15 Mayıs 2018

“O çıksın, bu yatsın” ahlâkı

Bizim memlekette siyasi davaların haklı gerekçelere dayanarak açıldığına tanık olmadığım için bu bağlamda “af” kavramından hiç hoşlanmam

Devlet Bahçeli, “Af çıksın” demiş. Seçim geliyor, seçim öncesi çeşitli vaatlerde bulunuyor adaylar. Söz veriyorlar. Haberi okuyunca sandım ki Devlet Bahçeli, “Bir af çıksın da şu kavgada geçmişi geride bırakalım, seçimi izleyecek döneme barışık bir toplum olarak girelim” demek istiyor.

Bizim memlekette siyasi davaların haklı gerekçelere dayanarak açıldığına tanık olmadığım için bu bağlamda “af”  kavramından hiç hoşlanmam. Şu son dönem dizi dizi hukuk cinayetleriyle dolu geçiyor. Bu ortamda bir “af” gerekiyorsa, şu ana kadar “adaleti” temsil ediyor pozunda olanlar hakkında düşünülmeli.

Ama tabii bunları başaran AKP iktidarının baş yardımcısı Devlet Bahçeli’den böyle bir mantığa dayalı bir tavır takınması beklenemez. O böyle bir “alicenaplık” tafrası atma fırsatını geri çevirmez diye düşünmüştüm.

Meğer bu da değilmiş söylediği. Başta Selahattin Demirtaş, hapse atılanların hapiste kalmasını garanti altına alacak bir “af”tan söz ediyormuş. Cumhuriyet’in dediğine göre, “Demirtaş’ı ve bu gazetecileri kapsayacak bir düzenleme olasılığına karşı ‘sınırlarını kendisinin belirlediği’ af talebini” seslendirmekteymiş Bahçeli.

Bunu da anlamak zor ya… Hani AKP “Şu Demirtaş’ı artık çıkarsak” diye bir havaya girdi ki Bahçeli “sınır belirlemeye” ihtiyaç duydu? Cumhuriyet o canipte böyle eğilimler, hattâ çalışmalar da olduğunu söylüyor ama buna inanması bana güç görünüyor. Şöyle bir şey düşünülebilir: İyiden iyiye sıkışan ekonomi v.b. “Yedi düvelle kavgalı olma” politikasında revizyon gereği doğmuş olabilir. Yoksa iktidarın duruma hukuki ilkeler açısından bakıp yolunu açtığı durumu düzeltme ihtiyacı duyduğuna hiç ihtimal vermem.

Zaten önce Binali Yıldırım, sonra Tayyip Erdoğan kendisi böyle bir plan, böyle bir eğilim olmadığını söylediler. Gerçi onlar, “erken seçim” olmayacağını da söylemişlerdi. Özellikle Cumhurbaşkanı’nın bir söylediğini ertesi gün tersine çevirmesine alıştık. Bu bağlamda Erdoğan’ın Bu bağlamda önemli olan onunla aynı gün aynı şeyi söylemek. O söylediğinin tersini söylemeye başladığında siz eski lafı ediyorsanız gene “vatan haini” oluyorsunuz. Ama bu bağlamda Erdoğan’ın herhangi bir “yumuşama politikasını”  yürütmek isteyeceğini düşünmüyorum.

Dolayısıyla Devlet Bahçeli’nin yok yere telaşa kapıldığı kanısındayım. Ama belli ki Bahçeli’nin tek sorunu sevmediği kişilerin hapisten çıkması ihtimali değil: Sevdiği kişilerin çıkmaması gibi bir durum daha var: Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz adlarını vermiş. Yani onlar çıksın, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan ve bütün ötekiler ise yatmaya devam etsin, hapisten ancak cesetleri çıksın diyor. Dediğinin anlamı bu.

Kendi hesabıma hiç kimse için “yatsın” türünden dilekler besleyemeyeceğim için “Hayır. Senin dediğinin tersi olsun” diye bir cümle kuramam. Ama bu “düşmanını yatırma” etiğiyle burada veya herhangi bir yerde barışık bir toplum olamayacağını biliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Nazar

Asvadzadzin’de bu sefer Nazar’ı öbür dünyaya uğurlamak üzere bulunmak içimi acıttı. Ne acelen vardı, Nazar? 

Bugünlerin siyasi bulmacası

Devlet Bahçeli “Öcalan” çıkışıyla ne demek istedi? Erdoğan ile bir plan hazırlamışlarsa bu plan ne olabilir? Hareket aşamasına gelince ne olabilir?

Dış ilişkiler

Tayyip Erdoğan Türkiye’nin dış politikasını “monşerler”in elinden kurtardı. O elinden geleni yaptı, “kurtardı” ama bu kurtuluş bizim için iyi mi oldu, kötü mü hiç emin değilim

"
"