BM Güvenlik Konseyi’nde Libya’ya yönelik uçuşa yasak bölge ilan etme kararı alınması şu an için olumlu ve yeterli bir karar. Uçuşa yasak bölge Kaddafi’nin elinde bulunan 42 savaş uçağının kullanımını önlemeye yönelik. Ama detaylarına bakınca Kaddafi güçlerinin sivillere ağır silahlarla saldırması karşısında hava operasyonu da düzenlenebilecek. Şimdilik kara harekâtı görülmüyor. Bu da önemli. Çünkü kara harekâtı tüm gidişatı tersine çevirip, Kaddafi’ni elinde “emperyalist batının saldırısı” ya da “işgal girişimi” kozuna dönüşebilir. Gerçi şimdiki durumda da Kaddafi aynı argümanı kullanıp Libya’nın batılılar tarafından işgale başlandığı, kendisinin de buna direnen “kahraman” lider olduğu propagandasını yapacaktır.
Kararın ardından Libya Dışişleri Bakanı ateşkes ilan ettiklerini ve operasyonları durdurduklarını açıkladı. Ama Fransa, İtalya ve Amerika ağırlıklı güçleri bu durum tatmin etmeyebilir ve kısa sürede birkaç nokta vurulabilir. Bu arada Kaddafi de daha düşük yoğunluklu saldırılarını sürdürecektir.
xxx
Şu anda Libya’nın fiilen ikiye bölündüğünü söyleyebiliriz. Batıda Kaddafi, doğuda ise muhaliflerin kontrolü altında iki Libya var. Trablus’ta Kaddafi, Bingazi’de muhaliflerin yönetimi söz konusu. Kaddafi doğuya doğru ilerleme şansına sahip değil. Bu durum kısa sürede iki yönetime yol açacak. Batı ise bu durumu Kaddafi’ye karşı kullanıp masaya oturtmaya zorlayacaktır. Bu takdirde Kaddafi’nin önünde iki şık var: Ya yönetimi bırakıp kendi halkıyla barışacak ya da devrilecek ve ülkeyi terk edecek.
Bu iki şıktan ikincisi daha muhtemel görünüyor. Bu arada Batı ülkeleri, muhaliflerin örgütlenmesini, askeri ve siyasi olarak toparlanmalarını, masaya oturacak bir temsil oluşturmalarını bekleyecek.
Tabii burada şu soru akla geliyor: Batı niye işin başında uçuşa yasak bölge ilan etmedi? Etmedi çünkü Kaddafi’nin direneceğini tahmin etmedi. Kaddafi direnince, muhaliflerin gücünü ölçmeye çalıştı. Kaddafi sonrası Libya’da neyle karşılaşacağı şüphesini yaşadı. Şimdi “2 Libya” işini daha kolaylaştıracaktır.
Uçuşa yasak bölge için genel konsensüs gerekiyordu ki Arap Birliği bile uzun yıllardır ilk kez ortak bir karar alarak müdahaleye yeşil ışık yaktı.
Türkiye’nin tavrına gelince... Türkiye doğrudan müdahaleye karşı çıktı ve doğrusunu yaptı. Çünkü doğrudan müdahale “sömürgeci geçmiş” nedeniyle Arap ayaklanmalarını tersi çevirme potansiyeline sahip. Zaten bazı yöneticiler şimdiden bu argümanı kullanıyor.
Ancak Türkiye’nin aklında hâlâ yatırımlar varsa, bu yanlış. Arap halkları ayaklanmış, bölge yeni bir düzeni zorlarken 5 milyar dolarlık yatırımı düşünmek yanlış olur. Çünkü şu anda Libya’daki yatırımların çok uzun süre işlemeyeceğini bilmek gerekiyor.
Bence hükümet bu süreçten sonra Kaddafi ile muhalifler arasında arabuluculuğa soyunacaktır. Eğer Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu tanıyorsak kafasında mutlaka arabuluculuk yapmak vardır. Türkiye’nin Libya krizinde nötr kalma sebeplerinden biri de budur. Şu anki pozisyon da buna uygundur ve Türkiye’ye bu teklif yapılacaktır.