23 Haziran 2014

HDP sosyalist tabana oturuyor, dindar kesimle mesafeyi açıyor

'İlk kongrede Divan'da yer alan Hüda Kaya gibi isimler de artık ön planda değiller. İzlenimim HDP 'dindar kesimle mesafeyi' açmış gözüküyor'

HDP Kongresi.

Aklımda kalan slogan:

Demokratik cumhuriyet, ortak vatan, demokratik ulus.

Ortak vatan vurgusu özellikle.

Kürtlerin bölünme değil "ortaklaşma" isteğinin bir kez daha seslendirilişi.

Bir kez daha diyorum çünkü Abdullah Öcalan bir süredir İmralı Adası'ndan bu mesajı sık sık yolluyor.

Konuşmacıların tamamı hem eski eşbaşkanlar Ertuğrul Kürkçü ve Sabahat Tuncel hem yeni eşbaşkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş birliğin altını çiziyor.

Demirtaş'ın konuşmasından bu konuda bir bölüm:

100 yıl önce bölgemizde sınırları yeniden çizen egemenlerin şimdi bir kez daha kaderimize el atmalarını engellemek istiyorsak birlik olmak dışında çıkış yoktur, kurtuluş yoktur.

Demirtaş ile ilgili bir not. Halk onu çok seviyor. Adı anons edildiğinde salon alkıştan yıkıldı. Sakin ve bağırmadan konuşuyor, inandırıcı ve ikna edici.

Partinin yeni Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı olduğu günlerden ve daha öncesinde Atılım Gazetesi günlerinden bildiğim, bir sürede görüşleri nedeniyle hapiste kalmış, sağlam duruşu olan bir siyasetçi.

Kağıda bağlı kalmadan heyecanlı bir konuşma yaptı. Aslında hemen her konuşmacının altını çizdiği, Kürt halkına umut ve heyecan veren Rojava'ya idi mesajı:

"Biz bu karanlıkta yüzümüzü aydınlığa dönüyoruz. Yüzümüzü Rojava'ya dönüyoruz. Ortadoğu halklarının hatta dünya halklarının umudu olan bir düzeni kurduğunuz için selam olsun size. Asla yalnız yürümeyeceksiniz."

Bu arada Rojava Halk Meclisi Eşbaşkanı Abdulselam Ahmet de gelen konuklar arasında en yoğun ilgiyi gören isimdi.

Eminim Çözüm için çalışanlar; Rojava'nın, oradaki hareketin dışlanmadığı bir sürecin olmazsa olmaz olduğunun farkındalar.

Ve Abdullah Öcalan. Onun mesajı.

İlk kongredeki mesajda "71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıldan sonra devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadeleler ancak nitelikli müzakerelerle kalıcı insanlık barışına dönüşebilir" cümleleri öne çıkmıştı. Öcalan'ın bu kongrede öne çıkan cümlesi ise HDP'yi Türkiye İşçi Partisi'ne benzettiği cümle oldu. Şöyle diyordu Öcalan:

"BDP'ye dayatılan dar, bölgeci, milliyetçi suçlamayı boşa çıkarmak ve en önemlisi devrimci, demokratik sosyalist güçlerin pratik-politik-birleşik partisi HDP'yi TBMM'de grup kurma imkanına kavuşturduk. Unutmamak gerekir ki 1965'teki TİP hamlesinden sonraki en büyük politik çıkış olacaktır. İşçi ve emekçi hareketinin gelişimine katkı sunacaktır."

Hem konuşmacıların hem Öcalan'ın cümlelerinde HDP'yi sosyalist bir tabana oturtan yaklaşım dikkat çekiyor.

İlk kongrede Divan'da yer alan Hüda Kaya gibi isimler de artık ön planda değiller.

İzlenimim HDP "dindar kesimle mesafeyi" açmış gözüküyor.

Bununla ilgili salonda parti içinden ve hareketi izleyenlerden bir kaçıyla konuştum.

Bazıları bana katılmadı: Öcalan'ın isteğiyle Diyarbakır'da toplanan demokratik İslam Kongre'sini nasıl gözardı edersin? Oradaki mesajına "mümin kardeşlerim' diye başlamadı mı? 2013 nevruzuna yolladığı mesajda "Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları, kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır" demedi mi?

Bazıları benim gibi düşünüyordu: Türkiye'de herkesi kucaklamamız lazım. Dindarlar eksik kaldı.

Her şeye rağmen...

HDP Türkiye partisi olma yolunda bir adım attı.

Bugün pek çok partinin dışladığı gruplara kapısını açtı.

Her kesimi memnun etmek zordur.

Belki de Selahattin Demirtaş'ın konuşmasında çizdiği tablo hayata büyük oranda geçerse partileri başarılı olur. Yazıyı Demirtaş ile bitiriyorum:

Pir Sultan’ın da Şeyh Bedreddin’in de yoldaşlarının gözü artık bizdedir.

Ahmedê Xanî’nin, Şems-i Tebrizi’nin arkadaşları bizimle yan yanalar.

Şêx Saîd’in, Seyit Rıza’nın torunları el ele tutuşup ön saflarda yerlerini aldılar.

Deniz’in, Mahir’in, Ulaş’ın, İbo’nun, Mazlum’un can yoldaşlarıyla birlikte yürüyoruz.

Nazım Hikmet’in, Hrant Dink’in, Orhan Doğan’ın kardeşleriyle can olduk candaş olduk.

Uğur’un, Ceylan’ın, Berkin’in ağabeyleriyle, ablalarıyla tek yüreğiz artık.

Ali İsmail’in de Medeni Yıldırım’ın da emanetleri bizdedir.

 “Hak Muhammed Ali” diyenin de, “Dünyanın bütün emekçileri birleşin” diyenin de, “La ilahe illallah” deyip dualarını bizden esirgemeyenlerin de, “Êdî bese, ez ji li virim” diyenlerin de gönlü bizdedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"