Bildiğiniz gibi AB bölgesinde bu hafta 21 milyar Euro’nun üzerinde borç ödemesi var. Özellikle Portekiz’in borçlanma sonuçları çok önemli. Borçlanma faiz oranının % 7’nin üzerine çıkması, borcun sürdürülebilirliği açısından endişeleri artıracaktır ki, bu oldukça sıkıntılı bir sonuç.
Portekiz tahvillerinin getirisi aniden yükselmeye başlayınca Avrupa Merkez Bankası (ECB) yine devreye girdi. ECB’nin piyasadan 5 ve 10 yıl vadeli Portekiz tahvilleri aldığı konuşulmakta
Aslında Portekiz’in yardım istemesi işleri daha kolaylaştıracaktı ama bu konuda bir türlü ikna olmadı. Portekiz’in Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’nun yardım mekanizmasına başvurması halinde 50-100 milyar Euro’luk bir yardım alabilir gözükmekte. Daha önce bu fondan Yunanistan 110 milyar, İrlanda ise 80 milyar Euro’luk yardım kullanmıştı.
Portekiz’in borç krizi 17-19 Ocak tarihlerinde gerçekleşecek AB maliye bakanları toplantısında da ele alınacak. Muhtemeldir ki bu toplantıdan Portekiz’i ciddi uyarılar da gelecek.
Dün 1.5 milyar Euro’luk bir tahvil ihraç eden Yunanistan’da 10 yıl vadeli tahvillerin getirisiyle aynı vadeli Alman tahvilleri arasındaki getiri farkı ilk kez 1.000 baz puanın üzerine çıkmış oldu. Her ne kadar Yunanistan 2010’da ülkenin bütçe açığının beklentilerin üzerinde gerilese de, Euro Bölgesi’ne ilişkin endişeler, Yunan tahvillerinin faizlerini yükseltiyor.
Uluslararası piyasalar veri açısından sakin seyrediyor.
Ancak hafta ortasında açıklanacak Bej Kitap ile birlikte verilere hassasiyet artacaktır. Geçen yılın son çeyreğine ait bilanço açıklamaları, beklentilerin üzerinde gelen Alcoa ile olumlu başladı. Haftanın son iki günü açıklanacak Intel ve JP Morgan bilançoları piyasaların takip edeceği önemli göstergeler olacak.
AB bölgesine bir destek de Japonya’dan
Japonya da, Çin’e benzer şekilde, sorunlu AB ülkelerine destek için ihraç edilecek bonolardan alım yapacağını duyurdu. Bu haftanın kritik borçlanmaları öncesinde endişelerin azalmasına kısmen yardımcı olacaktır.
Cari açıktaki genişleme beklendiği gibi
İçeride cari açıktaki genişleme, Kasım ayında da beklendiği gibi devam etti. Aylık cari açık 5,9 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaşırken; yıllık cari açığı da 44,9 milyar dolar ile Ekim 2008’den beri en yüksek seviyeye ulaştırdı.
Yıl sonu açık tahminimiz 47,5 milyar dolar seviyesinde.
2008 yılında cari açıkta gözlenen artış tablosundan farklı olarak, finansman tarafında uzun vadeli girişlerin oldukça sınırlı seviyede kaldığı görülüyor. Özellikle bankacılık dışı reel sektör, geri ödemesinin üzerinde bir borçlanma tablosuna ulaşabilmiş değil.
Cari açık finansmanı daha çok sıcak para girişleri ile gerçekleşiyor. Yani, hisse ve bono alımları gibi portföy girişleri ve ithalat finansmanı için kullanılan kısa vadeli ticari krediler gibi. Bir de “net hata ve noksan” kaleminde gösterilen ve kaynağı bilinmeyen döviz girişleriyle. Kasım ayında bu yolla 2,1 milyar dolar girmiş.
Türkiye ekonomisine artan güvenin yansıması, bankaların yurtdışı muhabirlerindeki döviz mevduatlarından içeriye yapılan transferlerde de gözleniyor. Bu yolla son dört ayda 7,1 milyar dolar girmiş.
Ama kısa vadeli bu girişlerin çabuk yön değiştirebildiği unutulmamalı. Dolayısıyla, cari açık korkusunu atlatabilmek için finansman tablosunun iyileşmesi şart.
Uluslararası piyasalarda devam eden sorunlar, içeride seçim atmosferi nedeniyle kısa vadede ciddi bir değişiklik zor. Bu durumda, Merkez Bankası’nın cari açıktaki artışı frenleyici sıcak para önlemlerine devam etmesi gerekmekte.
Gelecek haftaki faiz toplantısında bu önlemler görüşülecektir mutlaka.