“Cebel Seyit yani Seyit Dağı’nın eteklerindeki dönümlerce portakal ve limon bahçesinin kökünden tahrip edilmesinin ne anlamı olabilir ki? Filistinliler için toprağa bağlılık anlamına gelen ve yetişmesi uzun yıllar alan zeytin, portakal, limon bahçelerinin yok edilmesinin amacı nedir? Bölgede en basitinden, en hayati olana kadar tüm üretim tesislerinin vurulması, özellikle çimento fabrikalarının hedef alınması hatta cola üreten fabrikalara kadar bombalanması nasıl açıklanabilir? Ya hala Gazze’de toplanmayı bekleyen onlarca büyük ve küçükbaş hayvan ölüsü, vurulan tavuk çiftlikleri? Tüm bunları bir araya getirince İsrail’in neyi amaçladığı daha net ortaya çıkıyor.”
Geçen yıl Gazze dönüşü bu satırları kaleme almışız. Tam 1 yıl önce son yılların en şiddetli , en eşitsiz, en fütursuz saldırılarından birine şahit olmuştuk.
İsrail’in Gazze saldırısı sadece çoğunluğu sivil olmak üzere 500 kişiyi öldürmek, 5 bin kişiyi yaralamakla kalmayıp bu “toplama kampının” büyük bölümünü yerle bir etmeyi hedeflemeşti. Amaç, Gazze’yi Gazze’deki Filistinnileri, Hamas’ı bahane ederek bir daha ayağa kalmayacak hale getirmek, Filistin halkına diz çöktürmek, topraklarından söküp atmaktı. Gazze’deki Filistinlilere “bu topraklara ait değilsiniz” dercesine evlerinden, portakal, zeytin bahçelerine kadar her şeyi yok etmiş, hayvanlarını öldürmüştü. Dünyanın en fakir ve nüfus yoğunluğu en fazla olan bu bölgedeki, özellikle çimento ve tuğla fabrikalarını hedef almıştı; bir daha ev yapamasınlar diye. Şehir merkezlerinde gelişi güzel apartmanlara ateş etmişlerdi; balkonlarda bulunan, kadın ve çocuklar öldürülmüştü. Hamas militanları bahane edilerek, okullar, hastaneler bombalanmıştı. Hepimizin gözleri önünde fosfor bombaları kullanılmıştı.
Ne yazık ki herkes bu saldırıyı seyretmişti. Hatta, bu saldırı öylesi bir hal almıştı ki İsrail kimseyi umursamadığını göstermek için BM Genel Sekreteri Kudüs’te basın toplantısı yaparken Gazze’de BM’nin yardım konvoyları bombalanmıştı. Arap ülkeleri dahil sessiz kalmıştı bu saldırıya. Herkes farklı hesaplar üzerine oyunu kurmuştu. İsrail, bir taşla iki kuş vurmak istemiş Hamas aracılığı ile İran ve Suriye’yi devre dışı bırakmayı tasarlamıştı. Yani, 2 yıl önce Lübnan’da Hizbullah’a karşı yapamadığını bu kez Hamas’a karşı yapacaktı. Üstelik, Hamas’ı devre dışı bırakarak Mahmud Abbas’ın Filistin yönetimini Gazze’de tekrar iş başında getirecekti.
Ancak, 22 gün boyunca tonlarca bombanın sivil hedefleri vurup Gazze’nin tüm alt yapısını çökertmesine, 1.5 milyar dolarlık zarara rağmen İsrail hedefine varamadı. Ama 1 yıldır Filistin halkını her türlü ambargo ve gayri insani yaşama mahkum etmiş durumda. 1 yıldır değişen hiçbir şey yok. Gazze’de bir kilo çimento bulup evleri yeniden inşa etmek mümkün değil, ambargo devam ediyor. Hamas ve El Fetih arasındaki iktidar savaşında olumlu hiçbir adım atılmamış durumunda. Gazze’nin dünyaya açılan tek kapısı olan Mısır sınırındaki refah kapısı hala mal ve hizmet geçişine kapalı. Arap ülkeleri göstermelik çıkışlar dışında hala sessiz. Çünkü onlar da durumdan memnun.
2006’daki Lübnan savaşında, İran ve Suriye’nin bölgedeki gücünü kırmak için açık bir biçimde İsrail’den yana taraf olan Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan Gazze konusunda da aynı tavırlarını sürdürüyor. Onların derdi Filistin filan değil; İran’ın ve bölgede yükselen Amerikan karşıtı yönetim ve örgütlerin ortadan kalkması. Ilımlı Arap ülkeleri denilen bu ülkeler aslında birçoklarının kullanmaktan çekindiği tanımla düpedüz “işbirlikçi”. Ilımlı denilmesi Amerikan ve İsrail çizgisi ile sorunu olmamasından kaynaklanıyor. Birçoğunun korkusu çizgi dışına çıkıp direnenlerin,baskı altında tuttukları kendi halklarına örnek oluşturacak olması. Mısır, Gazze konusunda köstek olmaya devam ediyor. Gazze halkının tek nefes borusu olan refah sınırındaki tünellere başa çıkamadığı için şimdi Amerikan konsorsiyumu ile sınıra demir bloklar yerleştirip kaçakçılığı önlemeye çalışıyor. Batı Şeria’daki utanç duvarı yetmezmiş gibi şimdi de yeraltına demir duvar örülüyor.
Filistin halkı belki Hamas’a karşı ayaklanıp devirir umuduyla daha da yoksulluğa terk ediliyor.Başbakan Erdoğan kimi uluslar arası platformlarda “1 yıldır kimse bir şey yapmıyor. Gazze’deki durumda değişen bir şey yok derken” haklı. Erdoğan hangi saikle hareket ederse etsin Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir. Bir de Gazze saldırısı sırasında Türkiye’deki duyarlılığı, sokaklardaki protestoları unutmamak tabii ki.
1 yıl önce dünyanın önemli “savaş makinelerinden ” İsrail ordusu, Hamas’ın elyapımı roketlerine karşı fosfor bombası kullanacak kadar fütursuzlaşmıştı. “İşlenen suçların duyurulmasını” istemeyen İsrail 22 gün boyunca medyayı Gazze’ye sokmamıştı. Ama 22 gün sonra girebildiğimiz Gazze’deki dışı durumu fark etmemek mümkün değildi. Gazze sanki orta şiddette bir deprem yaşamış gibiydi. Ve sözü çokça edilen ve edildikçe içi boşalan barış söylemlerinin Gazzeliler için hiçbir anlamı kalmamıştı. Özellikle,Filistinliler için hayati önem taşıyan vereceği ürünlerden çok toprağa yerleşmek kök salmak anlamına gelen zeytin ve portakal ağaçlarının dozerlerle sökülmesi sonrası bir Filistinlinin “ o ağaçları yeniden dikeceğiz hepimizi öldürseler bile bu toprakların bizim olduğunu onlara göstereceğiz. Buraların sahibi biziz. Onlar işgalci. Hiçbir saldırı bu gerçeği değiştiremez^ demişti.
Yaklışık 1 yıl aradan sonra BM adına Richard Goldstone’un tarafından hazırlanan Gazze raporu da İsrail’in Hamas’la birlikte suç işlediği tüm ayrıntıları ile ortaya kondu. Siyonizme bağlı bir Yahudi ama öncelikle bir hukuk, adalet adamı olan Goldstone raporunda İsrail’i mahkum etti. Bu durumu İsrail’de büyük fırtına kopardıysa da yine değişen bir şey olmadı. Mahmud Abbsas yönetimi de bu raporu saklamak için elinden gelen yaptı. Zaten saldırılar sırasında sırasındaki sessizsiği de manidar’dı. Sanki içten içe İsraul’un tavrını desteklemişti. Obama yönetimi Bush’a oranla İsrail’e oldukça mesafeli olmasına rağmen İsrail’in tutumunda bir değişiklik yok. Gazze’yi giderek bir “toplama kampına” dönüştürüyorlar. Oysa soykırım yaşamış bir milletin, ırkın bu duruma nasıl göz yumduğu da başka bir soru başka bir inceleme konusu. Yoksa o travmayı bu şekilde mi aşamaya çalışıyorlar?
Gazze hala yıkıntı içinde, evler harabe halinde, elektrik, kısıtlı, hastalıklar devam ediyor, çocuklar ölüyor, Gazze’deki hapis hayatı devam ediyor, kısaca işgal kara, hava, denizden sürüyor. 1 yıldır değişen bir şey yok.
Hamas’ın eleştirilecek onlarca yönü olmasına, kamuoyu yoklamalarında El Fetih’in gerisinden gelmesine rağmen İsrail’in dünyayı umursamaz tavrı değişmedikçe, 1yıl önceki saldırının hesabını vermedikçe, sınırlar açılıp Gazzelilerin insan gibi yaşama şartları sağlanmadıkça, saldırganlığı, işgalciliği ve barışı istemeyen taraf olması her zaman deşifre edilmelidir. Unutmayalım Gazze halkı hala yalnız ve çaresiz.