21 Mart 2021

2021 Nevruz’unda AKP iktidarına ‘nasip’ olan "abdest alırken gözaltı" ve ‘sine-i milet’i konuşma vakti

"Başta muhalefet, hepimiz ‘miş’ gibi yapıyoruz"

Eminim benim gibi herkes MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cumartesi akşam üstü attığı tweet’i görünce ‘polis baskınına saatler kaldı’ diye düşündü. Bahçeli tweet’te şöyle demişti:

"TBMM’nin Muhterem Başkanı’nı göreve davet ediyorum. Yer yatağı derhal kaldırılmalı, milletvekilliği düşürülen kirli şahıs Gazi Meclis’ten behemehal çıkarılmalıdır. Taviz teslimiyeti getirir. Teslimiyet ise boyun eğmedir. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur. Şayet Meclis Başkanı’nın yetkisi bu konuda sınırlıysa süratle hazırlanacak bir maddelik kanun teklifinin Genel Kurul’da kabulüyle birlikte Gergerlioğlu’nun yer yatağı ile beraber Meclis’in kapısının önüne koyulması mümkündür ve konu acildir."

Bahçeli’nin ‘kirli şahıs’ dediği kim? Ömer Faruk Gergerlioğlu. Yani milletvekili olmadan Mazlum Der’de milletvekilliğinden beri Meclis’te Türk, Kürt, Sünni, Alevi, şu parti bu parti ayrımı yapmadan hak gaspı yaşamış binlerce insanın derdini dert edinip çözmeye çalışan isim. Peki bu ismin ‘suçu’ ne? Halen okunabilir halde olan bir haber tweet’ini retweet etmek.

Organize suç örgütü liderlerinin ‘temiz’lenip afla serbest bırakıldığı, dışarı çıktıktan sonra siyasetçi tehdit etmeye devam ettiği ülkede hak mücadelesi veren Gergerlioğlu’nun ‘kirli’ olarak tanımlanması…

Gergerlioğlu’nun onlarca polis tarafından Meclis’te gözaltına alınmasıyla ilgili iki önemli simgesel durum var.

Birincisi bugün, yani 21 Mart Kürtler için önemli bir gün. Bugün Nevruz. Bir zamanlar AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın ‘barış’ için attığı adımlarda memleketin dört bir yanında her görüşten insan bugünü hep birlikte umutla kutlardı. Bugün çoğunluğunu Kürt seçmenin oluşturduğu HDP kapatma davasıyla karşı karşıya ve Nevruz günü partinin hafta ortası vekilliği düşürülen ismi Gergerlioğlu Meclis’te polislerce ‘yaka paça’ götürülüyor. 1994’te aynı Meclis’te kafalarına bastırılarak gözaltına alınan DEP’liler utancından sonra bu kez pijamasıyla tuvalette ‘yakalanan’ Gergerlioğlu’nun üstünü bile değiştirmesine izin verilmeden kollarından çekiştirilerek götürülme görüntülerinin utancı kazınıyor hafızalara.

İkincisi, Gergerlioğlu aynen koalisyonun büyük ortağı AKP gibi ‘İslami bir gelenekten’ geliyor. Başta başörtüsü yasakları pek çok anti demokratik uygulamada mücadele vermiş bir isim. Meclis’teki diğer vekillerin verdiği bilgiye göre ‘sabah namazı için abdest almaya gittiğinde’ polisler ‘baskın’ yapıyor. Din konusunda tüm dünyaya (Çin hariç tabi!) ve Türkiye’ye ‘ayar’ veren AKP iktidarına bu durum ayrıca ‘yakıştı’. Meclis’te barışçıl bir şekilde Anayasa Mahkemesi’nin kendisiyle ilgili kararı acil olarak almasını bekleyen bir milletvekilini yalnız bırakan muhalefete ise diyecek bir şeyim yok artık.

Hukukun ‘AKP ve MHP’nin istediği şekilde çalıştığı, Anayasa maddelerinin ‘iktidarın ihtiyacına göre yorumlandığı’, AİHM kararlarının uygulanmadığı, gazeteciden siyasetçiye farklı konuşanın düşünenin şiddete uğradığı, ana muhalefet liderinin linç girişimine katılanların gözaltına alınıp hızla serbest kaldığı bir ülkeden bahsediyoruz.

Cumartesi sabahına ‘Meclis kararını tek imzayla nasıl yürürlükten kaldırır Erdoğan’ tartışmasını yürüttüğümüz İstanbul Sözleşmesi ile başlıyoruz. Pazar, Gergerlioğlu’nun Meclis’ten yaka paça gidişini seyrediyoruz.

Başta muhalefet hepimiz ‘miş’ gibi yapıyoruz. Mesela CHP hukuk var’mış’ gibi, İstanbul Sözleşmesi için Danıştay’a başvuracak. Ya da demokrasi ‘var’ mış, ağırlığı kal’mış’ gibi partiler, Meclis’te kalmayı sürdürecek. Türkiye’nin demokrasiden yana olanlarının seçimleri beklemeden ‘demokrasi ittifakında’ yan yana gelmeleri şart. Bunun için şu an etkisini tamamen yitirmiş Meclis’te durmanın anlamı yok. ‘Sine-i Millet’i tartışmanın zamanı değil mi?

Not: T24’te Bekir Ağırdır ile 1.5 yıldır yaptığım ‘Sayıların Dili’nin son programında, "Sine-i Millet diyorlar muhalefet zaten Meclis’te yok ki" dedi. Halk TV’de haftanın iki günü program yaptığım Levent Gültekin uzun süredir ‘Sine-i Millet’i savunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"