15 Ağustos 2013

Gazeteciler iktidar ve parayı severler

Neden arkadaşımız giderken; onun masasının, onun mevkisinin, onun köşesinin hesabını yaptık Teker teker gidiyor gazeteciler… Daha önce başkaları giderken sustukları için küçük bir kısmı hariç onlar için de sesini çıkaran pek yok

 

Kızgınlar hükümete…

Başbakana, bakanlara, danışmanlara….

Baskı var üzerimizde diye…

Haklılar…

Kızgınlar patronlara…

Baskıya dayanamayıp işten çıkartıyorsun…

Ya da baskı varmış gibi insanlara kıyıyorsun diye…

Haklılar…

Hükümet “biz bir şey yapmadık” diyor.

Patronlar çalışanlarına “iktidar istedi ne yapsaydık” diye dert yanıyor.

İktidar da patronlar da suçlu, haksız…

Peki biz gazeteciler çok mu haklıyız?

Gidenlerin arkasından timsah gözyaşı dökeceğimize…

Hangi gazetede, ekranda çalışıyorsa çalışsın…

Hangi görüşte olursa olsun…

Daha ilk günlerde…

Dur, arkadaşıma, fikrine dokunma diyebilseydik…

Tutuklanan gazetecilerin…

Sevmesek bile hiç olmazsa iddianamelerine bir göz atsaydık…

Sadece kendi mahallemize ağlamasaydık…

Bu düzenin yaratılmasına yani “tanrı gazeteci-patron-iktidar” üçlemesine odun taşıyan olmasaydık…

Sadece fikirleri yüzünden işinden edilen arkadaşlarımız giderken susup oturmasaydık…

Zor günlerde herkes kendini ikna edecek bir cevap buldu:

Kimi ekmek parası, kimi tekne rüyası dedi …

Aslında bu işin gerçeği belli…

Gelin itiraf edelim…

Gazeteciler iktidar ve parayı severler…

İktidar derken…

Kendi iktidarları…

Mevcut iktidarlar üzerindeki söz hakları…

Bakan, müsteşar, bürokrat atamaları…

Tavla partilerinde, bakanlık koridorlarında enseye tokat oynaşmaları…

Gelene ağam gidene paşam muhabbetleri…

Köşelerinden “çağdaş insan portresi” tarifleri vermeleri…

Bu tarife uymayanları gammazlamaları…

Kendi arkadaşlarını, ülkenin aydınlarını, sanatçılarını manşetlerden hedef göstermelerini…

Daha çok sayarım ama…

Gazeteci patronuna dedi ki:

Benim iktidar alanım gazetem, ekranım…

Sana onu bazen kullandırırım…

Ama koşulları var tabi…

Yaşat beni krallar gibi…

Gör de göreyim, öl de öleyim…

Bazen gözümü kapatayım…

Senin rakibine bel altı çakayım…

Patron da sevdi bu işi…

Bir koydu bin kazandı…

Üstteki tanrı gazetecileri besledi…

Alttaki çilekeş muhabirleri kazıdı…

İktidar da hoşnuttu…

İster asker ister sivil her iktidar…

Manşetlerle gelinmeyeceğini bilenler bile….

Gün geldi…

Manşetlerle kalınır belki hesabına girdi…

İşler hep tıkırında gitmez ya…

İktidar istedikçe istedi…

Yapılan her haberi az her manşeti komplo her demokratik itirazı kendine ihanet saydı…

Döndü gazete patronuna kızdı…

Onun kaybedecek iktidarı vardı…

Gazete patronu döndü gazeteciye saydırdı…

Onun kaybedecek ihalesi, üzerine gelecek vergi kontrolü korkusu vardı…

Gazeteci…

Bir kere patronu sokmuştu mahremine…

Yazı işlerine…

Git desen gitmez…

Başladı mı atmalar, atarken bahane aramalar, arkadaşı arkadaşa kırdırmalar….

Şimdi diyoruz ki…

Ama iktidar ama patron…

E sen kardeşim, e ben…

Yazı işleri masalarında, televizyon ekranlarında, niye gür çıkmadı sesimiz?

Niye bu oyunun bir parçası olduk?

Neden arkadaşımız giderken; onun masasının, onun mevkisinin, onun köşesinin hesabını yaptık?

Teker teker gidiyor gazeteciler…

Daha önce başkaları giderken sustukları için küçük bir kısmı hariç onlar için de sesini çıkaran pek yok.

Peki bitti mi her şey?

Hayır daha yeni başlıyor…

Özeleştirilerimizi yapıp;

Habere, yazıya, arkadaşımıza sahip çıkma zamanı…

Bu basit bir slogan değil…

Medya geleceğinin olmazsa olmazı…

Çünkü artık okur-izleyen akıllı…

Kandırıldığını anladığı anda bırakıp gidiyor seni…

Daha da gelmiyor geri…

Ve artık internet, sosyal medya her yer birer yazı-konuşma alanı…

Buralardan çıkan sesi susturmak mümkün değil…

Gazeteciler iktidar ve parayı severler…

Ama ister iktidar sevmesin ister paraları olmasın yeni gazeteciler…

Ne iktidarın ne muhalefetin sesi…

Ne işadamının ne örgütlerin sözcüsü…

Ne hakaretin ne hedef göstermenin örneği…

Olmadan da…

Gazetecilik yapılacağını gösterecekler…

NOT: Her hal ve şartta sadece mesleğini yapmış…Kimsenin piyonu olmamış…Doğruların peşinde koşup, arkadaşına, doğruya sahip çıkmış..Hatta bu yolda canını vermiş küçük bir grup gazeteci meslektaşı yukarıdaki satırlardan ayırıyorum. Bir karikatür çizdim ben… İsteyen kendini istediği yere koysun…

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"