16 Mayıs 2020

Ahmet Türk’ün Akşener ve Bahçeli’ye uzattığı el…

50 yıldır siyasetin içinde olan ve hep bir arada yaşamayı, barışı savunan Ahmet Türk’ün elini havada bırakmamak gerekir

Kimi cümleler vardır unutulmaz. Benim unutamadığım cümlelerden birisi Ahmet Türk’e ait. Uzun yıllar önce "Barış olsun Allah şu an canımı alsın" demişti. Yaklaşık 50 yıldır siyasetin içinde bir isim O. 1973’ten itibaren CHP, SHP’de milletvekilliği de yaptı. HEP’in kurucu üyesiydi DTP’de eş başkan. DEP, HADEP, DEHAP... Kapatılan partiler yeniden açılanlar... Son olarak HDP… Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ama yerine kayyım atanması... (İçişleri Bakanlığı’nın Ahmet Türk’ün yerine 2016 ve 2019 yıllarında kayyım atamasına gerekçe gösterilen dosyadan beraat etti.)

Siyasette haksızlığa da uğradı, Diyarbakır cezaevinde en ağır işkencelerden de geçti. Ama barış demekten, demokrasi istemekten hiç vazgeçmedi. Ahmet Türk ile HDP’li 4 belediyeye daha kayyım atandığı gün konuştuk. 31 Mart seçimlerinde HDP 65 belediye kazanmıştı. Bugün itibariyle 45’ine kayyım atandı, 21’indeki başkanlar tutuklandı, 8 tanesi gözaltında. Aralarında partinin eski eş başkanları, milletvekilleri ve yöneticilerinin bulunduğu 11 bin kişi tutuklu ya da hükümlü.

Ahmet Türk demokratik mücadeleden vazgeçmeyeceklerinin altını çiziyor. "Demokrasiyi kalıcı hale getirmek için" mücadeleden bahsediyor:

"Daha fazla demokrasiye sahip çıkarak yine sandık başına gidecektir halkımız. Kayyım atandı diye sandık başına gitmeyeyim anlayışı yok. Bu iktidardan umudunu kesmiş, bir şey olmayacağının farkında ama demokrasiyi kalıcı hale getirmek için mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor…"

İktidar ortaklarının AKP ve MHP’nin HDP’ye, Kürt siyasetine bakışı belli. Diğer taraf yani Millet İttifak’ı. Buranın bileşenlerinden İyi Parti her geçen gün HDP’ye karşı tutumunu sertleştirerek daha yapıcı bir tavır içinde olan CHP’den farklı bir noktaya gidiyor. Bu noktada CHP’nin tavrı önemli. Ahmet Türk CHP ile ilgili şöyle düşünüyor:

"Türkiye’nin demokratikleşmesi önemli. Bugün CHP ana muhalefet partisi, bunun öncülüğünü yapması gereken bir parti. Ama maalesef Kürt sorunu olduğu zaman Kürtlerle ilgili bir şey olduğu zaman minderden kaçıyor. Oysa siz bu anlayışla sosyal demokrat bir parti olamazsınız. Kendi başımıza demokratik bir Türkiye yaratamayız. Ancak demokrasiye inananlar, vicdan sahibi insanlarla bu sistemi değiştirip demokratik bir geleceği sağlayabiliriz. Bu yüzyılda silahların sorunları çözmediğini görüyoruz. Değişim ve dönüşümün halkın ciddi örgütlenmesiyle sağlandığını görüyoruz. Seçenek demokratik siyaseti örgütlemek ve demokrasiden yana insanlarla buluşmayı sağlamaktır. Bunun için zaman zaman CHP’ye eleştiri yapıyorsak bu görevi tam yerine getirmediği içindir."

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bir süre önce kullandığı cümle: "HDP’yi PKK’nın yanına konumluyoruz". Ahmet Türk’ün bu konu konuşulurken önemli bir çıkışı oluyor:

"Bütün haksızlıklara rağmen bugün çok farklı noktada da olsa çok farklı da düşünüyor da olsa da umut görürsem Meral Akşener veya MHP liderinin elini bile sıkarım. Çünkü biz sorunların derinleşmesini değil tam tersi çözülmesini istiyoruz. Hatta bize düşmanlık yapan insanlara da bu siyasetin yanlış olduğunu anlatmak isteriz. Bu nedenle böyle haksız ve ötekileştirici bir dili bir siyasi lider kullanmamalı."

Ahmet Türk’ü dinlerken düşünüyordum. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi-insan hakları sorunu, demokrasi-insan hakları bu kadar ağır yaralıyken Kürt sorunu, çözülemez. Ancak bu kadar ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya rağmen Ahmet Türk’ün, memleketin Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapan iki partinin genel başkanına, Bahçeli’ye ve Akşener’e uzattığı el önemlidir. 50 yıldır siyasetin içinde olan ve hep bir arada yaşamayı, barışı savunan Ahmet Türk’ün elini havada bırakmamak gerekir. Türkiye’de yaşayan milyonların "umudu görme" talebi ve isteği hep sürecek.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"