Nisan ayında Ankara.
Batılı önemli bir ülkenin temsilcisiyle konuşuyorum.
Konu Türkiye’nin değişen daha doğrusu Batı’ya yaklaşan Suriye politikası.
Yabancı temsilci; 2013 Aralık ayına kadar Türkiye hükümetinin Esad’ı düşürecek “her türlü” oluşumu desteklediğini söyledi.
“Her tür"ün içinde aralarında IŞİD’in de bulunduğu kimi radikal örgütlerin de bulunduğunu anlattı.
Bunun en basitinden; özellikle örgüt üyelerinin Türkiye’den sınırı “rahatlıkla kullanarak” Suriye’ye gidiş-geliş şeklinde yaşandığına dair bilgileri olduğunu da ekledi.
2004’te kurulan IŞİD Çeçenistan’dan Afrika’ya hatta Avrupa’ya pek çok ‘gezgin militana” (tamamı yaklaşık 9 bin) sahip, işgal ettikleri yerlerde insanlık dışı davranışları sergilemekten çekinmeyen bir yapılanma.
Sınırlardan geçiş için kolaylık bile IŞİD için kritik önemde yani.
Bu arada IŞİD’in kuruluşunda ABD’nin Irak’ı işgali, güçlenmesinde Ebu Greyb Cezaevi koşulları ardından da bu cezaevinin kapılarının açılmasını atlamak hata olur.
Türkiye bu yılın başında itibaren Suriye’de El Kaide’nin desteklediği ya da IŞİD gibi “kaide türevi” ancak esinlediği hareketten bile daha radikalleşen örgütlerle arasına mesafe koymaya başlamıştı.
Ancak hemen yanı başında; bu örgüt tarafından Rojava’da Kürtlere yapılan katliama da sessiz kaldı.
Rojava Kürtleri, Türkiye hükümetini sık sık IŞİD’e destek vermekle suçladı.
Türkiye; hiçbir zaman kabul etmese de adı hem Batı’da hem bölgede en hafifinden, IŞİD’i himaye eden olarak anıldı.
2013’te IŞİD Suriye’de işgal ettiği yerlerle (başta Tel Abyad) Türkiye’nin sınır komşusu da oldu.
Suriye’de petrolün ana merkezi Rakka da; ocakta Irak’ta Felluce de örgütün kontrolüne girdi.
Irak’ta Ambar Eyaleti’nde etkisini giderek artıran IŞİD son olarak da Musul’u işgal etti.
Irak Ordusu IŞİD’in karşısında durmadı-duramadı çünkü "ulusal bir ordu” değildi.
Ağırlığını Şii’lerin oluşturduğu ordu bölgede hızlı çözüldü.
Dün (11 Haziran 2014) öğle saatlerinde, IŞİD militanlarının Musul’daki Türk konsolosunun da aralarında olduğu bir grubu (elçilikte 49 bölgedekilerle toplam 80) rehin aldığında aklıma Batılı ülkenin temsilcisiyle yaptığım konuşma geldi.
Türkiye kimilerine göre Irak’ta “ikinci bir çuval vakası" ile karşı karşıya idi.
Kimilerine göre “savaşın eşiğinde”…
Özellikle önlerinde haritalarla Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın verdiği fotoğraf bunu düşündürüyordu.
Ankara’da konuştuğum kaynaklar bu ihtimalin tabii ki var olduğunu ancak bu konuda aceleci davranılmayacağını söyledi.
Yani şu an askeri seçenek geri planda.
Kaçırılan şoförler ile ilgili fidye pazarlığı var ama bu durum konsolosluk çalışanları için geçerli değil.
Birkaç kritik kaynak ile yaptığım görüşmelerden aldığım diğer not şöyle:
Musul’daki tek konsolosluk Türkiye konsolosluğu olduğu için mi işgal-rehine alma olayı gerçekleşti?
Hayır, IŞİD Türkiye’nin son aylarındaki tutumundan rahatsız.
Yani mesaj kaygılı bir eylem.
Bu arada Irak ordusunun bırakıp kaçtığı kimi ağır silahlar da IŞİD’in elinde.
Bunların bir kısmını da Suriye’ye götürmeye başladı.
Kaynaklar bir yandan rehinelerle ilgili kritik durum bir yandan da bölgede “İslami iç savaş”ın alevlenme riski büyüse de…
Tüm bu negatif havanın dışında bir de bölgedeki kimi zıt kutupların “radikal riske karşı” bir araya gelebileceğini de kaydediyor.
Örneğin uzun süredir sıkıntı yaşayan Ankara ile Bağdat arasında (Maliki) bir işbirliği ihtimali…
Ya da Rojava’da aynı anda Kandil’de Türkiye ile yakın çalışma olasılığı.
Beklenenin aksine çözüm sürecini bozucu değil belki pekiştirici…
Dün (Çarşamba) KCK’nın yaptığı bir açıklama da yeni ittifakların gündeme gelebileceğinin sinyali gibiydi. Uzun süredir araları açık olan Barzani’nin peşmergeleriyle ortak hareket edilebileceği sinyali veren metin:
“Kürdistan'ın kazanımları bugün açık bir tehdit altındadır. Ancak Kürdistan savunmasız değildir. Kürdistan gerillası, başta Şengal ve tehdit altındaki Güney Kürdistan halkımız olmak üzere, tüm Kürdistan’ın savunması ve güvenliği için hazırdır. Kürdistan gerillası, IŞİD çetelerine her şart altında karşılık verecek güçtedir. Gerilla güçlerimiz, halkımızın ve Güney Kürdistan'ın güvenliğini sağlamak için, her türlü desteği vermeye ve peşmerge güçleriyle birlikte aktif bir biçimde savaşmaya hazırdır.”
Bitirirken…
Bölgede senaryo çok…
Yukarıdakiler kaynaklarımın bana aktardıkları…
Ancak ilk olarak herkesin beklentisi rehinelerin sağ salim kurtulması…
Umarım en kısa zamanda…