23 Ocak’taki Başkanlık seçimi öncesinde Euro bölgesinin en son zayıf halkası olan Portekiz’de kritik olarak algılanan borçlanma ihaleleri başarı ile atlatıldı. Atlatıldı ama asıl sorun daha derinde. Dünkü çifte ihalede 2020 vadeli bonoda sağlanan 599 milyon Euro için ödenen faiz %6,716 ile, hem kritik seviye olarak algılanan %7’nin hem de Kasım’daki benzer ihale seviyesi olan %6,806’nın altında kalınca moraller yükseldi. Kısa vadeli 2014 bonosu için ise sağlanan 650 milyon Euro için Portekiz’in ödeyeceği faizin Ekim’deki %4,041 seviyesinden %5,396’ya çıkmış olması ise dikkatli gözlerden kaçmadı haliyle. Kısa vadeli bono faizindeki 150 baz puanlık artışı, yine kısa vadede Portekiz’de sorunların tırmanacağı beklentisi olarak okumak lazım.
Gelen bilgilere göre Portekiz’in bu sene piyasalardan 20 milyar Euro borçlanması gerekiyor. Mevcut maliyetler ile bu kadar paranın borçlanılması haliyle sürdürülemez bir durum. Borç geri ödemeleri yılın ilk yarısına yoğunlaşmış Portekiz için bundan sonraki önemli dönemeçler Nisan ayında yapacağı 4,5 milyar Euro ve Haziran’da yapacağı 5 milyar Euro’luk geri ödemeler.
Borçlanma faiz oranının % 7 kritik seviyesinin altında kalması, endişelerin daha fazla artmaması açısından oldukça önemli. Ancak, ihale öncesinde iyimserlik hakim olduğundan piyasalara etkisi sınırlı kaldı.
Portekiz hükümeti sonuçtan memnun ve dış yardıma ihtiyacı olmadığı fikrinde. Ancak, mevcut borçlanma koşulları hala arzu edilen seviyelerin uzağında ve borç sorunu endişelerini ortadan kaldırmaya yetecek güçte değil.
Portekiz’de bir de siyasi kriz var
Portekiz’de bir de siyasi kriz var; 23 Ocak’ta ülke halkı ekonomik sorunların ağırlığı altında Başkanlık seçimi için oy vermeye gidecek. Derin ekonomik sıkıntıların olduğu yerde siyasi çalkantının da olması neredeyse kaçınılmaz. Tahmin edilebileceği üzere Portekiz’de 10 gün sonra yapılacak seçimin kaderini belirleyebilecek tartışmaların ekseni, Portekiz borç krizini atlatabilmek için AB-IMF’den bahsi geçen 80-100 milyar dolarlık dış yardım alınmalı mı ? alınmamalı mı? üzerinden dönüyor.
Avrupa Merkez Bankası faiz oranlarını değiştirmedi. Banka yönetim kurulu, yüzde 1 olan faiz oranlarının sabit tuttu yeniden. Böylece, faiz oranları 20 aydır üst üste sabit tutulmuş oldu.
Genel kanı, bankanın faiz oranlarını uzun bir süre daha bu seviyede tutağı yönünde.
İngiltere Merkez Bankası da, faiz oranlarını değiştirmedi. Yüzde 0,5 olan faiz oranlarının sabit tutuldu. Böylece, İngiltere’de faiz oranları 22 aydır üst üste değiştirmemiş oldu.
Fed’in “Bej Kitap” raporu, ekonomide iyileşme sinyallerinin arttığına değinmesine karşın, istihdam ve konut sektöründeki sıkıntıların tam olarak giderilmemesinden dolayı “temkinli iyimser” tutumun korunduğuna işaret etti. Dolayısıyla, şimdilik parasal gevşeme politikasında radikal bir değişiklik yok.
Londra'da Brent tipi ham petrolün varil fiyatı 98,80 dolara ulaşarak 27 ayın en yüksek seviyesine kadar çıktı. Petrol fiyatlarının yükselmesinde, Norveç de iki petrol sahasında meydana gelen sızıntı sonrasında buraların kapatılması önemli rol oynuyor.
Çin ve Tayland’dan sonra, Güney Kore de 25 baz puan ile politika faiz oranlarında artışa gitti. Özellikle yükselen gıda fiyatları, Asya bölgesinde enflasyon riskleri konusunda daha temkinli bir tutuma neden oluyor.
Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil desteği devam
Avrupa Merkez Bankası’nın bugünkü faiz toplantısında oranlarda herhangi bir değişikliğe gitmesini beklemezken, sorunlu ekonomilere yönelik tahvil alım desteğinin devam edeceği sinyalini verecek gözüküyor. Özellikle, borcun sürdürülebilirliği, yüklü geri ödemeler nedeniyle tekrar risk unsuru haline gelmişken.
İstikrar fonunun artırılmasına yönelik son dönemde gelen açıklamalar karşısında, Avrupa Merkez Bankası da daha destekçi bir tavır sergileyebilir.
Hafta başında beklentilerin üzerinde gelen Alcoa bilançosundan sonra, bugün Intel ve yarın da JP Morgan bilançoları takip edilecek. Ekonomik iyileşme işaretlerinin bilançolar tarafına olumlu yansıması bekleniyor.