Beatles dosyasının birinci bölümü için tıklayın
Londra’ya, başlarında menajerleri Brian Epstein ile birlikte giderler ama sonuç hüsran olur; müzikleri, ya demode bulunduğu için ya da Shadows grubuna benzediği için geri çevrilirler. Ünlü plak şirketi Decca’ya da giderler ama olumsuz yanıt alırlar. Decca, daha evvel de Elvis Presley’i geri çevirmiştir, daha sonraki yıllarda Beatles infilakını görünce başlarını duvarlara vurmuşlardır herhalde.
Ama ne grubun müzikten vazgeçmeye ne de Brian’ın bu işin peşini bırakmaya hiç niyeti yoktur.
Pekiyi, Brian Epstein’ı grubun menajeri olmaya sevk eden neydi?
Bu konuda iki anlatım var:
İlki Brian’ın, Beatles müziğini “kuşaklar arasındaki çatışmayı‘’ olumlu yönde etkileyeceğini sezmesi, ikincisi ise bir tilki kadar akıllı ve kurnaz olan Brian’ın Yahudi ticari zekâsının bir gün plak sattıkları dükkâna gelen bir müşterinin hiç duyulmamış “My Bonnie” plağını ısrarla sorması.
Şarkının farklı kişilerce birkaç kez daha sorulması üzerine, yaptığı araştırma sonucu, grubun bu plağı Almanya’da çıkardıklarını ve halen de Liverpool şehrindeki Cavern isimli kulüpte sahneye çıktıklarını öğrenmesi, sonra da hemen Cavern’e, grubu izlemeye gidip, farklı parıltılarını görmesi ve menajerleri olmak istediğini söylemesi, John Lennon’ın "İyi, pekiyi, bizi menaje et bakalım" cevabı üzerine kontratın imzalanmasıyla Beatles tarihine geçer.
Brian’ın katılması ile Beatles çekirdek ailesi bir eksikle tamamlanır ki bu aileyi sadece ölümler eksiltir. O bir eksik de zaten adım adım yaklaşılan ve bizim çocuklarla kaçınılmaz buluşmanın gerçekleşeceği kişidir; biz de yavaş yavaş O’na geliyoruz.
Medya sadece bu ülkede değil, başka ülkelerde de kolaycılığa kaçıp desteksiz sallayabiliyor. Örneğin, evinin önünde vurulan John Lennon için “bir otelin önünde vuruldu” diye yazılabiliyor. Ya da Mal Evans için, Beatles’ın ses mühendisi, stüdyo mühendisi denilebiliyor. Yanlış bilgiler de böylece copy–paste ile dolaşıma girip kaynak halini alabiliyor. Beatles bağlamında yakından bakalım.
Beatles klanının erken dönemi şu isimlerden oluşur:
John, Paul, George, Stu Sutciffle, Pete Best, Astrit Kirchherr, Ringo, Neil Aspinal.
Pete Best, Stu ve Astrit’den söz etmiştik, çok kısa ve ama çok önemli bir ekleme yapmak gerekiyor; Stu’nun Alman sanat çevreleri tarafından da çok değerli, dışavurumcu ve fantastik bulunan tabloları dünyanın çeşitli ülkelerinde sergi için dolaşıyor (umarım bir gün ülkemize de getirtilir), ilgilenenler için Beatles’ın Hamburg macerasını mükemmel anlatan Back Beat isimli filmin DVD’sini ve bir de John Lennon odaklı Nowhere Man isimli filmin memleketimizde de yayımlanan DVD’sini öneririm.
Beatles tarihinin belki de en önemli şahsiyeti Mal Evans’tır. Liverpool’daki Cavern zamanlarında sürekli olarak, sandviçini alıp grubu izlemeye hemen hemen her gün gelen iri kıyım ama sempatik bir adamdır. George Harrison’un dikkatini çeker ve iri yarı olması hasebiyle bu işsiz fan’a Cavern’de güvenlik görevlisi olmasını organize eder. İşe başlayan Mal Evans, grubun Liverpool dışındaki konser ya da turnelere sıkış tıkış binip gittikleri minibüsü kullanan Neil Aspinal’a da yardım eder, yanından eksik etmediği viski şişesiyle minibüsü kullanır (O minibüs kim bilir nerededir, bulunmuş olsa ne şahane olurdu).
Mal Evans, grup dağılıncaya kadar hep geride en zor ve en zahmetli işleri ayarlar, organize eder. Turnelerdeki sorunların çözümü, grup içindeki kavgaların sulh ile sona erdirilmesi, sahne ve stüdyonun hazırlanması, ekipmanların yerleştirilmesi, John Lennon’a pamuklu çorap, Ringostar’a iç çamaşır alınması kısacası bütün hamaliye bu adamın sırtındadır. Grubun tarihini en yakın, halen açığa çıkmamış Beatles sırlarına vakıf olmuş, tanıklıkları ile en 'deep' Beatles’ı bilen biriydi. Bazı şarkıların stüdyo kayıtlarında vokal ve efekt katkılarında bulundu. Beatles filmlerinde rol aldı.
Grup dağıldıktan sonra, Los Angeles’a yerleşti ve orada trajik bir şekilde tamamen bir yanlış anlama sonucu polis tarafından vurularak öldürüldü. Mal Evans’ın ölümüyle birlikte, Beatles’a ait birçok anı, sır, olay Evans’ın yakılan cenazesi ile birlikte evrenin sonsuzluğunda kayboldu.
Bir diğer çekirdek aile üyesi Neil Aspinal, erken Beatles döneminde grubun minibüs şoförlüğünden, tur menajerliğinden sonra, devasa boyut alan Beatles mali işlerinin başına geçti. Muhasebeci kökenli olmasıyla da mali işlerin yanı sıra Beatles’ın bütün şirket işlerini yönetti, ta ki 2008 yılında kanserden ölene dek.
Şimdi artık klanın çekirdeğinin halen değişmeyen o ismine gelebiliriz:
Prodüktör Sir George Martin.
Bir gece rüyasında bir melodi duyan Paul McCartney, farkında olmadan etki altında kalıp bilinçaltının oyunu tuzağına düşmemek için müzik bilgisine en çok güvendiği insan olan George Martin’e rüyasını ve hatırında kalan melodiyi çalar ve bu melodinin daha önce başkasına ait bir eser olup olmadığını sorar. George Martin ilk kez duyduğunu ve bu melodinin kimseye ait olmadığını söyler. Melodiye sözler yazıp Abbey stüdyosunda John Lennon’a melodiyi çalar ve sözlerini okur. John Lennon, melodiyi beğenir ama sözler için Paul McCartney’e sağlam bir fırça atar. Çünkü, Paul McCartney’in yazdığı sözler, “O uzun bacaklarına meftun oldum” gibi dizeler içerir. John Lennon’ın ikazı üzerine yeniden sözleri yazan Paul McCartney, şarkının adını da belirler. Beatles denince ilk akla gelen bu şarkıyı on yıllardır gezegenimizde milyonlarca insan Yesterday adıyla dinliyor.
Burada bu anekdotu aktarmamın nedeni, Paul McCartney’in danışma gereğini duyduğu George Martin’in eşsiz müzik bilgisi ve Beatles müziğinin oluşumuna, liste başarılarına, çocukların (deyim George Martin’e aittir) yeteneklerini ortaya çıkarmak, üretici ve yaratıcılıklarının dünyaya sunulmasına katkıda bulunmak gibi vasıfları ile bin yıllar sürecek bu fenomenin oluşumunda Beatles olgusunu araştıran herkesin önüne çıkan bir isimdir. Hep geri planda ve kayıt cihazlarının başında, saçları geriye taralı, gereksiz laf etmeyen son derece saygın bir insan olarak da Liverpoollu haylazların hayran olduğu bir simadır.
1962 yılında Brian Epstein, ne yapıp edip piyasanın devi EMI şirketinin yetkilisi George Martin ile plak anlaşmasını yapar. Artık provalarda bulunmasına izin verilen tek insan olan George Martin, dehasını şelale gibi boca eden çocuklara hem hayranlık duyar hem de tavsiyelerde bulunur. Öyle ki Please Please Me‘nin son provasında şöyle söylediği biliniyor:
“Evet beyler işte şimdi liste başı olacak parçayı yapmış bulunuyoruz.”
Love Me Do ile başlayan serüvenin Beatlemania’ya dönüşmesi başlamıştır.
John Lennon ve Paul McCartney her ahvalde şarkı sözü yazabilmekte, melodiler üretebilmektedir. Özel translara, triplere, derin duygulanımlara ihtiyaç duymazlar.
Love Me Do, ardı sıra Please Please Me, From Me To You ile İngiltere’de Beatles çılgınlığını yaratırlar, She Loves You ile de önce Amerika ve akabinde bütün dünyada gençliği empoze edilene, eskiye, bağnazlığa, davranış ve düşünüş kalıplarına karşı başkaldırmaya teşvik ederler.
Zeki, hazırcevap, nüktedan, gülmeye hazır ama asla snob olmayan, bu bizim mahallenin çocukları, kendilerinin bile hayal edemeyeceği bir büyülü yolculuğun içindedirler. Kendileriyle beraber tüm alemi elmaslı göklere, sihirli esrarengiz gezilere çıkartmanın eşiğindedirler.
Üç gitar ve bir davulla bunu nasıl yaptıkları hala yanıtlanamamış bir soru olarak uzayda sallanıyor.
Bu hikâyeye devam edeceğiz, ama merak eden genç okurlar için şu listeyi verelim:
Stüdyo Albümleri
-
Please Please Me (1963)
-
With the Beatles (1963)
-
A Hard Day's Night (1964)
-
Beatles For Sale (1964)
-
Help! (1965)
-
Rubber Soul (1965)
-
Revolver (1966)
-
Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band (1967)
-
Magical Mystery Tour (1967)
-
The Beatles (1968)
-
Yellow Submarine (1969)
-
Abbey Road (1969)
-
Let It Be ( 1970 )
-
A Hard Day's Night (1964)
-
Help! (1965)
-
Magical Mystery Tour (1967)
-
Yellow Submarine (1968)
-
Let It Be ( 1970 )