Size bir soru.
Erdoğan, Meclis’te istediği çoğunluğu elde etmiş olsaydı barış sürecini sonlandırıp
Hava Kuvvetleri’ni Kandil’e yollar mıydı?
Bana göre, hayır.
Cevabın hayır olması, PKK harekâtının amacının askeri değil, siyasi olduğunun göstergesidir.
PKK’ya karşı yürütülen harekât, gerçekte HDP’ye karşı yürütülen gözden düşürme, oy geri alma operasyonunun bir parçasıdır.
Olayın siyasi olduğunu Erdoğan’ın sözlerinden de anlamak mümkündür.
Erdoğan, çözüm sürecinin “Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik,” diyerek Kürt takımı ile yürütülen pazarlıkları demokratikleşme, kamu huzuru vesaire açısından değil, AKP’ye getirip götürdüğü oy açısından değerlendirdiğini ortaya koydu.
Mantık şöyle çalışıyor: AKP’ye oy getirirse barış sürecinde varız. Oy kaybettirirse yokuz. Kaybettiğimiz oyları geri almak için terörün yeniden canlanması gerekiyorsa, varsın canlansın.
Bu mantığın sakat tarafı kamuoyunun kör ve aptal olduğu varsayımına dayanmasıdır.
Ama belki yanılıyorum. Belki bu mantık sakat değil.
Zaten belirleyici olan mantık değil, ihtirastır.
Erdoğan iktidarı ne terk eder, ne paylaşır.
O, ne olursa olsun o sarayda oturmak, hesap verme zorunluğunun pençesine düşmemek zorundadır. Onun yarattığı rantlardan yararlananlar da onu o sarayda tutmak zorundadırlar.
Bizim gibi az gelişmiş demokrasilerin kaderi yöneticileri tarafından esir alınmaktır.
Bir soru daha var aslında.
Eğer Erdoğan Meclis’te istediği çoğunluğu almış olsaydı barış sürecini sonuca götürecek miydi?
Bu soruya cevabım ‘muhtemelen hayır’dır.
Barış için Öcalan’ın hapisten çıkması, genel af ilan edilmesi, Kürtlere bölgesel otonomi verilmesi gerekecektir.
Yanılıyor olabilirim. Ama, Erdoğan istediği çoğunluğu elde etmiş olsa da, zor ve oy kaybettirici bu kararları muhtemelen alamayacaktı.
Çünkü o kurulu düzenin adamıdır ve bu düzen Sünni Türklerin hakimiyetindedir.
Bugüne kadar Türkiye’de hiçbir hükümet hakimiyeti Kürtlerle ve Alevilerle bölüşmek istemedi. Erdoğan da istemiyor.
Türkiye’de birçok insanın anlamakta zorluk çektiği şey, Kürtleri ve Alevileri ilelebet ikinci sınıf vatandaş statüsünde tutmanın uzun, hatta orta vadede bir seçenek olmadığıdır.
Türkiye bu sorunu ya Batı Avrupa ülkeleri gibi demokratikleşerek halledecek ya da Suriye ve Irak’ta yaşananlara benzer acılar çekerek. Erdoğan iktidarda kaldığı sürece ikinci olasılığın gerçekleşme şansı daha yüksektir.
AKP eski milletvekillerinden Reha Çamuroğlu, “Ben bu kadar büyük oy alarak iktidara gelen bir partinin Türkiye'nin bu kadar ciddi meselelerini (Alevilik ve Kürt meselesini) seçim çerezi yapacağını tahmin edemedim,” diye hayıflanıyordu geçenlerde.
Tahmin edememesi normaldir.
Demokrasi tarihinde, büyük çoğunluklarla 12 yıl iktidarda kalan ve büyük sorunları içinden çıkılmaz hale getiren AKP’den başka bir parti görülmemiştir.