği hedefinden bahseden Erdoğan’ın bu konuyu hiç anmaması da önemli…
Anma demişken…
Sağın tüm liderlerini andı Erdoğan..
Menderes’i, Özal’ı..
Hatta bir dönem uzak kaldığı “hoca”sı Erbakan’ı..
Ama Demirel’den bahsetmedi..
Muhtemelen 28 Şubat süreci Erdoğan’ı bu noktada Demirel’den uzak tuttu.
“Bizim yolumuz Sultan Alparslan'ın, Melik Şah'ın, Kılıçarslan'ın yoludur. Bizim yolumuz Osmangazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in, Sultan Süleyman'ın, Yavuz Sultan Selim'in yoludur. Bizim yolumuz Gazi Mustafa Kemal'in, merhum Adnan Menderes'in, merhum Turgut Özal'ın, merhum Necmettin Erbakan'ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur.”
Gelelim “herkesin hakkını koruma” söylemine…
Daha önce balkon konuşmalarından da bildiğimiz tarz.
Yani ne kadar güçlü olursa olsun azınlığın da haklarını savunacağı sözü..
“Yüzde 99'la bile iktidar olsak, yüzde 1'in hakkını, hukukunu, tercihlerini korumak, bizim boynumuzun borcu olarak kalacaktır. “
Başbakan bunu söylediği anlarda 6 gazete ile 2 TV kanalı Kongre’ye akredite edilmediği için sokulmuyordu.
28 Şubat’tan haklı olarak yakınan, eleştiren iktidar o dönem Genelkurmay’ın muhafazakâr basına karşı uyguladığı akreditasyon uygulamasını kendisi yapıyordu.