01 Ekim 2021

Kapanan takımlara çözüm hâlâ yok

Bunlar olmazsa böyle al gülüm ver gülüm ile bir sene daha geçer, biz de hayal kırıklıklarına alışmaya devam ederiz.

Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nin ikinci maçında evinde Olimpiakos karşısında net bir hezimete uğradı ve iki maç sonunda sadece bir puanla grupta üçüncü sırada kaldı. Bir üst tura çıkmak için grubu birinci bitirmesi gerekirken bu maçla en önemli rakibine aynı zamanda açık averaj farkı da verdi. Gruptan çıkması için öncelikle önümüzdeki iki Antwerp maçı ve tabi ki Frankfurt ile Olimpiakos arasındaki iki maçtaki sonuçlar çok belirleyici olacak. Dört maçın sonunda olan puan durumu muhtemelen Olimpiakos deplasmanını en kritik maç haline çevirecek.

Bugüne dek Fenerbahçe’nin A ve B planlarını izlemiştik. A planında üstün oynayan, bunaltan ve fakat kilidi açmakta zorlanan bir takım izliyorduk. B planında ise kapanan, mücadeleyi bırakmayan ve fakat rakibin açıklarını kollayıp hızlı hücum eden bir takım izliyorduk. Olimpiakos maçında ise aslında plansızlık olarak değerlendirebileceğimiz bir durumla karşılaştık ve sonu da hezimet oldu.

Daha dört gün önce Fenerbahçe’nin Hatay deplasmanında yaptığı ve bizim de pek beğendiğimiz aksiyonların tamamını ilk yarı boyunca Olimpiakos-Fenerbahçe’ye yaptı ve aynı şekilde de karşılığını aldı. Olimpiakos doğru kapandı, oyunu kendi ceza sahasının uzağında ama ikinci bölgede sıkı durarak daralttı ve golü de çok erken bulunca bunu daha da rahat yapar hale geldi. Fenerbahçe paniklemedi ama geri üçlüsü de orta dörtlüsü de çok yavaş ve anlamsız geri-yan paslarla oynamayı tercih etti. Bu oyun, maçı soğutmak için ve skor avantajını korumak için anlamlı olabilirdi ama kapanıp çıkmak isteyen ve bir de üstüne skoru almış Olimpiakos için bundan daha iyi bir ilk yarı senaryosu olamazdı. Oysa yapılması gereken topu hızlı çevirmek, ileriye oynamak için ısrar etmek, ve kanatlardan bindirmeler yapmaktı. Yenilen ilk golde büyük hatası olmasına rağmen bu oyun şeklini ortaya koymaya çalışan tek kişi Szalai idi. Koca ilk yarı, son dakikasında tamamen tesadüfen bulunan bir pozisyon dışında tamamen boşa gitti.

İkinci yarı, aslında olması gereken anlayışla başladı. Takım biraz daha öne çıktı, daha dikine oynamaya çalıştı , presi sertleştirdi ve Valencia ve Pelkas ile çok net iki pozisyon da geldi. Bunlardan birisi gol olsa işin şekli değişir miydi bilinmez. Ancak bütün maç boyunca doğru pozisyon alan Olimpiakos, kanattan gelip sıfıra inerek ve ezbere altı pas içine değil arkaya top bırakarak iki gol daha attı. Her iki golde de sıfıra inen bir rakibe karşı bütün savunmanın altı pas içine girmesi ve arkada çok net gol vuruşları bırakılması affedilmez hatalardı. İkinci gol 60.dakikada geldikten sonra zaten maç da bitti, Olimpiakos toplu alıp çevirerek tempoyu düşürdü ve aktif bir şekilde dinlenmeye geçti. Sezon başından beri bir planı var, bu plana sadık kalıyor ve hiç o plandan kopmuyor dediğimiz Fenerbahçe takımı ise amaçsız ve plansız bir şekilde yarım saat koşup durdu. Olimpiakos Fenerbahçe’den daha iyi bir takım mı bilemem ama maçları daha iyi takımlar değil daha doğru oynayan takımlar kazanır. Maça bekleyip fırsat arayarak başladıklarında da skor rahatlayınca tempo düşürüp topa sahip olduklarında da doğru oynayan hep rakip takımdı ve çok temiz bir galibiyet aldı. Rollerin değiştiği bir Hatay maçı izledik sanki. Kaleci Altay dışında iyi oynadığını söyleyebileceğimiz hiç kimse yoktu; zaten rakibin doğru oyunu karşısında da paralize olmuş haldeydiler.

Bu maç bir kere daha gösterdi ki bu takım kapalı defanslara karşı hiçbir çözüm üretemiyor. Savunmada güçlü ve orta sahada mücadeleci dedik ama oyunu bu kadar yavaş ve rakibe yerleşme fırsatı vererek oynarsanız bu oyundan bir sonuç çıkarmak sadece kişisel ekstralarla olur ve bu ekstralar olmadığında da sonuç böyle olur. Sivas beraberliği de Başakşehir yenilgisi de Olimpiakos hezimeti de aynı şeyi gösteriyor. Böyle oynadığınız zaman koşu yoluna top attığınızda verim alabileceğiniz Samuel’den de, geniş alanda içe kat edip tehlike yaratmasını umduğunuz Ferdi’den de, rakip defansın arasına koşu atmasını beklediğiniz Rossi’den de ve yüzünü kaleye dönüp rakip savunmayı dövmesini beklediğiniz Valencia’dan da bir verim alamazsınız.

Fenerbahçe orta sahasında göbekte oynayabilecek beş adamın biraz Sosa’yı dışarıda bırakırsak hepsi mücadele tarafında sıkıntı yaşamayacak oyuncular ancak aynı oyuncular topu iki ileri bir geri oynamayı da marifet zannediyorlar ve oyunu hızlandıramıyorlar. Özellikle kapanan takımlara karşı orada riske girip mücadele gücünden biraz vazgeçerek dikine pas oyunu oynayabilecek tercihlere gitmek gerekiyor. O risk alındığında Gustavo kenara alınabilir ya da Kim sağ stopere çekilip Gustavo defans üçlüsünün merkezine kaydırılabilir. Aksi halde sonu, bu maçta olduğu gibi çıkarken ıslıklanmak olur çünkü kilit açmak gereken her maçta el freninden öteye gidemiyor. Takım savunması öne çıkıyor ve alan daraltıyor diye övüyoruz ama o alan daraldığında kapılan toplar hücum bölgesine aktarılmayıp evelenip gevelendiğinde o övgünün de bir anlamı kalmıyor. Koca savunma ve orta sahada, toplam yedi oyuncu içinde bir tek Szalai’nin topla dripling yapmakta, rakibi eksiltmeye çalışmakta ve hatta sol stoper haliyle sol açıktan bindirme yapmakta ısrar ediyor olması çok dikkatli değerlendirilmeli. Ben bu ısrarından dolayı da ilk gole tamamen sebep olmuş olsa dahi kendisine kabahat bulmuyorum; doğru olanı deneyip hata yaptı.

Ara transfere kadar orta sahanın göbeği sıkıntılı olacak. Son yazımda da ifade etmiştim; oraya bir transfer gerekiyor. En azından geçiş döneminde oyunu yavaşlatmamaları, aldıkları topu etraflarında bir tur dönmeden ayaklarından çıkarmaları tembih edilse bile kardır. Savunma öne çıkacak çünkü hiçbiri (ideal üçlü olarak Tisserand, Kim ve Szalai) orta sahanı göbeğindeki iki kişiden daha az yetenekli değiller. Ama istediğiniz kadar öne yıkın oyunu, en nihayetinde kilidi forvetler açar. Bu takımın daha kendisini bekleyerek oynayacak rakiplere karşı ligde 24 maçı var. Artık verimli pas yapamayan, bunu yapacak oyuncuları da kadroda olmayan bir takımda Rossi’den medet umup Valencia’nın da yüzünü dönmeye imkân bulamadan defansın içinde debelenmesini seyretmekten vazgeçmek gerekiyor. Kapanan takımlara karşı 3-4-2-1 taktiğinde İrfan orta dörtlüsünün ortasına çekilir, top dağıtır, dripling yapar ve şut çeker. Ön ikiliden birisi ofansif orta saha olarak Mesut/Pelkas olur, diğeri de forvet özellikli Valencia olur. Forvette de ya Berisha’dan verim alınır ya da ara transferde takviye bulunur. Bunlar olmazsa böyle al gülüm ver gülüm ile bir sene daha geçer, biz de hayal kırıklıklarına alışmaya devam ederiz.

Üç gün sonraki Kasımpaşa maçı kritik; Avrupa’da kupa almayacağımız kesin, orada her şeye daha tolerans olur ama ligde hiçbir maçın telafisinin olamayacağı bir sezondayız. Üç puan gelmeli ve sonra da iki hafta boyunca bu takımın kilidi nasıl çözeceğine dair gerçek planlar üretilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Ana plana dair net sinyaller

Genelde futbolu sistemler üzerinden anlatmayı seviyoruz ama benim Fenerbahçe'de esasen beğendiğim zaten kalıplara uyan bir sistemin ve hatta bu sisteme ileri seviyede takıntının olmaması

Bu takım zamanla olacak

Camia evladı meraklıları yüksek sesle homurdanmaya başlamadan doğru kararlar ve alınacak birkaç güzel sonuç her şeyi rayına koyar. Endişe etmeye gerek yok

Kurtların düellosu

Maçın ilk yarısını, hatta ilk 60 dakikasını birbirlerinin planlarını iyi bilen ve birbirine iyi çalışmış iki kurt hocanın birbirini yoklaması şeklinde özetlemek mümkün; deplasmanda olan da Fenerbahçe olduğundan planın tuttuğunu da söyleyebiliriz

"
"