Yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne meydan okuması Türkiye'nin tarihi gidişinde yeni bir aşamayı gösteriyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu "hukuk" düzeninde Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu mahkemeler kararlarını Recep Tayyip Erdoğan hukukuna göre veriyorlar. Başka hukuklar bu mahkemeleri oluşturan yargıçları ilgilendirmiyor. Kendi çerçevelerinde doğru da yapıyorlar, çünkü onlara verilmiş olan görev bu.
Bu olay ortaya çıkarken karşımıza bir de "ışıkçı" yargıç çıktı. AKP'nin bugün çalışan kadroları Tayyip Erdoğan talimatları doğrultusunda yerine göre pireyi deve, yerine göre de deveyi pire yapmayı öğrenmiş elemanlardan oluşuyor. "Işıkçı" yargıç onlara zevkle çiğnenecek bir sakız armağan etti. Söylediği söz, bu konuda şimdiye kadar üstüne yazan herkesin tekrarladığı gibi, Türkiye'nin siyaset dilinde "askeri darbe" çağrışımı yapan bir sözdür. Bu yargıcın bundan habersiz olarak bunu söyleyebileceği varsayımı inandırıcı değildir. Ve tabii bu münasebetsiz çıkış Erdoğan'ın ve AKP'nin işine yaradı: Böylece neyin "pire", neyin "deve" olması gerektiği anlaşıldı ve gereği yapıldı. Anayasa Mahkemesi her bakımdan haklı olduğu bir yerde, üyesinin münasebetsizliğine mazeret arama durumuna düştü.
Yargıç bu mesajı yazmak için aşırı derecede sinirlenmiş olmalı. Önüne arkasına bakmadan yazmış. Olay, böylesine sinirlenmeyi gerektirecek çapta bir olay mı? Evet, öyle (buna geleceğim). Ama sinirlenmenin bu sonucu vermesinin hoşgörülür bir yanı yok. Öfke, bireyin bilinçaltında bir şeylerin bilinç düzeyine çıkmasına yol açabilir. Belli ki bu kişinin bilinçaltında "darbe" hayaleti dolaşıyor. Bu toplumda varolan bir tür insan, ne zaman başının sıkıştığını hissetse, "asker gelsin, kurtarsın" demeye alışmıştır. Herhalde bunun bir örneği daha.
Tamam da, yargıç ışıkların sabaha kadar açık olduğu yer olarak Anayasa Mahkemesi binasını söylemiş. Türkiye'nin bugüne kadarki tarihinde Anayasa Mahkemesi bir hükümet darbesi yapmadı. Yargıca söylediği laftan ötürü kızarken bunu da unutmamalı. Onun bu mesajının üstünü örttüğü "meydan okuma" olayı ise Anayasa Mahkemesi'nin darbe yapması gibi soyut bir hayal değil, olmuş bir olay, somut mu somut. Ve aynı zamanda, suç mu suç!
İktidar mahkemenin arkasında duracaktır. Şimdi böyle davranması biraz daha kolaylaşmış oldu. Durmasının birincil gerekçesi muhtemelen Enis Berberoğlu hakkında besledikleri duygular değildir. Bu gibi duygulara gelmeden önce, bir yanlışlık yapmış olduklarını kabul etmeme tavrı geliyor. Siyaseti yapanların bu dokunulmazlık konusunda yanlış yaptığını Anayasa Mahkemesi'nin onlara söylemesini geri çevirme cesaretini bulmaya başladılar. İktidarın içinde yaşadığı "meşruiyet" dünyasının kurallarını, ölçülerini Anayasa Mahkemesi tespit etmiyor. "Kim ediyor?" diye sorarsanız, Tayyip Erdoğan ediyor. Ama iddia o ki, Tayyip Erdoğan kendi kafasından uydurmuyor bunları. Dini kurallara göre toplumun kurallarını düzenliyor. Yani, yıllar önce bu toplumdan kaldırılan "şeriat" düzenini yeniden, bunu hakettiğini kanıtlamış Türk milletine armağan ediyor.
Türkiye'nin hukukunu, kurallarını sözgelişi Avrupa Birliği gibi bir "gavur" kuruluş düzenleyemez. Zihnini onlardan öğrendikleriyle doldurarak "yerli ve milli" olma üstünlüğünü bile bile kaybetmiş olanlara da kalmamıştır bu Müslüman toplumun hukukunu biçimlendirmek. Bu işler Müslümanlar'ın yapması gereken işlerdir ve bugün Tayyip Erdoğan, yıllar sonra, bunu yeniden yürürlüğe koyuyor. Böyle yaptığını adıyla sanıyla ilan etmiş değil. Sanırım bunun için biraz erken olduğunu düşünüyorlar. Belki o aşamaya gelebilmek için daha birkaç kurumu kesinkes ele geçirmek gerektiği kanısındalar. Ancak henüz adını koymasalar da oraya doğru ilerleyebilmek için gerekli adımları atıyorlar. Mahkemenin Anayasa Mahkemesi'ne meydan okuması da bu adımlardan biri, önemlice biri. Kendi başına giriştiği bir "Var mı bana yan bakan?" jesti değil, bir stratejinin gereği olan bir eylem.
Dolayısıyla önemli bir aşama. Bizlerin bugüne kadar öğrenip tanıdığımız meşruiyetin yerine kendi inandıkları ve özlemini duydukları bir meşruiyete geçme sürecini biraz daha ilerleten bir "hamle". Tayyip Erdoğan'ın "hamle"lerinden biri daha.