16 Haziran 2025
Dünyanın “zıvanadan çıkıyor mu?” sorusunu sorduran bir evresine girdik galiba. O “zıvana” mıdır, ne halttır, “konjonktür” mü diyeceğiz, “dünyanın dengesi” mi diyeceğiz, hiçbir zaman çok parlak bir “performans” göstermemişti, ama şimdiki gibi de olmamıştı. “Sabık Demir Perde” toplumlarına mı bakalım; derdi hiçbir zaman bitmeyen Latin Amerika’ya mı, bunlar belki anlaşılır durumlar, ama İtalya ne oluyor? Almanya ne oluyor? En başta, Amerika’ya ne oluyor? Tek başına Trump örneği, bir yerlerde birtakım çivilerin yerinden çıktığının kanıtı.
Bir sürü çivinin yerinden çıktığı bir genel ortamda, Benjamin Netanyahu’nun (ve “onun avenesi” diyebileceğimiz Siyonist takımın) kendi marifetlerini ortaya koymakta gecikmemesi şaşırtıcı değil. Donald Trump gibi bir politikacının da bu marifetlere övgüler yağdırması elbette beklenirdi. O da beklenen işi yapmakta kusur etmedi. Ama belki Netanyahu girişimine verdiği destek olabilecek şiddet dozunun gerisinde kaldı, diyebiliriz. Şu anda pek çok kişi “Üçüncü Dünya Savaşı” başladı değerlendirmesini yapıyor. En az bir o kadar kişi de henüz başlamadıysa çok geçmeden başlamasının kaçınılmaz olduğuna inanıyor. Ben bunların arasında değilim ama iş o yönde evrilirse şaşmam.
“Savaş” diyenler arasında Türkiye’deki “iktidar” cenahı da var. Devlet Bahçeli olsun, Tayyip Erdoğan olsun, İsrail’in bundan sonra yöneleceği hedefin—bir biçimde—Türkiye olacağına inanıyorlar, en azından bunu beklediklerini kamuya açıkladılar. Açıkladılar ya, söyledikleri sözlerle izledikleri politika sanki birbirini tutmuyor. İsrail’in Türkiye’yi de savaşa sürükleyecek bir atak yapma ihtimali karşısında ne yapıyor iktidar? Kendi savaşını devam ettiriyor. Yani, başta CHP, kendisine muhalefet eden herkesi susturma savaşını kastediyorum. Ekrem İmamoğlu karşısında başlattığı saldırıyla iktidar bir savaşta “taraf” oldu, ama bu taraf İsrail’le, Filistin’le ilgili değil. Olsa olsa, CHP ile sürdürmekte olduğu savaşta kullanılacak propaganda malzemesinin bir parçası olarak işlev görecektir. Bunu İsrail’in de bozmak isteyeceğini sanmıyorum. Öte yandan; İsrail’in İran’dan Bu “imkanlar” arasında sonra silahlarını Türkiye’ye çevirmesine Amerika ve Trump da arka çıkmaz diye düşünüyorum.
Ama, evet… Erdoğan ve Bahçeli… “İsrail’in bir sonraki hedefi” diyorlar. Ola ki bu doğru tespittir. Herhalde böyle bir girişime karşı hazırlıklı bulunmak gerekir. Nasıl hazırlanıyor iktidar böyle bir saldırıya? Ekrem İmamoğlu’na savaş açarak hazırlanıyor. Bayağı çetin bir savaş! İktidar, bütün imkanlarıyla, yüklenmiş durumda.
“Bütün imkânları” derken, manevralarının toplumun gözüne daha inandırıcı görünmesini sağlayacak tedbirlerden de söz etmiyorum. Bu iktidar artık böyle bir ihtiyaç duymaz oldu. “Ben söylüyorsam inanacaksınız” diyor. Bütün bunlar da doğal olarak ülkede “siyaset” yapmayı durmadan geriyor.
Dünyanın gidişi bir tuhaflaştı, diyerek başlamıştım. Türkiye’nin gidişi—çok zaman olduğu gibi—daha da tuhaflaştı. “Mantık” dediğimiz şeyden kalan parçalar var mı, bilemeyeceğim ama kaldıysa da o bizim bildiğimiz, iyi kötü uyguladığımız mantık değil. O mantık, bugünkü dünyada saygıdeğer olmaktan çıktı. Saygıdeğer olan şeylere de ben saygı duyamıyorum.
Murat Belge kimdir? 16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu. Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor. Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli. Kitapları - Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997) - Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989) - Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997) - The Blue Cruise (Boyut, 1991) - Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992) - 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992) - İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007) - Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995) - Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997) - Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998) - Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), - Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002) - Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003) - Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006) - Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007) - Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008) - Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009) - Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009) - Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010) - Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011) - Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013) - Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014) - Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014) - Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi) - Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016) - Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018) - "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018) - Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019) Çevirileri - Hegel Üstüne: W.T. Stace - Martin Chuzlewitt: Charles Dickens - Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner - Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce - Arabadakiler, Patrick White - 1844 Elyazmaları: Karl Marx - Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger - Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman - Yazıcı Bartleby: Herman Melville - Kayıp Kız: David Herbert Lawrence - Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie - Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte) - Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer |
Kemal Kılıçdaroğlu ile tartışacak bir sorunumuz yok gibi görünüyor. Halk Partisi’nin bugün geldiği nokta Kılıçdaroğlu’nun başkan olduğu yıllarda bulunduğu yerle kıyaslanacak gibi değil
Türkiye’de kimlerin muhafazakâr olduğu ve neyi muhafaza etmek istedikleri benim bir türlü çözemediğim bir bilmece olmuştur. Neyse ki, “bilenler” var. Kimin öldüğünü, kimin geberdiğini bildikleri gibi, ne zaman ve nasıl gebereceğimizi de onlar biliyor
Neredeyse bütün felsefe tarihi üç “moment”i bulma çabalarıyla doludur. Oysa ne kadar kolay. Ben iyiyim, iyi ve doğruyum; o halde benim işime yarayan şey de iyidir ve doğrudur. Her şeyin bir kolayı var...
© Tüm hakları saklıdır.