Son birkaç seçimdir aynı tablo yaşanıyordu. Anadolu Ajansı erken saatlerde iktidarın oyunu "yüksek bölgeler"den başlatıyor, sandıkların yarısı biraz geçildiğinde iktidardan "kazandık" açıklaması geliyordu. Sonra yavaştan yüksek aşağıya geliyordu, ancak bu diğer partilerde erken bir "moral çöküntüsüne/sandık başlarındaki parti müşahitlerinde bir işine tam sarılmama" haline neden oluyordu.
31 Mart seçimlerinde benzer bir hava ortaya çıktı. Anadolu Ajansı İstanbul'da iktidarın/cumhur ittifakının adayını uzun süre uzak ara önde gösterip gelen sonuçlarla makas kapanınca da veri aktarımını durdurdu. Ancak bu sefer muhalefet hazırlıklıydı. CHP adayı Ekrem İmamoğlu oylara/ sandıklara çok başarılı bir şekilde sahip çıkarak, düzenli aralıklarla halkı bilgilendirerek elindeki sonuçları kamuoyuyla paylaştı. Ne acı ve utanılacak bir durumdur ki kendilerine haber kanalı diyen pek çok televizyon ve internet sitesi bu açıklamaları kullanmadı. Daha önce olduğu gibi sandıkların yüzde 25/30'unun açıklandığı saatlerde Binali Yıldırım Twitter hesabından "teşekkür konuşması" fotoğrafı atarak "galibiyeti" ima etti. Sandıklarda başabaş gelindiğinde ise, henüz sonuç gelmeden basın toplantısıyla galibiyetini ilan etti.
Ancak muhalefet moralini bozmadan/kendi kitlesini provoke etmeden ama doğru uyarılarla sandık sonuçlarına sahip çıkmasını sağlayarak son ana kadar seçimi yönetti. Sonuçta YSK Başkanı'nın da belirttiği gibi, Ekrem İmamoğlu ipi göğüsledi. Şimdi AKP'nin itirazıyla oylar yeniden sayılacak, ancak ibrenin yeniden Yıldırım'a dönmesi zor. Üstelik böyle bir durum seçim barışı/yarışı açısından da son derece yanlış olur. Binali Yıldırım'ın sabah saatlerinde İstanbullulara teşekkür bilboardları ise iktidar açısından bu seçimin hazin bir anısı olarak arşivlerde yerini alacak. (Bu yazı yazılırken AKP İstanbul İl Başkanı "Seçimleri biz kazandık" konuşması yapıyordu.)
Seçimlerde yüzde 51 oy alan Cumhur ittifakının seçim sonuçlarından çıkaracağı dersler var elbet. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da bugüne kadarki en zor balkon konuşmasında bunun sinyallerini verdi. Gerçi tarz olarak faturayı başkasına çıkarma konusunda hatırı sayılır bir motivasyonu var Erdoğan'ın... En zorlu ortaklıklardan, o ortaklıkların bu memlekete verdiği zararlardan "milletim beni affetsin" diye sıyrılmadı mı? Faturayı yargı yoluyla "muhaliflere" ödetmedi mi?
İstanbul, Ankara, İzmir'in dışında Adana, Mersin, Antalya ve kayyım atamalarının yapıldığı başta Diyarbakır önemli illeri kaybetti Erdoğan/Cumhur İttifakı...(Bu arada Batı illerinde HDP seçmenlerinin oylarının muhalefete nasıl önemli destek olduğu, Doğu ve Güneydoğu'da HDP'nin kaybettiği illerin analizi ayrı/kritik bir yazı konusu). Bütün bu sonuçları okuyarak nasıl bir yol haritası izleyecek Erdoğan? Giderek MHP'ye kazandıran kutuplaştırıcı, ötekileştirici dili "güvenlikçi politikaları" bırakıp daha uzlaşmacı bir kimliğe mi bürünecek? Benim beklentim bu yönde.
Ancak görüşlerine önem verdiğim bir analist, tam tersine "sertlik politikalarının artarak süreceğini" düşünüyor. Hak verdiğim yönleri var bu analizin. MHP'ye, Devlet Bahçeli'ye mahkûm hale gelmiş Erdoğan ne kadar değişebilir ki? Yine de, özellikle dış politikada başta S-400 füze sistemlerinin satın alınması sebebiyle ABD/NATO ile gerilecek ilişkiler, daha da önemlisi derinleşme sinyalleri veren ekonomik kriz ile baş etmek zorunda kalacak Erdoğan'ın içeride daha "dengeli bir politika" yürütmesi beklenebilir.
1994 yılında İstanbul'da başlayan bir yükseliş hikâyesi idi Erdoğan'ınki. 25 yıl sonra aldığı sonuç belki de kaybetmeye başladığı tarih olarak not edilecek. İstanbul'da seçimleri kazandığında medyada kendine yer bulamayan, kendi ifadesiyle "manşetlerle yarışan", içinde bulunduğu siyasi hareket "ötekileştirilmiş" bir yapı arz ediyordu. Aradan geçen yıllarda, özellikle tek adam rejimini inşa edilmesiyle şimdi rakipleri medyada kendine yer bulamıyor, "ötekileştiriliyor", manşetlerle savaşmak zorunda bırakılıyor.
İstanbul Türkiye'nin dört bir yanından gelenlerin oluşturduğu bir memleket mozaiğidir. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybetmiş gibi olur. Ya da Türkiye'yi kazanmanın yolu İstanbul'dan geçer. Eşit olmayan seçim yarışında İstanbul yenilgisi (son dakika bir değişiklik olsa bile) Erdoğan'a çok şey söylemiştir. Türkiye'de bu seçimlerle yeni bir sayfa açıldığını düşünüyorum.