22 Haziran 2019

23 Haziran Erdoğan için referanduma dönüştü

Erdoğan’ın az farklı bir mağlubiyete razı olacağını düşünüyorum

İstanbul seçimlerini iki devreli bir maç olarak düşünün.

İlk devresi AKP-MHP bloğunun karşı tarafa sürekli olarak ‘terör ile irtibatlı’ ithamında bulunup beka problemi vurgusu yaptığı…

İkinci devresi aynı bloğun küçük ortağının sessiz onayı eşliğinde bu kez ‘terör irtibatı’ ithamlarının tam ortasındaki ismin açıklamalarına bel bağlandığı…

‘Kürdistan diyenler çekip gitsin’den ‘Atatürk de Kürdistan demişti’ye…

Dersim’in acılarını hatırlatmaktan son noktada Öcalan’ın mesajı üzerinden Kürt seçmeni sandığa gitmekten caydırma çabasına…

Barış isteyen akademisyenleri terör propagandası yaptıkları için yargılayıp hapse atmaktan…

‘Devlet’in çağrısıyla İmralı’ya Öcalan ile görüşmeye götürülüp, HDP’ye ulaşan ve henüz kendi içinde tartışılan mektubu ‘geç kaldığı için’ kamuya açıklayan akademisyene…

Tüm bunların toplam 4 aylık bir sürede yaşanmış olmasına…

Akşam vatansever olarak yatılıp sabah terör örgütü üyesi olarak kalkılan…

Ya da akşam terörist kabul edilip sabahına yerli-milli ilan eden ülke…

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bile Öcalan’a referans verdiği günler:

“Teröristbaşı HDP’nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır.”

Peki nedir bu kadar büyük siyasi yalpalamaların nedeni?

Çünkü; 23 Haziran Pazar günü yapılacak seçimler kesinlikle sadece belediye başkanını belirlemeyecek. Aynı zamanda olası bir erken seçimin de fitili ateşlenecek. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart sonrası meydanlardan ve ekranlardan uzak durması geçen Pazar yapılan Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu yayını sonrasında rafa kalktı. Erdoğan her ne kadar ‘yapılan anketlere güvenmediğini’ iddia etse de aranın İmamoğlu lehine açıldığının farkındaydı. Hatta son yapılan anketlerde fark 6 ile 9 puan arasında gözükmeye başladı.

Erdoğan adayı kazanamasa bile aradaki puan farkını kapatmak istiyor. Çünkü fark açılırsa zaten giderek yönetmekte zorlandığı ülkeyi muhtemelen MHP’nin de koyacağı tavırla 2023’deki seçimlere kadar taşıyamayacak. Erdoğan’ın az farklı bir mağlubiyete razı olacağını düşünüyorum. Bu yüzden 31 Mart seçimlerinde İstanbul’da belirleyici olan Kürt oylarının peşine düştü.

Seçimler perspektifinde Abdullah Öcalan’ı ilettiği mektuba dönersek…

18 Haziran günü avukatları Öcalan’ı İmralı’da ziyaret etti hem görüştü hem de muhataplarına (HDP) iletilmek üzere bir mektup aldı. Daha önce açlık grevlerinin bitirilmesi çağrısını yapacağı zaman da Öcalan’ın mektubu önce cezaevlerine sonra Leyla Güven’e iletilmiş, belli bir tartışmadan sonra kamuoyuna deklare edilmişti. Öcalan son mektup için de HDP’nin tartışmasını istiyordu. Kaynaklarıma göre mektup aynı gün (18 Haziran) HDP’ye ulaştı. Ancak açıklama gecikince 20 Haziran günü Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Kemal Özcan ‘devlet’ tarafından İmralı’ya götürüldü. Ve Özcan aynı gün Öcalan'ın, 23 Haziran Pazar günü yapılacak seçimlere dair "HDP’de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır" mesajını verdiğini açıkladı. Devletin daha doğrusu Erdoğan’ın acelesi vardı. Seçimlere az bir süre kalmıştı. Nitekim aynı akşam Erdoğan canlı yayında şöyle konuştu:

"Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında, tabii HDP-PKK kanadında yaşanan bu savaş, Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Hatta daha da ileri gideyim dağ da bu işin içinde. Ben bunu biraz daha ileri taşıyorum, Avrupa da…’

Erdoğan burada; açıkça İmamoğlu’na destek veren, bunun için çalışan HDP ile 2016 Kasım’ından beri cezaevinde olan ama sözü Kürt seçmen için kıymetli olan Selahattin Demirtaş’ın aynı tavrına karşı Öcalan’ın farklı yerde durduğunun altını çiziyordu. Aslında bu üç çizgiyi karşı karşıya getirmek istiyordu. HDP’nin mektubu ‘daha geniş bir anlamda değerlendirerek’ hem Öcalan’ın durduğu noktayı zayıflatmamaya çalışan hem de İmamoğlu’na destekten vazgeçmeyen bir tavırda olduğunu söyleyebiliriz. Şu cümleler bunu düşündürdü:

İki tarihsel blok arasında taraf olmamaya ve Üçüncü Yol stratejisini kararlı ve ısrarlı bir şekilde sürdürmeye dayalı olarak HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir.

Dün konuştuğum HDP’li bir milletvekili Öcalan’ın mesajının ‘seçim sonrası ile ilgili’ olduğunu düşündüğünü ve ‘iktidarla bağlantıyı tamamen kesmeyin’ anlamı çıktığını anlattı. Aynı vekil bu mesajların özellikle Suriye’deki gelişmelerle ilgili olduğunu, içerideki yeni ‘çözüm sürecinin’ ilk adımları olarak okunabileceğini anlattı.

Peki bu durum İstanbul’daki oyları etkiler mi? İstanbul’da alanda yoğun çalışan yine HDP içinden bir milletvekiline göre ‘az da olsa etkiler’…’31 Mart’ta İstanbul’da yaklaşık 900 bin seçmeni mobilize etmiştik. Önümüzdeki seçimlerde bu 1 milyon 200 bin kişiye çıkacaktı. Ancak şimdi az da olsa mektup etkiler…’

Seçimleri yakından izleyen bir analist ise ‘seçimleri hâlâ İmamoğlu’nun kazanma şansının yüksek olduğunu ancak mektup tartışması öncesi açıklanan kimi anketlerdeki yüksek oranın yakalanamayacağını düşündüğünü’ aktardı.

Sonuca gelirsek: İktidar içeriği itibariyle atıf yaptığı mektubuyla, Öcalan’ı siyasi bir aktör olarak deklare etti. Kürt seçmen üzerinde etkisi olduğunu düşündüğünü gösterdi. Kürt seçmenin tavrının Türkiye’nin demokratikleşmesi için kritik önemde olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Demirtaş Yeni Yaşam Gazetesi’ne verdiği söyleşide iktidarın 31 Mart sonrası ‘Kürt atağı ile ilgili’ şöyle bir vurguda bulunuyor:

Kürtleri aldatılması çok kolay saftirikler gibi görenler hep yanıldılar, yanılmaya da devam edecekler. Kürtler bu türden yüzeysel söylemlere göre siyasi tavır belirlemezler kanımca; söylemden çok eyleme bakarlar. Eyleme bakınca da her yerde zulüm, hakaret, adaletsizlik ve savaş politikalarını görüyorlardır…”

Aynı söyleşide Öcalan’a da gönderme yapıyor:

Barış ve demokrasi girişimleri noktasında güveniyoruz; elbette kendisinin yanında olacağız. Umarım Kürdüyle, Türküyle herkesin yararına olacak gelişmeler yaşanır…’

Çok değil 48 saat içinde nasıl gelişmeler yaşanacağını hep beraber göreceğiz. Ancak bu seçim ‘her türlü yöntemi’ yakın geçmişiyle ters düşecek şekilde kullanan Erdoğan için de bir referandum niteliği taşıyacak. Kim ne derse desin…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kurtlar sofrasında bir ‘Özel CHP’si; Bahçeli’nin mesajı kime, yol ayrımı mı var?

Şu an karşılıklı satranç hamlelerini izliyoruz. Siyasette adeta bir ‘kurtlar sofrası’ kurulmuş

Yerli, milli, helal Rolex’li, ticarete gelince İsrail’e ‘eyvallah’lı iktidar

Her fırsatta ‘yerli ve milli’ olmayı öne çıkartıp, Gazze’de İsrail’in ortaya koyduğu zulmü ‘sözle’ kınayanların, gerçek hayatta kişisel lükslerinden ve ‘ticaretten’ vazgeçmediklerini görüyoruz

Özgür Özel, Erdoğan ile buluşmasında konuşulanları şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmalı

Muhalefet toplumu kutuplaştırmadan demokrasi içinde kendi sözünü söylese, iddiasını ortaya koysa… Belki memlekete daha iyi gelir