29 Mart 2014

'Genelkurmay böyle düşünüyorsa vay bu ülkenin haline'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim otobüsü. Bartın'dan uçakla döndükten sonra Etimesgut'a inen uçağından eşi, danışmanları ve genel başkan yardımcılarıyla iniyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim otobüsü.
Bartın'dan uçakla döndükten sonra Etimesgut'a inen uçağından eşi, danışmanları ve genel başkan yardımcılarıyla iniyor.
İstikamet Tandoğan'da yapılacak miting.
Eşiyle otobüsün en önüne geçip yoldakilere el sallıyor.
Otobüsün sesi Barış Bozkurt anons yapıyor:
'CHP Genel Başkanı ve eşi sizleri selamlıyor...
Esnaf kardeşimiz hayırlı işler...
Selam veren değerli hanımefendi çocuğunuzu Allah bağışlansın.
Polis arkadaşlar hayırlı görevler..."
Arada bir öndeki trafiği de idare ediyor:
"67 lütfen araya girme, öndeki minibüs siz aradan çıkın.."
Kılıçdaroğlu'nun sakinliği otobüse de hakim...
Telaş yok...

Bir konuda hassaslar 'miting için 17 dedik vatandaşımızı bekletmeyelim.."
Kurmay heyetiyle sohbet.
Ankara'ya çok güveniyorlar; İstanbul için "Kadir Topbaş'ın oylarını yakaladıkç" diyorlar.
Ancak İstanbul için tereddütleri olduğunu hissediyorum.
'Hala kararsız yüzde 6 var, onların bize döneceğini düşünüyoruz' diyorlar.
Zaten CHP Genel Başkanı akşam İstanbul'a geçiyor.
Gece ve Cumartesi bu şehre yüklenecekler.
Program sıkışık..

Kemal Bey'in boş bir anını kolluyorum.
Bir ara otobüs otoyola çıkıyor ve hemen yanına gidiyorum.
Artı 1 için  kameraman arkadaşım İbrahim Saykılı ile yanına gidiyoruz.
Keyfi yerinde gözüküyor.
Özellike gençlere güveniyor:
Her türlü yasağın kalkması için; Tweeter, Youtube gibi sadece paylaşım değil aynı zamanda demokratik alanının önemli simgelerini rahat kullanabilmek için bizi tercih edecekler...
Kılıçdaroğlu konuyu iyi bir yere getiriyor.

Notlarıma bakıyorum. Tweeter kapatılalı 10 gün oldu. You tube ise önceki gün 'Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan Suriye toplantısının kayıtlarının sızmasından' sonra kapandı.
Kapandı derken;

İçeri yani Türkiye halkına kapandı ama dışarıdan bakanlar için "devlet sırrını" görmek serbest. Gerçi içeride olanlar da pek çok yoldan buralara ulaşıyor.
Türkiye'ye sadece kapatma ayıbı kalıyor.

CHP Genel Başkanı'na Suriye konulu kayıtları dinleyip dinlemediğini soruyorum; dinlemiş.
Peki sızdıktan sonra mı sızmadan önce mi?

Çünkü CHP Genel Başkanı bir süredir 'Türkiye'nin;  seçim üzeri Suriye ile provokasyonlarla bir savaşa sürüklenme ihtimalinden' bahsediyordu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sızıntıdan sonra NTV'ye verdiği demeçte 'Kılıçdaroğlu'nun bu kayıdı evvelden dinleme olasılığından' bahsetmişti.
Kemal Bey ' ben de ilk kez yayınlandığı gün haberdar oldum' diyor.

Kendisinden; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in, Suriye sınırları içindeki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik saldırı olasılıklarını ve olası senaryoları tartıştığı toplantının kaydını değerlendirmesini istiyorum.

Zira sızan kayıtta muhalefeti ilgilendiren bir nokta var. . Genel kurmay ikinci başkanı, suriye konusunun bir ulusal konu olduğunu ve muhalefetin buna destek olmadığını söylüyor. Güler orada şöyle söylüyor:
'Yani ülke güvenliğinin bu kadar zirvede olduğu bir noktada bir tane muhalefet partisi efendim size destek oluyor mu? Peki böyle bir ulusal güvenlik düşüncesi olabilir mi sayın bakanım?'
Kılıçdaroğlu'nun hem sızan kasete hem Genelkurmay yorumuyla ilgili düşüncesi şu:

" Genelkurmay ikinci başkanının yaptığı konuşma daha doğrusu, kasetteki konuşma bende şaşkınlık uyandırdı. Daha doğrusu dört kişi arasındaki konuşma  herhangi bir kahvede yapılan konuşmanın ötesine geçmiyordu. ne entellektüel bir derinlik, ne stratejik bir analiz o kadar ki oturmuşlar orada biz Türkiye'yi nasıl savaşa sokabiliriz ve bunu nasıl uluslararası arenada nasıl meşru hale getirebiliriz. Bunun arayışını konuşuyorlar. TC tarihinde böyle bir şey yoktur, böyle bir şey olmaaz.  Zaten bu yüzden onun sahte olabileceğini düşündüm ve hükümetin tepkisini bekledim. Fakat hükümetin sahiplendiğini gördüm ve bende şaşkınlık biraz daha arttı. Hele hele genelkurmay gibi stratejik düşünmesi gerkeen bir kurum, dışışleri bakanlığı gibi bütün olayları sağlıklı tartması gereken bir kurum böyle düşünüyorsa vay bu ülkenin haline. Daha daha vahim olanı, bunlar konuşuyor ve bunlar kayda alınıyor. Nasıl bir devlettir bu. Türkiye Cumhuriyeti devletini  bu hale sokmaya kimsenin hakkı yok.'

Kılıçdaroğlu'nun son sızıntı hakkında sözleri bunlar. Ancak Suriye ile ilgili sızıntının özellikle seçimler sonrası iç politika da  biraz daha büyüyeceğini düşünüyorum. Sızıntının olduğu gün 'ilgili kurumların" üst düzeyiyle yaptığım görüşmeler; onların deyimiyle;  devlette 'kızgınlık ve seferberlik içinde yapanları mutlaka bulma' duygusu hakim.
 Seferberlik kelimesinin altını çiziyorum. Böyle durumlarda çoğu zaman haksızlık yapma potansiyeli yükselir. Ya da demokratik, hukuk yollarından ayrılma.
Aslında sanırım 30 Mart zor günlerin bitişi değil belki de başlangıcı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"