Geçen sene bu zamanlar ‘2020’de siyasetin öne çıkan ismi Meral Akşener oldu’ diye yazmıştım. Şöyle gerekçelendirmiştim: ‘Millet İttifakı'na bağlılığını iktidardan gelen tekliflere tercih etmesiyle, pandemi sürecine rağmen alan çalışmasını sürdürüp bunu oy artışına da çevirmesiyle, kutuplaşan Türkiye'de her sese kulak vermeye çalışıp farklılıkları anlamlandırmaya çalışmasıyla… Üstelik bunu partisinin içinde "yaratılan/var olan" sorunları idare ederek yapmasıyla… Türkiye'de 2020'de en başarılı siyasetçi oldu.’
2021 yılına gelince… Yılın son ayına kadar moral üstünlük de gündem belirleme de çoğunlukla muhalefetin elindeydi. Muhalefette öne çıkan isim ise Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Yılın son ayında, ‘kendi yarattığı kur merkezli ekonomik krizden’ ürettiği (muhtemelen tutmayacak) bir formülle çıktığını ilan eden, kurlarda aşağı yönlü ‘iniş’ sağlayan Tayyip Erdoğan da yeniden ‘en azından kendi partisinden kopan kararsızların’ dikkatini çekmeyi başardı.
Detaylandırayım…
Önce Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başlayayım. Genel başkan seçildikten sonra uzun süre ‘parti içi’ ile uğraştı. İçerideki tartışmalar-ayrılıklar, partinin özellikle karar alma süreçlerinde ve seçimlerde ‘CHP’nin başarısının önündeki en önemli engellerden’ biri idi. Dokunulmazlıkların kaldırılması sürecindeki tutumundan arka arkaya kaybedilen seçimlere, aday gösterilen-gösterilmek istenen tartışmalı isimlere pek çok konu Kılıçdaroğlu’nun ‘liderlik’ yeteneğinin tartışılmasına da neden oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu için kırılma anı; 2017 yılında her metresini adımladığı 420 kilometrelik Ankara-İstanbul arasında gerçekleştirdiği ‘Adalet Yürüyüşü’ oldu. Kimi zaman 50 bin kişiye varan bir kalabalığın eşlik ettiği yürüyüşte ortaya çıkan rüzgâr, korkutulan, ezilen, kendini yalnız hisseden kitleler için bir motivasyon kaynağı olmuştu.
Bu tarihten itibaren bir yandan, muhalefetteki tüm partilerle konuşan, yan yana gelen, gelmelerini sağlayan bir çatı oluşturmayı da başardı. 31 Mart seçimlerinde ‘Erdoğan seçim kaybetmez’ mitini yıktı. Hem de başta İstanbul (burada iki kere) büyükşehir yönetimlerini de kazanarak. İYİ Parti ile kurduğu ittifak, HDP ile ortaya konan dayanışma, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın kişisel çabası-başarısı, Canan Kaftancıoğlu gibi isimlerin teşkilatı motive etmesiyle geldi başarı.
O günden bugüne; Millet İttifakı’nı özellikle seçim yaklaştıkça daha da yakıcı hale gelen ‘aday belirleme sürecinin yüksek tansiyonuna rağmen’ bir arada tutma yolunda çaba sarf etti.
Bu yıl üç konuda yaptığı çıkışlar ezber bozan cinstendi.
Kürt sorununun çözümünde HDP’yi meşru aktör olarak gördüğünü söyledi. İktidar cephesi hatta kendi ittifak yaptığı İYİ Parti’nin hedef aldığı bu partiyi ‘demokratik denklem’ içinde tuttu, tutmaya devam ediyor.
Helalleşmeyi gündeme soktu. Başta CHP’nin uzun süre mesafe koyduğu muhafazakârlar ve Kürtlerin yaşadığı acılar, tarihteki kırılma noktaları ile yüzleşmeyi göze aldı. Sadece ‘ötekinin’ değil partisinin de bu süreçteki yanlışlarıyla ilgili özeleştiri yapmayı (kısmen başladı) önemsediğini gösterdi.
Tezkereye hayır oyu vererek, konu dış politikaysa sormadan-sorgulamadan kabul edilir ezberini bozdu. Risk aldı ama anlatmayı başardı.
Önümüzdeki süreçte, ittifakı genişletme, memleketin geleceği için muhalefette kimseyi geride bırakmadan ortak çalışma-yan yana durarak topluma mesaj verme misyonunu gerçekleştirme ve en önemlisi herkesin içine sinen adayın belirlenmesi konusunda önemli sınavlar onu bekliyor.
Gelelim Tayyip Erdoğan’a…
Gülencilerle ortaklık yaptığında da 17-25 Aralık sonrası ‘ne istediler de vermedim’ diyerek ülkeyi soktuğu kaostan kendini ve yakın çevresini sıyırdığında da…
Kürtlerle barış için çaba sarfederken sonra vazgeçip silaha geri dönüldüğünde de…
ABD’ye rest çekip S 400 alarak F-35 projesinden memleketin atılmasına neden olsa da 2 milyar dolar verdiği o S 400’leri kutusundan bile çıkaramamış durumda bulunsa da…
Sadece Batı ile değil dünya üzerinde neredeyse tüm ülkelerle kavga ederken de ya da darbe finansörü diye lanse ettikleri Birleşik Arap Emirlikleri ile bile yeniden temasa başlasa da…
Belki de en çarpıcısı… Faiz sebep enflasyon sonuç önermesiyle krize soktuğu ekonomiyi, değerini kaybettirdiği TL’yi geçici çözüm olduğu ekonomistlerce dile getirilen dövize endeksli mevduat ile kısmen değerlendirerek ‘başardı’ propagandası yaptırsa da…
1 TL ucuz ekmek kuyrukları ulaşılamayan en temel gıda maddelerine ihtiyaç duyan kitleler ortaya çıkmış olsa da…
Yani kazandırırken de kaybettirirken de…
Barışırken de savaşırken de…
Dün kötü dediğine bugün iyi diyorken de…
Her şartta…
İkna ettiği bir kitle var…
Ve o kitle pek çok anket şirketince yüzde 32 civarında ölçülüyor…
Erdoğan devlet ile iç içe geçerek, Erdoğanlaştırdığı devlet ve devletleşen Erdoğan ile seçimlere gidiyor.
Eğer muhalefet ‘gidiyor gitmekte olan’ diye düşünüyor ve bu kaotik düzenden kolay bir seçim sonucu çıkaracağını düşünüyorsa yanılıyor.
‘Geliyor gelmekte olan’ için bir arada, demokrasiden insan haklarına özellikle ekonomiye ortak bir gelecek vaadini somutlaştırdığı, kitlelerin önüne koyacak, umut verecek bir hikâyeye ihtiyaç var.
Yarın: Liderler için 2021 notları...