IMF, ‘Küresel Finansal İstikrar’ raporunu güncelledi.
Raporun içeriğinde; faaliyet göstermesine imkan kalmayan bankaların kapatılması, Avrupa finansal kurtarma fonunun artırılması ve Avrupalı bankalar için yeni bir stres testi süreci başlatılması ilk dikkat çeken öneriler.
Şimdi raporun ayrıntılarına bakalım.
Raporda, "finansal sektörde iyileşme sağlanmasına ve ilerleme kaydedilmesine rağmen, düzenleyici reformları, mali ve bankacılık sektöründeki kırılganlıkları giderecek politikaları uygulamadaki eksiklikler nedeniyle küresel finansal istikrar için risklerin sürdüğü" vurgusu yapılmış.
Yunanistan ve İrlanda'daki sorunların, ülkelerin borçlarının sürdürülebilirliği ve Euro Bölgesi ülkelerindeki bankacılık sektörünün sağlamlığı konusundaki soruları yeniden gündeme getirdiğine işaret edilen raporda, Avrupa Finansal İstikrar Fonunun (EFSF) etkin büyüklüğünün artırılması ve fona girişi sağlama almak için fonun "daha esnek yetkiye" sahip olması gerektiğinden de söz edilmekte.
Avrupa Merkez Bankasının (ECB) bankalara ihtiyacı olan likiditeyi sağlamayı devam ettirmesi ve kamu ve özel sektör borçlanma kağıtlarını satın alması için Menkul Kıymet Piyasaları Programı'nı aktif halde tutması gerektiğini kaydeden IMF, Avrupalı bankaların bir şoka dayanabilmelerini sağlamak alacak daha fazla "titiz ve güvenilir" stres testlerine ihtiyacı olduğunu, yetkililerin, bankalardan belirli bir zaman diliminde daha fazla sermaye bulmalarını istemesi gerektiğini vurgulamış.
ABD'de konut finans sisteminin gözden geçirilmesinde ilerleme sağlanmasının önemli olduğunu, mortgage kredileri veren hükümet destekli Fannie Mae ve Freddie Mac'in özelleştirilebileceğini ya da açık garantiyle kamu kuruluşlarına dönüştürülebileceğini bildiren IMF, "yetkililerin gelecekte bir eylem planı hazırlama çabalarını ertelememesi gerektiğini" belirtmiş.
Gelişmekte olan ülkelere yoğun sermaye girişlerinin istikrar için risk yarattığına işaret eden IMF, para birimlerinin değeri düşük olan ülkelerin, sermaye girişi baskılarını dengelemeye yardımcı olmak için para birimlerinin değerinin yükselmesine fırsat vermesi gerektiğine de işaret etmiş.
IMF’nin raporundan çıkan sonuç Avrupa bankalarının daha da güçlendirilmesi. Buna kimsenin bir şey dediği de yok zaten. Avrupa Bankaları bir çok düzenleme yapsa da henüz kırılganlık geçmiş değil. Bu sebeple stres testleri önerisinden daha çok sermaye artırımı daha önemli. Çünkü bir çok bankanın sermaye yeterliliği sınırda bulunuyor.
IMF’nin konut finans sisteminin gözden geçirilmesi ile ilgili gecikmeye dikkat çekmesi de yerinde. Bu tür kredi veren kuruluşların kamu desteğinden kurtarılarak özelleştirilmesi zaten raporda önerilmiş. Bu da sorunu çözecektir.
Üç aylık enflasyon raporu açıklandı
Gelelim iç piyasaya. Merkez Bankası’nın dün açıkladığı üç aylık enflasyon raporunda, iki önemli noktada beklediğimiz sinyalleri vermiş oldu.
Enflasyon tahminleri ile ilgili olarak, 2011 tahmini % 5,4’ten % 5,9’a ılımlı bir düzeyde yukarı çekildi. Gıda, petrol ve ithal fiyatlarındaki artışlar, enflasyon tahminindeki yükselişin nedeni.
Gıda enflasyonu % 7’den % 7,5’e, petrol fiyatları 85 dolardan 95 dolara, ithal fiyatlarındaki artış oranı % 6,1’den % 10,9’a yükseltildi.
Faiz politikasında ise öngörülebilirliğin azaldığı bir dönem bizi bekliyor.
Politika faizleri ve munzam karşılık oranlarından oluşan yeni politika bileşiminin net yönü sıkılaştırıcı olacak.
Ancak, faizlerin yönü ile ilgili net bir ifade kullanılmıyor. Küresel koşullara göre faiz indirimlerinin devam ettiğini de görebileceğiz; ya da faiz artırımının gündeme gelmesi de mümkün. Hatta, küresel enflasyon risklerinin artması durumunda, hem faizlerin hem de munzam karşılıklarının artabileceği söyleniyor.
Sonuç olarak, 2011 enflasyon tahmininin ılımlı oranda yükseltilmesi piyasalar açısından sürpriz değil. Ancak, faiz politikasında belirsizlik döneminin devam edecek olmasını piyasalar üzerinde baskı yaratabilecek bir unsur olarak görülmeli.
Zorunlu karşılıklar
Zorunlu karşılıklarda vade farklılaşması belirginleşiyor. Merkez Bankası, geçen haftaki sürpriz faiz kararından sonra, dün de munzam karşılık oranlarında sürpriz bir artırıma gitti. Vadesiz TL mevduatlarında 400 baz puanlık bir artırım açıklayarak, bankalar üzerindeki vade uzatma baskısını artırmış oldu. 1-3 ay arasındaki mevduatlara ise 200 baz puanlık yine beklentilerin üzerinde bir artış getirdi.
Alınan kararla, sistemden yaklaşık 9,8 milyar TL çekilecek. Büyümenin kontrol altına alınmadığının gözlenmesi durumunda yeni kararlar alınmaya devam edecektir mutlaka.
Her ne kadar uzun vadelide oranlar korunsa ve şimdilik döviz mevduatlarında bir düzenleme yapılmamış olsa da, yeni tedbirlerin gündemde olması dalgalı seyrin devam etmesine neden olacaktır.
Büyüme hızında ciddi bir yavaşlama yok.
Kapasite kullanım oranı Ocak ayında % 74,6’ya geriledi. Bir önceki ay % 75,6 idi. Ancak, mevsim etkilerini dışladığımızda, 0,1 puanlık bir artış gerçekleşti. Ayrıca, reel sektör güven endeksi de aynı dönemde % 6,7’lik önemli bir artış gösterdi. Özellikle, gelecek dönem üretim hacmi ve ihracat siparişlerindeki iyimserlik dikkat çekici.